FİNAL

29.9K 590 255
                                    


Selam, düşündüm de bence sohbet edebiliriz. İsterseniz eğe sesede gireriz? Discord'dan bir sunucu açtım. Katılmak isteyen mesaj atsın link atayım.
Sizi seviyorum.

Hayatım, fotoğraf kareleri gibi gözümün önünden geçerken duygularım bir ip misali birbirlerine karışmıştı. Sessizlik, yanımda var olan tek şeydi. Gözlerimi karşılayan büyük beyaz ışık beni hayallerimin, duygularımın içinden çekip almak istercesine parlıyordu. Daha fazla direnemediğimi hissettiğimde göz kapaklarımı isyan edercesine araladım.

Işıkla karşı karşıya geldiğimde iç çektim, yine aynı yerdeydim. Hiç bir değişiklik yoktu. Başımı mavi örtü kaplı sedyeden kaldırıp küçük beyaz odaya baktım '' Bu günlük bu kadar yeter mi?'' ayaklarımı yere sarkıttım. Her zaman ki, her gün ki gibi soluk ve beyaz tenim karşıladı gözlerimi. Üstümdeki beyaz elbiseyi bacaklarımı örtmek umudu ile çekiştirdim. Sarkıttığım ayaklarımı yere kenetledim ve sedyeye yaslandım. Beyaz odanın içinde kaybolan kapı aralandı. Gelen Semih'di, yanıma yaklaşırken gülümsedi, gülümsedim '' Nasıldım? '' Kafasını salladı ve ellerini kaldırdı ''Her zamankinden çok daha iyi'' Ellerini kafamdaki iğnelere yöneltti tek tek çekerken devam etti ''Nasıl hissediyorsun?''  Dudaklarımı  büzdüm ''Bilmiyorum, nasıl hissetmeliyim?''

Elbisemin omuzlarını düzeltti ''Daha iyi hissetmelisin, git gide iyileşiyorsun'' Yüzüme minik bir gülücük taktım, ''Sevindim''

Yalan söylemek ne kadar boğazımı iğnelese de, sevinmedim diyerek 'deli' oluşumu tarihe kazımak istemiyordum. Buradan çıktığımda ne yapacaktım onu bile kestiremiyordum daha. Davranışlarım ne kadar iyi olmadığımı kanıtlasa da, hayallerim beni ele veriyordu.

Aynadan dolayı seçemediğim suratlar bana bakıyor ve aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Mikrofondan çıkan ses, küçük beyaz odayı kapladı '' Derin, çıkabilirsin''

Nefesimi dışarı verip kafamı salladım ve kapıya yöneldim, her gün aynı testlerden dolayı bedenim yorgun ve bitkindi. Kapının kulpunu tutup kendime doğru çektim. Gereğinden fazla hafif olan kapı bir tüy misali bana doğru yaklaşırken, odanın içine son bir kez daha göz gezdirip odadan çıktım. Uzun boş koridorda ayaklarımı yere sürterek yürümeye başladım. Elimi kaldırıp parmaklarımın uçlarını duvarın pürüzlü yüzeyinde gezdirdim. Burada geçen iki yılım hafızamın bir köşesinde taptaze duruyordu. Hayallerim ise duvara atılan bir cam bardağının dağılan parçaları misali beynimin her köşesine dağılmıştı. Bir iç çektim, koskaca iki yılın hayatımda neler değiştirdiğini hatırladıkça oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi çaresiz hissediyordum. Çaresizliğim bu iki yılda çok büyümüştü. Buna yalnız oluşum da katkı sağlıyordu gün geçtikçe.

Kafamı eğip beyaz hastane terliklerime baktım, tenimle kusursuz bir uyum içerisindeydiler. Koridordaki büyük camın önüne geldiğimde duraksadım, gözlerimi camdan dışarıya kenetledim. Bu koskoca iki yılda gidebildiğim en ileri nokta, hastanenin siyah demir kapısıydı. Dışarıda ki hayat beni ölesiye korkutuyordu. Hayallerimde bile yaşamayı beceremediğim şu dünyada, nasıl olacaktı da hayatta kalacaktım.

Nefesimi umutsuzca dışarı verdikten sonra gözlerimi koridorun sonuna diktim, Aleyna elinde serum ile bana doğru ilerliyordu. Kafamı sağa doğru eğip gülümsedim, bana karşılık verip sırıttı. İki senedir bir sürü arkadaş edinmiştim, hepsinin birbirinden farklı ruhsal problemleri vardı. Ama hepsi masum birer insandı, hayatları boyunca dışlanmış, ezilmiş. Bende onlardan pek farklı sayılmazdım aslında. Buraya kapatıldığım günden beri hayal testleri yapılarak beyin yaşım tespit edilmeye, olması gerekenin altında ise büyütülmeye çalışılıyordu. İlaçlar günden güne yan etkisini gösteriyor tenimi alerji yapıyor ve sanki kansızmışım gibi beyazlatıyordu.

DerinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora