YP 2 / BÖLÜM / 8

29K 1.9K 288
                                    


"Ama... Ama sen... Sen...?"

"Evet, ama ben? Devamını getir, eee?"dedi üzerime yürüyerek. Kızgın bakışları, çatık kaşları, sinirden kızaran yüzü ve evet o parfüm kokusu.

"Aras..."dedim dolan gözlerimle. Bir kaç saniye daha öylece göz bebeklerine baktıktan sonra boynuna atladım.

"Bilemezsin, sen yokken ne çektim bu evde bilemezsin. Sana her şeyi anlatacağım Aras. Söz veriyorum."dediğimde sarılmama karşılık bulamamıştım. Üstüne üstlük kollarımdan tutulup itilmiştim.

"Ne yani? Kaçırıldıktan sonra Mert'e mi aşık oldun? Bu musun sen?"

Boynundan kollarımı attıktan sonra tekrar üzerime yürümeye başlamıştı. Ne diyeceğimi bilemiyordum, gördüğü durum her ne kadar yanlış anlaşılmaya müsait olsa da, ben onun için yapmıştım her şeyi, onun ve Sibel'in için.

"Aras, çok yanlış anladın sen... Be-Ben..."

"Sen ne Ayza!"dedi bağırarak. İşte o damarlar çıkmıştı.

Hasret gidermenin zamanı değildi lakin şu anda dökülen göz yaşlarımın ona kavuşmanın verdiği mutluluk gözyaşları olduğuna adım gibi emindim. Düşünsenize, aylar sonra kocanızı ve en çok özlediği siniriyle karşı karşıyasınız.

"Aras bey, polis Ayça'yı yakalamış."

Arkamı döndüğümde büyük cüssesi ile öylece kapıda duran Cihat, adeta gözlerime hitap ediyordu aylar sonrası.

"Cihat, inanmıyorum. Sen."dedim gülerek.

Ona sarılmak için hızlıca koşarken duyduğum sesle ikinci adımımda çakılı kaldım.

"Koşmak yasak!"

Adeta mutfak inlemişti.

"Cihat, Sibel'i yukardan al arabaya götür."

Kafasını onaylar anlamda salladıktan sonra kapı pervazından ayrılan Cihat hızlıca yukarı çıktı. Bense... Hala olduğum yerde çakılıydım.

Arkamdan duyduğum ses kulağıma adeta rüzgar gibi girmiş, bütün vücudumu ürpertmişti.

"Demek ona aşkım diyorsun ha!"

Kulağıma eğilen Aras, sesini olabildiğince kısarak söylemişti.

"Aras anlamıyorsun. Ben sana..."

Uyuşuk adımlarla karşıma geçen Aras, ellerini cebine koyup beni alayla dinliyormuş havasına büründü.

Çalan telefon sesiyle eline telefonunu alıp konuşan Aras, bütün cümleleriyle adeta beni iğneliyordu.

"Evet, iki yüzlüyü bulduk."

"..."

"Evet, odası hazır mı? Etrafına korumalar yerleştirdiniz mi?"

"..."

Duyduğu cümleyle gözlerime baktı.

"Oraya gittiğinde buradakinden bir farkı olmadığını anlayacak. Ona çıkmak yasak. Doğuma kadar orada kalacak. Doğumdan sonra ise..."

Sinirle kaşlarımı çattıktan sonra omzuna vurdum.

"Yeter artık, kes şunu! Benden şüphelenmeyi sana olan aşkımı sorgulamayı kes. Buna hakkın yok, beni aylarca bu evin içine tıkılı bırakıp bulamadın, neler çektiğimi hayal bile edemezsin."

Telefonu kapattıktan sonra yavaşça buzdolabına doğru yürüyüp buzdolabının kapağını açtı ve kaşlarını kaldırarak çilek dolu tabağı çıkartıp yere fırlattı.

YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now