- 37 - EVLENME TEKLİFİ

En başından başla
                                    

- Rüveyda Hanım, su istedi Kerim Bey.

- Ha evet su...Tabi ki su, su önemli yani. Hemen veriyorum.

Bir yandan onun beni böyle önemsemesine inanamazken bir yandan da bilseydim daha önce vurulurdum diye düşünmeden edemedim. Rüveyda'nın verdiği suyu alırken ellerinin titrediğini fark ettim. Yüzüne baktığımda gözlerini kaçırdı benden. Her şey değişebilirdi ama bu huyu hiç değişmeyecekti sanırım. Tabi şu an günah olduğu için bunu yapıyordu büyük ihtimalle ama zamanı gelince bakışlarını kaçırmaması gerektiğini de öğrenecekti. Bizzat öğretecektim ona.

- Kerim, oğlum!

İçtiğim suyun tadını zehir eden şeyin bu ses değil de kolumdaki serumların olmasını umdum. Oğlunu kaçırtacak kadar alçalan adama dönüp bakamadım bile.

- Uyanmışsın, çok korkuttun bizi.

Bu sırada doktor geçmiş olsun dileklerini dile getirerek çıkmıştı odadan. Ben cevap vermeyince odaya büyük bir sessizlik hakim oldu. Rüveyda bardağı elimden alıp masaya bırakarak kapıya yöneldi.

- Ben sizi yalnız bırakayım.

- Senin şu ana kadar burada durman kabahat. Daha önce de gitmen gerektiğini söylemiştim sana, zaten sonra hesaplaşacağız seninle.

Bu adamın kahvaltıda et yediğini hiç görmemiştim ama bu sabah yürek yemişti sanırım. Gereksiz bir rencide krallığına bürünmüştü yine. Kapının kolunu tutmuş, çevirmek üzere olan Rüveyda'ya seslendim önce :

- Rüveyda ! Gel buraya. Ve sen Ömer Bey, hemen burayı terk ediyorsun.

İki çift şaşkın bakışlara maruz kalmışken sakin kalmaya çalışarak tekrar ettim beni anlamaları için :

- Rüveyda, sana buraya gelmeni söyledim. Sen de buradan defoluyorsun Ömer Bey. Güvenliği çağırmak zorunda bırakma beni istersen.

- Oğlum sen...

- Hasta mısın sen? Yaşlandın mı ya da? Bir oğlun yok ki senin, kafana bir şey de düşmüş olabilir aslında.

- Kerim, bak eğer...

- Lütfen bizi rahatsız etmeyi kes ve terk et şu odayı. Gerçekten seni rezil ederim.

Artık baba demekten utandığım adam söylediklerimin ardından yavaş adımlarla çıktı odadan. Sert mi davranmıştım? Evet. Peki hak etmiş miydi? Fazlasıyla...

Rüveyda hâlâ kapanan kapının ardından şaşırmış vaziyette bakıyordu. Ortamdaki gergin havayı dağıtmak adına konuyu değiştirdim :

- Erdem nerede? Ben iki gündür buradaysam onun da mutlaka burada olması lazımdı.

- Buradaydı zaten. Berna da o da bir an bile ayrılmadılar buradan. Ama bugün sınavlarının olduğunu öğrenince ben yolladım onları zorla. Biraz uyumaları için...

- Doğru ya, sınav... İyi etmişsin.

- Bu sınava senin de girmen gerekiyordu öyle değil mi?

- Çok da önemli değil. Zaten hiç çalışamamıştım. Hayırlısı olsun.

- Âmin.

Biraz duraksadıktan sonra elleriyle oynayarak yanı başımdaki koltuğa oturmasıyla anladım bir şey söylemek istediğini.

- Ne söyleyeceksen söyle hadi.

- Şey... Ben... Kerim, beni ilgilendirmez ama babana...

- Haklısın, bu konu seni hiç ilgilendirmez.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin