- Manyak mısın lan, napıyosun?

- Hak ettin devrem.

Hiç aldırış etmeden tekrar kalkıp yürümeye başladı. Muzipliği bırakarak ciddi bir tavırla önünü kestim.

- Erdem bir dinle önce oğlum. Sonra istersen gidersin yine.

Umursamadan yoluna devam ederken bu kez damarına basmayı denedim.

- Adam ol lan biraz, ne karı gibi trip atıyorsun ? Bu ne mantıksız hareketler.

- Ben mi adam olacak mışım?

- Olacaksın tabi. Hem de ben öğreteceğim sana.

Dayanamayıp bir yumruk savurdu yüzüme. Öyle bir yumruk ki ama sanki içinde biriktirdiği tüm siniri , o yumrukla göndermişti bana.

- Görüşmeyeli elin ağırlaşmış kardeşim. Aferin aferin bak işte sayemde adam oluyorsun yavaş yavaş.

Bir yumruk daha... Sinirini boşaltması için bunu yapmak zorundaydım. Yoksa dinlemeyecekti beni. İçini dönene kadar beni dövmesini sağlamalıydım.

- Vur dedik öldür demedik oğlum. Hem daha evleneceğim ben , bozma yüzümün şeklini. Sen de nikah şahidim olacaksın.

Bu kez tekmelerle girişti vicdansız. Yalan değil ki, evlenecektim. O Berna'yı kastettiğimi sanmıştı tabi, gerizekalı kardeşim benim.

- Dur lan... Ahhh... Yeter dur... Erdem... Ahhh!

Bu çocuk aşk acısı çekince merhamet duygusunu yitiriyordu sanırım. Çevreden gelen birkaç kişi imdadıma yetişti de aldılar beni bu vicdansızın elinden. Birinin verdiği selpakla burnumdan akan kanı temizlerken bankta oturan Erdem'in yanına ilerledim. E yorulmuştu tabi adam, heralde oturacak.

- Rahatladın mı bari, çok kişi dövdün bugün ballısın.

Tabi ki yine oralı olmadı. Onun oralı olmadığını görünce ben de oralı olmayıp yanına oturdum. Artık ikimiz de oralı değildik. Yani hemşeri sayılırdık.

- Rahatlamışsın görünüşe göre. Şimdi de biraz ben dökeyim içimi o zaman.

- Bana ne dönüyorsun lan sen içini? Git nişanlına dök.

- Yeter lan, tutturmuşsun bir nişanlı nişanlı... Biz evlenmeyeceğiz oğlum Berna'yla. Oyun oynuyoruz. Babam yüzünden kabul ettim. Berna'yı sevmediğimi bilmiyor musun sen? Aşık adamım oğlum ben. Rüveyda'ya aşığım, onunla evleneceğim.

Erdem bir an şaşırıp aniden yüzüme baksa da sonra bozuntuya vermeden tekrar karşıya yöneltti bakışlarını.

- Sakın bana inanmadığını söyleme Erdem. Bak bizim kardeşliğimiz bu kadar güvensiz olamaz.

- Neden anlatmadın bana?

- Bak orada haklı olabilirsin ama dövdün zaten beni. Ödeşmiş olduk. Hem ben anlatacaktım da nasıl anlatacağımı bilemedim önce. Sonra da fırsat olmadı. 2 gün içinde oldu her şey, o iki günde de hiç görüşemedik.

Erdem'den ses çıkmayınca elimi omzuna koyup sıktım. Bir şey dememesi inanmadığı anlamına gelmiyordu. Aksine, inanmıştı ama oyun bile olsa bu onun üzülmesine engel değildi. Benim Berna'yı sevmediğimi bildiği gibi Berna'nın da onu sevmediğini biliyordu.

- Her şeyin ilacı zaman kardeşim. Dua edelim biz, her şeyin hayırlısı için.

- Sevmeyecek beni.

- Sevecek devrem sevecek. Sen niye böyle karalar bağlıyorsun lan, o beni sadece takıntı haline getirmiş. Babalarımızdan dolayı sadece... Ben Rüveyda'yla evlenince ümidi kesecek zaten. İşte o zaman asıl sevgiyle tanışacak o da. Sen göstereceksin ona aşkı, sen öğreteceksin.

AŞKIN ÖRTÜSÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin