YP 2 / BÖLÜM / 32

18K 1.1K 55
                                    


Aradan geçen bir kaç haftadan sonra hayatımız normale dönmeye başlamış, ilkbaharın müjdesiyle kanımız kaynamıştı. Sibel, üzüntüden verdiği bir kaç kiloyu fazlasıyla almış, ikizlerim agulama evresine geçmiş, Aras ise... Bildiğiniz gibi o hala aynı kalmayı başarabilmişti.

İlk bir kaç gün olaylar hakkında hiç konuşmamak için karar almıştık, ama ondan sonrası da ilk bir kaç günle farklı olmamıştı. Sorularımı cevaplamıyor, konu açıldıkça kapatıyordu. Sibel, Ayça'nın evindeki hiç bir şeye şahit olmamış olacak ki o da sorduğum sorulara masum masum dudak büküyordu.

Yalın bir sessizlik vardı, ilgisiz, alakasız, cansız... Olmaması gereken bir sessizlik.

Aras yokluğumda yaptıklarımı duymuş ve bunlarla gurur duymuştu. Özellikle şu diğer anlaştığımız firmaları tehdit etme olayı... Onu duyduğu gün hiç bir şekilde kahkasını kesmemişti.

"Hahhaha. Ayza sen ciddi misin? Cidden onları tehdit mi ettin?"

"Neden gülüyorsun? Sinirlerimi bozmaya başladın artık. Ayça seni tekrar kaçırsın. Bu ne ciddiyetsizlik canım. İş ortamı, tehdit de olur, piknik de..."

Anlayacağınız o hayatın normale döndüğünü ve artık hiç bir şeyin mutluluğumuzu bozamayacağını söylüyordu. Fakat, neydi bu Aras'ın kabul ettiği anlaşma? Henüz bu soruyu sormaya cesaret edememiştim. İkimiz de birbirimizden bir şeyler saklıyorduk ve ikimiz de birbirimize faydalı olabileceğini düşünüyorduk. Yanılıyorduk, hem de feci halde.

"Ekin holdingin teklifini neden reddettin?"

"Neden mi? Hisselerin %49'unu istiyorlardı Aras, bunu kabul etmemi ister miydin sence?"

"Evet ama teklif edilen parayla yeni bir holding bile kurabiliriz?"

Ne diyeceğimi bilemedim. Ne olduğunu, neler döndüğünü ben bile bir kaç günlük uykusuzluktan ve şaşı bakacak derece de bilgisayarda araştırma yaptıktan sonra anlamıştım. Derine inmemeliydi.

"Ne yani, ailenin sana emanet ettiği bu işin senin için hiç bir manevi değeri yok mu? Burası senin için parayla ölçülebilecek bir değer de mi? Aras'ın emek edip bu kadar büyüttüğü bu iş bu kadar mı?"

Uh. Alnımın terini silmeliyim, güzel konuştum ve büyük bir bela atlattım.

"Haklısın. Teşekkür ederim. Yokluğumda her şeyi çok iyi yürütmüşsün."

Kaçırılma, takip de kalma, konuşmalar, tehditler, ağlamalar, umutsuzluklar... Bunca şeyin üstesinden gelip de hala sır saklama denilen illeti yakamızda taşımaya karar verdiğimize inanamıyorum.

Yanda duran bebeklerimizin beşiklerine doğru gitti hala kahverenginin kasvete boğduğu ofisinde.

"Nasıl anladın? Yani şu gps olayından bahsediyorum."

"Hatırlıyor musun? Bir gün önce ateşlenmiştin ve üzerini çıkarmak zorunda kalmıştım"

"Ve sende bunun üzerine muskama bakmak mı istedin?"

"Tabiki de hayır. Muskanda yanıp sönen garip ve cılız bir ışık görünce merak ettim baktım. Şansım yaver gitti ki senin eşyaların benim hastane odamdaydı."

"Bunun şans olduğunu pek düşünmüyorum. Sonuçta benim eşyalarım olduğu bariz ortadaydı. Ne yapmayı planlıyordun, eşyalarımı yanına alıp ben uyanınca bana eşyalarımı vermemekle tehdit etmeyi mi?"

"Hayır, sen uyanınca sana muskanı vermemekle tehdit etmeye düşünüyordum."dedi sinsice sırıtarak.

"Pislik herif."

YENİ PATRONUM 2On viuen les histories. Descobreix ara