YP 2 / BÖLÜM / 31

20.5K 1.4K 229
                                    


Sivil arabalar hızla ilerlerken bir türlü yerimde duramıyordum, kanayan dizlerime bakan Cihat cebinden bir kaç tane yarabandı çıkarttıysa da istememiştim.

Sürekli elimi boğazıma götürüp derin derin nefes almaya çalışıyordum. Olmuyordu, çok heyecanlıydım.

Açıkçası biraz da korkaktım...

Bu son şansımızdı bizim. Umudumun kesildiği anda, kafamın üzerinde yanan son edison ışığıydı. Eğer bu da olmasa, eğer bunu da beceremezsek, geriye yaşamak için tek sebebim çocuklarım olacaktı.

Hava güzeldi, pencereyi biraz açıp dışarda yağmurdan arta kalan temiz havayı soludum. Bir türlü hiç bir şey enerjimi söndüremiyordu, kendime bu kadar mutlu olmamam gerektiğini bir türlü anlatamıyordum. Belki de çoktan muskayı kaybetmişti veya çoktan Ayça farkedip onu attırmıştı ama bir umuttu işte. Aras'ın onu gözü gibi saklayacağını hatta kendisinin bile bulamayacağı bir yere gizlediğini biliyordum, hissediyordum.

Arabada saatler birbirini kovaladı.

Aynı şehirin içinde yanıyordu telefondaki kırmızı nokta ama o kadar çok uzaktaydı ki...

Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculuğun arkasından teker sesleri azaldı, araba yavaşladı ve en sonunda durdu. Osman amir döndü ve baktı bana.

"Öncelikle evin etrafını saracağız, ışıklar yanıyor Ayza hanım. Umarım yanlış alarm değildir. Sizden arabada beklemenizi ve sabırlı olmanızı istiyorum."

Tam konuşacağım sırada Cihat yanımdan atıldı.

"Bunu benden isteyebilirsiniz bu gayet normal kaçar, ama bunu Ayza hanımdan isteyemezsiniz hatta buna cüret bile edemezsiniz. O olmasa siz hala bulamamıştınız... Ve ben onun hislerine güveniyorum, o size içerde öncülük edecektir ve bende onun yanında kalıp onu koruyacağım Amirim."dedi kararlı ve sinirli bir şekilde.

Amir bir kaç saniye gözlerimize baktıktan sonra arabadan sessizce indi.

Cihat'la birbirimize gülümseyerek bakıp arabadan indik ve Osman amiri takip ettik.

Evin dışı siyaha boyanmış ve olabildiğince kasvetli gösterilmeye çalışılmıştı, büyük bir villaydı, havuzluydu, güzel duruyordu.

Geldiğimiz otuz kişilik ekiple birlikte bir yerde toplandık. Amir tek tek herkese görev veriyor ve evin planına göre herkesi bir yerlere yerleştiriyordu. Hatta yukarı katın balkonuna tırmanması için birisini bile görevlendirmişti.

Osman amir karanlık ağaçların arasından geçti. Yerler ıslaktı, ayağımız her yere değdiğinde yağmurdan kalan kırıntılardan dolayı sesler çıkıyor, ayakkabılarımız çamura bulanıyordu.

Bir kaç yerdeki bodur dikenler kanamaktan bitap düşmüş ve henüz kanımın yeni donduğu yerlere tekrar saldırarak çizdi ve çoraplarım artık umudu kesecek hale geldi. Paramparça olan çorabımı iyice yırtarak üzerimden çıkardım. Yağmurdan arta kalan hafif ama güzel serinlik çıplak bacaklarımı delip geçti. Ağzımdan çıkan nefes duman haline bürünmüştü çoktan.

İyice ilerledik ve kapıya yaklaştık. Attığım her adım sanki beni ona götürüyordu. Hissediyordum, bu sefer ordaydı ve beni çaresizce bekliyordu.

İnanıyordu, biliyordu ki ben onu bulacaktım. Gecikmiştim bile, o depresyon dönemi yüzünden Allah bilir neler çekmişlerdi.

Amir Osman bey bir an durdu ve arkasını döndü.

"Burda bulamazsak lütfen üzülmeyin."

"Emin olun buradalar, hissediyorum."dedim kararlı bir şekilde süzerek.

YENİ PATRONUM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin