YP 2 / BÖLÜM / 31

Start from the beginning
                                    

Kapıya yaklaştığımızda arkamızdaki adamlara el işareti yapıp yanına gelmelerini işaret etti. İki polis kapının sol tarafında biz ise sağ tarafındaydık şimdi.

Parmaklarını kaldırdı ve üçten geriye doğru saydı sessizce.

"Üç, iki, bir..."

Kapıyı aniden kırıp içeriye girdiler ve yine de yanan ışıklara güvenmeyip silahlarının üzerindeki fenerleri açtılar.

Polis içeriye girip adım adım tüm odaların temiz olup olmadığına bakarken kapı eşiğinde nefesim tutulmuş yüzüm kızarmış bir şekilde bekliyordum.

Kalbim olması gerektiğinden hızlı atmaya başlamıştı. Biliyordum işte, o buradaydı.

Titrek ve korkak bir adım attım içeriye. Yavaşça süzdüm. İçerden gelen polislerin "burası temiz."sesleriyle gözlerim doluyordu.

Bir yerde, bir yerde olmalıydılar.

Salonun ortasına kadar ilerlediğimde üst kattaki polisler gelip amire yukarı katında temiz olduklarını söylediklerinde salondaki masanın ortasında duran muskama kaydı gözlerim.

Amir tek tek tüm polislerden bilgi alırken dolan gözlerimle masaya ilerledim.

Arkamdan gelen Cihat hiç bir şeyi anlamlandıramasa da onun da hevesi kırılmıştı. Yavaşça muskayı aldım ve elimde okşadım. Göz yaşlarım kendini salmış muskamı ıslatmış, yanıp sönen gps aletinden içeriye sızmış ve aletin bozulmasını sağlamıştı.

Dayanamadım ve Cihat'a sarılarak ağlamaya başladım.

"Cihat, nasıl olmazlar, nasıl bulamam, ben... Ben şimdi onsuz ne yapacağım Cihat."

"Üzülmeyin, lütfen kendinize iyi bakın, sağlam durun, bulacaksınız onları, inanıyorum size."

Merdivenlerden aşağıya inen polislere bakarken gözüm merdiven altındaki tabloya takıldı. Ayça'nın Aras'la birlikte bir yemekte üzerinde garson kıyafetiyle çekildiği fotoğraf duruyordu.

Büyük ihtimalle ilk ve son fotoğraf olmasının hatrına çerçeveletip oraya asmıştı.

Dayanamayıp bir kez daha ağladım. Bu sefer göz yaşlarıma göz yaşı ekledim.

"Sakin olun bulacağız Muhammet beyi de kızınızı da."

Durdum bir an.

"Kimi?"

"Muhammet Aras beyi işte."

"Cihat neyden bahsediyor bu amir?"

"Aras bey ilk adını pek sevmezdi bu yüzden hiç bir yerde kullanmadı."

"Peki ya evlenirken, neden tam ismini söylemedi nikah memuru?"

"Aras bey özellikle tembihlemişti. Fark ettiyseniz siz sonra geldiniz, nikah memuru geldikten sonra. Siz gelene kadar çoktan ne yapması gerektiğini anlatmıştı."dediğinde bir yerden tıkırtılar gelmeye başladı.

"Şşştt, durun, durun ve sessiz olun."dedim işaret parmağımı dudağıma götürüp.

Tıkırtılar git gide çoğalmaya başladığında Ayça'nın Aras'la birlikte olan resmi git gide sallanmaya, sarsılmaya, titremeye başlamıştı.

Amir ve diğer polisler ince tıkırtıyı benden bir kaç saniye sonra duysa da hala tıkırtının nerden geldiğini çözememişlerdi. Tıkırtılar git gide artmaya başladığında bir kaç ıkınma sesleri de geliyordu. Birisi bir şey için acayip zorluyordu.

Resmin yanına usul adımlarla ilerledim. Duvar titreyecek kadar tıkırtılar gelmeye başladığında amirin ve diğer polislerin de dikkatini çekmeye başlamıştım.

Sessiz olmalarını tekrar işaret ettikten sonra olabildiğince kısık bir sesle yöneldim amire.

"Buradalar."

Bütün polisler bana yaklaşıp silahları hazır bir şekilde bir kaç metre ötemde dururken amir yanıma geldi.

Ellerimle duvarı yoklamaya başladım. Merdiven altı gizli bir oda gibi bir şey vardı burda ama girişi neredeydi.

Amir hemen etrafını dolanmaya başladığında gözüm tekrar resme kaydı. Aras çok genç, dinamik ve mutlu görünüyordu. Büyük ihtimalle ailesi ölmeden önce ki fotoğraflarından biriydi. Ayça'yla da o zaman mı tanışmıştı?

Çerçevedeki Aras'a dokunmak için elimi kaldırdığımda gelen şiddetli tıkırtı ve benim de elimin çerçevede olmasının etkisiyle çerçeve yere düştü ve kırıldı.

Altında kahverengi bir kapı kulpu vardı.

Amir yönünü bana çevirdiğinde çoktan elimi kulpa götürmüştüm.

"Ayza hanım durun bomba olabilir?"

Ne dediği umurumda değildi, kapıyı açmamla birlikte Aras'ın ağzından elini çeken Ayça'nın korkak yüzünü görmem bir oldu.

Aras'ın yorgun ve titrek sesi kulaklarımdan içeriye girerken mutluluğumun tarifini bir tek onun kucağında uyuyan Sibel verebelirdi.

"Cihat, seni öldüreceğim."

...

"Aras bey valla ben söylemedim ilk isminizi, amir söyledi. Bende açıklama yapmak zorunda kaldım lütfen bana kızmayın."

"Sus Cihat sus, şu anda dua et yorgunum, yoksa çoktan işin bitmişti."dedi baş ağrısının şiddetine dayanamayıp elini başına götürürken.

Güzeller güzeli prensesim benim kucağımda uyurken bende Aras'ın kollarına sarılmıştım.

Şimdi ne onları nasıl bulduğumu konuşma vaktiydi ne de neler çektiklerinin. Sadece onlara ihtiyacım vardı, bu uçsuz bucaksız koşuyu kazanmanın verdiği sevinci ve aldığım ödülü yaşamam lazımdı.

Cihat amirin yanında, ön koltukta hala savunma yaparken, Aras sinirinden bir şey kaybetmemiş bir şekilde, yorgun ve bitkin olmasına rağmen hala Cihat'ı tehdit ediyor, Sibel ise baş parmağını emerek kucağımda yatıyordu.

Mutluluk için daha ne gerekti? Yol bu kadar uzunken ödülü küçük olamazdı. Ödülüm onlardı.

YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now