- 3 - ARAYIŞ

4.7K 329 8
                                    

Sabah bir kahkaha sesiyle uyandım. Yataktan kalkmadan, yan odadan gelen babamın sesini dikkatlice dinledim :

-  Hallettin demek. Biliyordum bu işi başaracağını , tebrik ederim dostum. Nasıl sevindim o sümsük yobazlardan kurtulduğumuza , bilemezsin... Tabi mosmor olur yüzleri. Onlar da böyle boş işlerle uğraşacaklarına biraz şirkete faydaları dokunsaydı canım. Bunu kutlayalım bir ara. Görüşürüz...

Ateş lavlarının en sıcak anı gibi beynim kaynıyordu , içim yanıyordu. Babam gerçekten böyle bir zalimliği yapabilmiş miydi ? Niye uğraşıyordu ki o zavallı insanlarla ? Ne alıp veremediği vardı sanki ? Eskiden olsa bu kadar umursamazdım belki ama şimdi bazı şeyler daha farklı işte. Artık bir şeyler yapmak istiyorum. İşe yarar bir şeyler ama ne ?

Zaten yaşamamızın bir anlamı , bir amacı olmalıydı. Bu dünyada yaşamamızın ya da yaşadıktan sonra ölmemizin sebebi neydi? Biz neyi , neden yaşıyoruz? Ateş olmayan yerden duman çıkmazdı öyle değil mi? Peki bu dünyanın adaketsizliği niye? Mazlumların hakkı nerede , kim arayacaktı? Ne zaman alabilecekler haklarını? Bu sorularımın bir cevabı olmalıydı.

Huzursuzca kalktım yataktan ve banyoya yöneldim.Hızlıca bir duş alıp çıktım.Bugün pazar ve hava oldukça sıcaktı. Üstüme ince ve rahat bir eşofman takımı giyindim. Aklıma gelen fikirle telefonumu elime alıp Erdem'i aradım . Tam kapanmak üzereyken telefonu cevapladı :

- Söyle kardeşim.

-Erdem,bize gelsene. Film izleyelim. Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım var.

- Geleyim kardeşim de , istersen başka şekillerde de dağıtabiliriz kafanı. Ne dersin ?

- Yok abicim , oralarda eğlenmediğimi biliyorsun. Sen gel , biz film izleyelim en iyisi.

- Tamam kardeşim. 20 dakikaya oradayım.

Evin zemin katındaki sinema salonuna indim. Güzel bir film ayarlamak için cd'lere baktım. Rastgele bir aksiyon filmi seçtim. Erdem'i beklerken telefonumla uğraşmak için telefonumu aradım. Sanırım odamdaydı. Yukarı çıktım seri adımlarla. Tam odama girecekken annemle babamın konuşmalarını duydum :

- Ömer Bey , ben konuşurum onunla. Ona da biraz zaman tanıyın. Genç daha , anlayacaktır. Fakat onun da istediği bölümü okumaya hakkı yok mu ? Çocukluğundan beridir hayali mimar olmak .

- Ben anlamam. Hayalmiş... Öyle masallardaki gibi hayal peşinde koşmakla yaşanılmıyor bu dünya. Elalem ne diyecek sonra? Eşşek kadar oğlum varken başkasına mı devredeyim koskoca şirketi. Hayır , ona olan merakımdan değil zaten. İçim hiç el vermiyor ona devretmayi ama gel gör ki adıma leke getiremem. Böyle olması gerekiyor. O kadar !

Tam içeri dalacakken kapı çaldı. Erdem'in geldiğini tahmin ederek geri adımladım. Erdem her ne kadar kardeşim gibi olsa da olayları evin dışına taşımayı hiçbir zaman sevmezdim. Onun yanında bu tartışma olmamalıydı.
Ben merdivenleri inerken o da yukarı çıkıyordu. Sinirimi gizleme gereği duymadan , omzuna vurarak aşağı yönelttim.

- Çıkma abicim. Gel filmimizi izleyelim biz.

- İyi misin kardeşim ?

- İyiyim lan neyim olacak?

Dedim ve sırıttım.

. . .

