YP 2 / BÖLÜM / 42

16.9K 1.1K 113
                                    


"Ne yani bunu cidden düşünebilecek kadar uzak mısın benden Ayza?"

Alaycı bakışlarımla baktım ona.

"Ben mi? Sen mi?"

Bir an durdu ve beni kendinden, sırlarından uzaklaştırmak için yaptığı ve belki de yapacağı her şey geçti aklından, gözlerinden anlaşılabiliyordu.Bir kaç saniye boyunca, sabırsızca denize baktı ve ani bir hareketle, daha ben ne olduğunu anlamadan kolumdan tutup çekiştirmeye başladı.

"Gel! Kendi gözlerinle gör o zaman!" dedi sertçe.

"Aras ne yapıyorsun? Aras bırak canımı yakıyorsun!"

Benim hiç bir cümlemi dinlemeden cebindeki telefonu çıkarttı. Bir kaç numara tuşlamadan önce beni arabaya tıktı ve kapıyı üzerime kapattı.

Arabaya bindiğinde çevirdiği tuşları arıyordu.

"Alo?"

"..."

"Her şey yanında mı?"

"..."

"Pekala vakti geldi. Konum bilgilerini Cihat'tan al. Eksiksiz olsun her şey!"

"..."

Telefonu kapattığında gözü dikiz aynası ve yoldan başka yere kaymadan sürdü arabayı. Ne bana bakıyordu ne de bakmak istiyordu. Alnındaki o damarlar çıkmış, alnından damla damla terler süzülmeye başlamıştı.

Otele vardığımızda Sibel uyanmıştı. Doğruca kaşıdığı gözleri ve elindeki çocukluğundan beri vazgeçmediği küçük ayısı ile Aras'ın kucağına gelip omzuna yasladı kafasını.

Hala uykusu vardı, gözleri kısılıyor ve kapanıyordu ama inatla direniyordu uyanık kalmak için.

Aras'ın yerinde bir kaç saniye sallanmasıyla gözleri kapandı ve iyice onun boyun girintisine kaydı kafası. Sibel'in uyuduğunu anlayınca yatağın üstüne koydu ve bana döndü.

"Üzerindekileri çıkar, bir kaç dakika sonra gelir."

"Kim gelir, ney gelir Aras?"

"Öğrenmek istiyor musun?"diye sordu bütün siniriyle.

"E-Evet ama..."

"O zaman sus ve dediğimi yap."diye inledi ve kapıdan çıkıp gitti.

Neler olduğunu anlamamıştım, kafam allak bullak olmuştu. Düşüncelere dala dala üzerimi çıkarttım ve şortla kısa bol kesim bir tşört giyip çıktım odadan.

Aras elinde kravatıyla arkası dönük bir şekilde bir eli cebinde öylece dimdik duruyor ve büyük ihtimalle boşluğa bakıyordu.

Bana döndüğünde sıcaktan bunaldığı veya olanlardan daraldığı için gömleğinin ilk bir kaç düğmesini açmıştı. Teni hala kırmızıydı ve terliyordu. Üzerinde ki ince ceketini çıkarttı ve gömleğin kollarını genişçe katlayıp yanıma geldi. Sakin durmaya çalışıyordu ama her halinden pek de memnun kalmadığı duygularını yaşadığı memnun oluyordu.

Onu sinirlendiren şey neydi? Pişmanlığı mı, korkusu mu, stresi mi... Sadece ben neden olmamıştım bu haline.

Terden dağılmış saçlarını elleriyle sinirden iyice dağıtmıştı anlaşılan. Bir elimi tuttu ve olanca sakinliğiyle bir kaç saniye gözlerime baktı.

"Ne öğrenirsen öğren, seni sevdiğimi bil tamam mı? Seni ve çocuklarımı."

"Aras, beni korkutuyorsun."dedim titreyerek. Halbuki olacaklardan korkuyordum.

YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now