- Harbi mi diyorsun lan?

- Harbi diyorum lan. Sabır et Erdem, sabır et...

Yüzüne içten bir gülümseme yerleşince içimden bir 'ohhh'çektim. Gönül almak, gönül çalmaktan daha zor işmiş sanırım.

- E hadi gidelim artık. Rüveyda'yla benim için tuttuğum evde biri bekliyor bizi. Eminim onu görünce sen de benim adıma sevineceksin.

- Kimmiş o?

- Gidelim, görürsün ama önce yolda Bilal Abi'yi de almamız lazım.

- Alalım bakalım.

***************************

Bilal Abi'yi de alıp apartmanın önüne gelmiştik. İkisi de soru soran gözlerini bana yöneltince gülerek asansöre doğru yürüdüm. Yol boyunca ikisine de bir şey anlatmamıştım. Üçüncü kata bastım.

- Kerim, söyleyecek misin artık burada ne işimiz olduğunu?

- Söyleyeceğim tabi abi, niye söylemeyeyim?

- E hadi artık, bir zahmet...

Üçüncü kata çıkınca asansörden inip cebimden evin anahtarını çıkardım. Kapıyı açmadan önce ikisine bakıp gülümsedim.

- Birazdan içerde bir nikah kıyılacak. İmamımız belli, sen de bu mutlu günüme şahit olacaksın kardeşim.

Bilal Abi ve Erdem bana 'delirdin mi sen' der gibi bakınca kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda ikisinin de tepkisini merak ettiğim için yüzlerine bakmaya devam ediyordum. Sevinç yoktu yüzlerinde. Sevinmemişler miydi Rüveyda'yla evleneceğim için? İkisi de şaşkındı, sonra Erdem'in gözleri nemlenir gibi oldu. Belki de sevinçtendir diye düşündüm. Oyalanmadan ben de baktıkları yöne çevirdim bakışlarımı. Çevirir çevirmez tüm bedenimi saran şokla kaskatı kesildim. Bunun burada ne işi vardı? Rüveyda neredeydi? Rüveyda yerine şu an karşımızda Berna duruyordu. Allah'ım bu ne tezatlıktı. Birileri bana oyun mu oynuyordu? Yok yok, oyun falan değil bu. Resmen birileri benim hayatımla oynuyordu. Henüz şoku atlatamamışken Erdem'in sesi dert kattı derdime :

- Haklıymışsın kardeşim. Çok sevindim senin adına.

- Erdem, dur bak yine dinlemeden gitme.
- Yok be abicim ne gitmesi. Daha bu mutlu gününe şahitlik edeceğim ben senin.

Erdem'i şu an hiçbir şey ikna etmeyecekti. Ben de ondan ümidimi kesip Berna'ya döndüm.

- Senin ne işin var burada? Rüveyda nerede? Çabuk söyle, nereye gitti Rüveyda?

- Bi... Bilmiyorum ben.

- Ne demek bilmiyorum?

Bir an sinirle Berna'yı tutup sarsacaktım ama Bilal Abi engel oldu. Ben de çevremdeki eşyalardan aldım hıncımı. İnsanoğlu işte, hep suçu olmayanlara veririz zararları.

- Kerim, sakin ol. Bir anlayalım önce ne olduğunu.

- Ne oldu biliyor musun abi? Ben anlatayım sana. Sabah köye gittim ben. Rüveyda'yı düğününden kaçırıp getirdim buraya. Benimle aynı evde kalabilmesi için de senden bize dini nikah kıymanı isteyecektim ama gördüğün gibi. Rüveyda gitmiş ,yerine Berna hanım gelmiş. Neden acaba?

Berna hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Başını öne eğerek hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalıştı :

- Bilmiyordum. Ye... Yemin ederim bilmiyordum. Bana... Kimsin deyince ben de...

- Sen de atladın tabi nişanlısıyım diye. Kız da çekip gitti. Bir klişeyi daha hayatıma soktuğunuz için teşekkürler Berna Hanım.

- Benim suçumdu.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin