- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM

Start from the beginning
                                    

- Senin de ne çok ziyaretçin varmış arkadaş. Bunu nasıl aldılar içeri?

       Ben bir anlasam polis kardeş. Ne işi vardı bunun burada. Onun da sorguya alınması gerekmiyor muydu?

- Bu değil bilader. Murat Kırcılar diyeceksin. E onu söyledikten sonra da zaten sorunun cevabını almış olursun.

       Polis memuruna izin vermeden bu kez ben atladım lafa :

- Kendini bu kadar beğenmek yorucu olmuyor mu?

- Evet, bazen oluyor. O zamanlarda da kardeşine bırakıyorum o beğeniyor beni.

- Lan senin ağzına.... Seni ben....

- Ovvv. Lütfen ama ağzını bozma Kerimciğim. Hem ben burada hayır işliyorum senin yaptığına bak. Baban seni çok özlemiş. Oğlumu yanıma getir dedi bana. Ben de kıyamadım. Kavuşturayım dedim sizi.

       Tahmin etmeliydim. Bu işin babamdan çıktığını bilmeliydim. Adam içerde bile bela açıyor başımıza. Bu şerefsizin benimle ciddi bir derdi yok ki. Tabi ki babam emir veriyordu ona.

- Bakıyorum da Mertoğlu'nun emirlerini yerine getirmeyi alışkanlık edinmişsin kendine. Unutma, ben de bir Mertoğlu'yum. Yakında bana da ayak uyduracaksın.

- Sanmıyorum Kerim Mertoğlu. Benim emirlerle işim olmaz. Daha çok anlaşmaları severim ben. Babanla bir anlaşmamız var.

- Ne anlaşması?

- Bırak o da bana kalsın.

- Murat ! Ne anlaşması dedim Murat? Gel buraya.

       Aldırış etmeden gitti tabi ki. Ellerimi sertçe parmaklıklara vurup bağırmakla yetindim arkasından. Artık iyice sıcak basmıştı. Gömleğimin üst düğmesini açtım. Derin nefesler alıp vermeye başladım. Saatlerce gidip geldim yine küçücük dört duvar arasında.

          Nihayet kapının açılma sesi geldiğinde gece beni sorguya çeken komiserle yanında duran iki polis memurunu fark edip hemen diplerinde bittim.

- Çıkıyor muyum? Haklı çık...

        Cümlemi bitiremeden bileklerimde hissettiğim o aynı soğuklukla donakaldım.

- Yaşa dışı para ticaretinden tutuklu yargılanacaksın Kerim Mertoğlu. Seni mahkemeye sevk ediyoruz. Mahkeme yarın. O zamana kadar da tutuklusun yani.

- Ama...

- Araştırma tamamlandı. Paralar da sizin şirketin hesabında bulundu. Başka bir kanıtın olursa mahkemeye susarsın yarın.

        Paralar bizim şirkette nasıl bulunabilirdi?

- Ya kamera kayıtları?

- Kamera kayıtlarına bakıldı. Odaya girenler arasında fransız bir kadın var. Dosyada da Murat Kırcılar'ın değil onun imzası var.

      Allah kahretsin ! Kendi asistanını Fransız olarak göstermiş. İmzalar gibi yapıp bi de ona imzalatmış. Paraları da bir şekilde o hesaba sızdırmış olmalı Ali'yle beraber. Ne yapacağım ben şimdi? Polis memurları tarafından çıkışa doğru yönlendirilirken Erdem'le Rüveyda'nın bana doğru koştuklarını gördüm.

- Bırakın onu. Onun hiçbir suçu yok. Bırakın dedim size. Kerim, niye serbest bırakmıyorlar artık seni?

- Korkma toprak gözlü. Bırakacaklar.

- Bırakacaklar tabi kardeşim. Merak etme sen. Ben bulacağım bir yolunu. Yarınki mahkemede serbest bırakacaklar seni.

       Dışarı adım atmamızla bizim sesimizden başka seslerin de yükselmesi bir oldu. Kalabalık iki gurup karşı karşıyaydı. Tartışıyorlar derken birden kavga etmeye başladılar. Bir yandan Rüveyda'ya bakıyordum, gözyaşları dinmemişti. Bir yandan da şu gitgide büyüyen kavgaya doğru adımladığımızdan dikkatimi o çekiyordu. Bineceğimiz araç oradaydı çünkü. Bir an durdum. Polisler ne oluyor der gibi yüzüme baktılar.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Where stories live. Discover now