YP 2 / BÖLÜM / 43

Start from the beginning
                                    

"Hop, hopp... Bana acımıyorsan kardeşine acı."dediğinde Ares kucağında kahkahalar atıyordu.

Birden ayağa kalkıp Ares'i kucağıma verdi ve arkasından bacaklarına zar zor vurabilen Sibel'den kaçmak için hızla yukarıya çıktı.

Tatilimiz, hayatımız, nefeslerimiz bundan sonra daha rahat olacaktı. Buna emindim, tabi plan tıkırında giderse...

***

(TATİL BİTTİ)

"Aras, bu gün başlıyoruz. Gecikmemeliyiz."

"Ama şirkete uğramam gerek. Acil imzalar olduğunu söylediler, uzun süredir ilk kez bu kadar boşluyorum şirketi."dedi sabah güneşi yatağımıza vururken.

Birbirimize 'Günaydın aşkım, bu gün nasıl uyudun?' demek yerine neler söylüyorduk böyle!

Kollarının arasında, koynunda uyuyordum. Bana döndü ve gülümseyerek çenemden tuttu.

"Bu gün ayrı bir güzelsin."dedi ve burnuma bir öpücük kondurdu.

"Benim gibi güçlü bir kadına sahip olmak her yiğidin harcı değildi koçum. Ona göre."

Hah, bravo, yeni sevgililerin konuşurken çuvallaması gibi çuvallamıştım. Koçum mu? O da ne ya? Romantizmin ocağına bir güzel incir ağacı diktin.

Kafasını onaylamamışcasına salladı.

"Ben, düşün ben bile bu yolda bir adım atıp biraz olsun güzel sözler söyleyebildim. Lakin Ayza sen... Sen asla iflah olmazsın."dedi tavana bakarak.

"Yaa... Napabilirim, bünye alışık değil kaç yıldı oldu. Haliyle biraz acemilik olabiliyor. Mazur görünüz lütfen."

Tekrar bana döndü ve bu sefer burunlarımız birbirine değebilecek mesafedeydi.

"Hmm, mazur görebilmem için bir kaç avans gerekiyor."

"Ne gibi?"dedim yılışarak.

"Bunun gibi."deyip yaklaştı dudaklarıma.

Inga...

Kafasını kaldırıp arkamdaki Ares ile Arsen'in beşiğine baktı. Ares'in bir kaç saniyelik ağlaması sonrasından Arsen de ağlamaya başladı.

"Oğlum, hep zamanını buluyorsun. Yapılır mı bu babaya."dedi.

Bir kaç saniye sonra ağlamaları şiddetlenince kafasını yastığa koyup ofladı ve alnına koydu kafasını.

"Ben kalkıp bakayım."dediğimde tuttu kolumdan.

"Sen yat dinlen, ben bakarım acıkmışlardır."

Ares'i kucağına aldığında susmuştu. Arsen de Ares'in susmasıyla sakinleşmişti.

"Hah, senin bütün garezin bana zaten."dedi Aras azar verirmişcesine. Ares ise onun dediklerinden bir haberdi, konuşmasına ve yeni uyanmanın etkisiyle dağınık saçlarına ve şişmiş gözlerine gülüyordu.

Kapıyı açıp;

"Mehmet, Ahmet!"diye seslendi.

"Ben size kaç kere kapının yakınlarında olun diyorum!"dedi tıslayarak. Eminim gözleri sinirden kızarmış ve alnındaki damarlarda çıkmıştı. Şu anda korumaları korkudan öldürmek üzereydi.

"Rahat bırak adamları Aras."diye seslendim yataktan kalkarken.

İçeri gelip Arsen'i de aldı ve korumalara verdi.

"Karınlarını doyurun, altlarını temizleyin. Daha sonra sağlık kontrolleri var Tayfun abi gelecek eve."

Bir kaç onaylama sesinden sonra içeriye geldi.

Ben dolabı açmış Aras için gömlek ve takım bakarken geldi ve arkamdan sarıldı.

Elimdeki gömlekle Aras'ın beni saran kolları arasından kurtulup ona döndüm ve gömleği üzerine tuttum.

"Bu gün mavi mi giysen."

Elimde ki gömleği alıp yatağın üstüne fırlattı ve beni kendine çekti.

"Boş ver gömleği, biz nerede kalmıştık?"

Tekrardan sıyrıldım kollarından ve elime geçen ilk sarı elbiseyi alıp yatağa doğru yöneldim.

"Biz karakola gidecektik orada kalmıştık. Hatta sen imzala işlerine gidip bakabilirsin. Ben karakolu halledebilirim."

"Hadi ama, ben bir çocuk daha istiyorum, hiç yardımcı olmuyorsun bana bu konu da Ayza."

"Bence Aras'cım, uzun bir müddet çocuk lafını açma."

Sinirle üzerindeki geceliklerini çıkardı ve üzerini giyinmeye başladı.

"Yani şu iş hallolana kadar hiç mi..?"

"Hiç Aras'cım, çıkar o aklında sinsice dolaşan fikirleri."

Ofladı ve üzerine ceketini geçirip odadan çıktı. Fazla naz aşık usandırır derler ama en azından bu günlük tüm konsantremi ve gücümü toplamalıydım.

Şirkete giderken karakolun önünde durdu.

"Emin misin? Tek başına halledebilir misin?"

"Benim tiyatro yeteneğime güvenmiyor musun?"

"Seni uğraştırabilirler."

"Olsun, istediğimi almadan çıkmayacağım. Tayfun abi işlerini halledince çocukları alırsın değil mi ofise? Bir de lütfen Sibel ile biraz daha vakit geçirmeye çalış. Kendini dışlanmış hissediyor. Seni çok seviyor, onu hayal kırıklığına uğratma."

Kafasını onaylarca salladı. Her şeyin hallolacağını anladığımda kapıyı açmak üzere yeltendim ama kolumdan tutup çekti ve öptü.

"Bu iyi şanslar öpücüğüydü. Ve bir de sabah beni oyaladığın içindi."dedi ve güldü.

Koluna vurdum.

"Hain erkek, namusuma göz diktin."

"Sadece namusuna diksem iyi..."dedi.

Gülümsedim.

"Şapşal."

Arabadan çıktım ve derin bir nefes alıp kapıları açtım.

"Buyurun, bir sorun mu vardı?"

Önüme çıkan güvenlik görevlisine;

"Amir Osman beye bakıyordum, Ayza Kılıç geldi ve konunun acil olduğunu söylüyor der misiniz?"dedim.

Sağa sola baktıktan sonra bıkmışcasına kafasını onaylarcasına salladı ve arkasını dönüp yol aldı.

Bir kaç dakika sonra geldi ve;

"Buyurun, sizi bekliyor."

Emin adımlarla yürüdüm. Büyük riskler alıyordum ve işin ucunun nereye vardığına dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Buyurun Ayza hanım. Önemli demişsiniz."

"Evet önemli."dedim gösteridiği koltuğa otururken.

"Sizi dinliyorum. Bu kadar önemli olduğundan emin olmasam şu anda toplantıya gidiyor ol..."

Lafını kestim.

"Ayça'nın beraatini istiyorum, gerekirse kefaretini ödeyeceğim amirim."

YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now