Film bitmek üzereydi. Başından bu yana düşünmekten dikkatimi veremediğim için şu an hiçbir şey anlamıyordum. Sağıma döndüğümde uyuyan bir Erdemle karşılaşacağımı düşünmediğim için gülümsememe engel olamadım :
- Kalk lan. Ne uykucusun abicim sen de. Git evinde yat.

- Hı? Ne? Ben öpmedim ki seni kızım.

Çok güzel. Yine kız arkadaşlarından biriyle tartışıyordu rüyasında. Koltuktan ittiğimde küfür mırıldanarak kalktı. Beni görünce mahçup bir şekilde kafasını kaşıdı.

- Dün gece yine neredeydin de uykusuz kaldın lan sen?

- Evdeydim abi , nerede olacaktım?

Sahte bir sinirle koluna geçirdim :

- Yeme beni Erdem. Yürü git yat evinde hadi. Ben de biraz dışarı çıkarım. İçim daralıyor bu evde.

- Emin misin? Bak.eğer istersen...

- Erdem , git abi. Akşam konuşuruz . Tamam?

- Tamam kardeşim. Dikkat et kendine.

Omuzlarımı sanki "ben hep yanındayım" dercesine sıkıp sarıldı. Güven aşılıyordu Erdem bana. Olmayan kardeşimin yerini dolduruyordu sanki. Gülümseyip çıktı salondan. Arkasından ben de odama çıktım üstümü değiştirmek için. Beyaz keten bir pantolon, üzerine koyu mavi renkte bir t-shirt giyip çıktım ben de evden.

Ara sokaklara ilerledim. Bir şey bulmak ya da belki kendimi kaybetmek adına. Bilmiyorum ki. Öylece yürüdüm sadece. Ayaklarımın pusula görevi görmesine izin verdim. Zaten artık aklıma da güvenemiyordum. Kendim gibi düşünemiyordum artık. Bir süre sonra bulunduğum sokakta etrafıma bakındım. İnsanların hareketliliği dikkatimi çekti. Kulaklığımı kulağımdan çıkardım. Bir tarafta oyun oynayan çocuklar , diğer yandan halı yıkayan , çamaşır yıkayan aynı zamanda hiç durmadan konuşmaya çalışan kadınlar ... O kadar sıcak , samimi , içtendi ki... Huzurlu görünüyordu bu sokak.

İnsanların sanki hiçbir derdi yokmuş gibiydi. Herkes gülümsüyor hatta kahkahalar atıyordu. Oysa kim bilir içlerinde sergilenen ne tür acı tablolar vardı? İçlerindeki hangi çeşme şu an kan akıtıyordu kim bilir? Buna rağmen mutluydular . Huzur vardı bu sokakta. Paranın olmadığı yerde gücünü gösterebilen , bizde hiç olmayan şey... Çocuklar neşeyle çığlık atıp oynarken kuşlar , kediler sanki seslerini duyurmak istercesine bağırışıyorlardı.

Sonra birden bir ses daha katıldı bu koroya. Bu sesi tabii ki de biliyordum ama daha önce hiç durup dinlememiştim böyle dikkatlice. Ezan sesi ; insanı yaşadığı andan alıp , yaşamak , istediği ana bırakan bir sesti bu. İnsanın tüm duygularını okşuyordu . İnsana , insan olduğunu hatırlatıyordu. Bu nasıl bir sesti ki böyle rahatlatmıştı beni tüm hücrelerime kadar. Birden sakinleştim , kendimden beklemediğim bir biçimde. Ezan sesinin hissettirdiklerini o an öğrendim fakat ezanın ne olduğunu hâlâ bilmiyordum. Ne işe yarıyordu? Neden okuyorlardı? Ne anlama geliyordu? Bu ses beni kendine çağırıyordu. Belki de aradığım soruların cevaplarına çağırıyordu. Düşüncelerime tohum bırakan bu ihtimalle direkt oraya yöneldim.

Camii ' ye...

[Bayram nedeniyle uzun bir bölüm yazamadım canlarım üzgünüm..Hepinize hayırlı bayramlaarr..Bayramımız bayram olsun 😘😊]

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin