BÖLÜM 56 "YÜZLEŞME"

17.6K 626 17
                                    

Berk Keskin' den

Derin odasında çantasını hazırlarken, omzumu kapının kenarına yasladım. Doktor, Derinin eğitimine devam edebileceğini söyledi. Tabii kendisini fazla yormadığı sürece, Derin ve kendini fazla yormamak?

Kapı aralanınca omzumu kapının kenarından ayırdım, onu her gördüğümde hastanenin kapısında beni bekleyen yorgun bedeni aklıma geliyordu. Ve bu görüntü hiç hoş değildi. Yavaş yavaş kendine gelen ten rengi, bir haftada oldukça zayıflayan vücudu ile kapıdan çıktı. Gülümsedi, ama güçlükle gülümsediği oldukça belli oluyordu. Elimi beline yerleştirdim, beli o kadar incelmişti ki, kollarımı beline sarsam o boşluğa iki kişi rahatlıkla girerdi. Rahatsızca elimi belinde gezdirdim "Çok zayıfladın" asık suratını yüzüme çevirdi "Kilo almak en kolay şey" belimdeki elini indirdim, elini tuttum ve hastanenin kapısına yöneldim. Kilo almak kolay olabilirdi, ama toparlanması oldukça zaman alacağa benziyordu. Elini saçlarında gezdirdi "Bak, saçlarım uzamış" gülümsedim ve azda olsa uzayan saçlarına baktım "Evet, uzamış" kelimelerim ağzımdan çıkarken gözlerimle etrafa bakınıyordum. Arabamı bulduktan sonra eğilip binmesi için kapıyı açtım, ince parmakları elimi kavradı "Sen, iyi misin?" Kafamı onaylarcasına salladım "Evet"

Derin Çelik'den

Hastaneden çıktığımdan beri Berkte bir şeyler vardı. Sorularıma bile doğru düzgün cevap vermiyordu, sanki aklında bir şeyler dönüyordu.

Kapıyı açtı ve girmemi bekledi, içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkartıp kapının kenarına koydum, okul dinlenmem için iki gün izin vermişti. Aslında bir haftadan fazla vermeyi düşünüyorlardı, ama o kadar izine ihtiyacım olduğunu sanmıyorum.

Berk tekrar belimi kavradı ve merdivenlere yöneltti ''Dinlenmen gerekiyor'' omuz silktim ve olduğum yerde durdum ''Hastanede dinlendim zaten'' gözlerini devirdi ve salona yöneldi ''Hep inatçı olmak zorunda mısın?'' gülümsedim

Salondaki siyah deri koltuğa beni oturttuktan sonra mutfağa ilerledi ''Aç mısın?'' kafamı salladım ''Hayır'' kapının kenarından baktı ''Demek açsın, ne hazırlamamı istersin?'' gözlerimi devirdim. Eline bir fırsat geçmişti ve bu fırsatı kesinlikle sonuna kadar kullanacaktı.

Kapı çalınca gözlerimi araladım, kafamı koltuğun kenarına yaslamış ve sızmıştım. Kısık gözlerimi kapıya diktim, Berk kapıdan bir şeyler alıp tekrar mutfağa girdi. Kafamı kaldırdım ve oturur pozisyona geçtim "Kim geldi?" Kafasını uzattı ve gülümsedi "Yemeklerimiz, sen dinlenmene bak" gülümsedim, benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu ama ona hala kırgındım.

Elinde tabaklarla salona girince dikeldim, koltuğun önündeki sehbaya tabakları bıraktı ve yanıma oturdu "O tabaktakiler bitecek" kaşlarımı çattım ve gözlerimi tabağa diktim, ne bulduysa doldurmuşa benziyordu. Lahmacun, Hamburger, patates kızartması gözlerimi büyüttüm "İnsan yiyecek bunları, insan" tabağı kucağına aldı "Ben yiyebiliyorum" dudaklarımı kıstım ve tabağıma doğru eğildim "İnsan demiştim zaten" tek kaşını kaldırdı "Ne çabuk iyileştin sen?" Kıkırdadım. Kiloma çok takmış durumdaydı, ama böyle giderse beni obez yapacak ve dışarıda tuvarlayarak gezdirecekti.

Berkin sehbanın üzerinde duran telefonu titredi ve kilitli ekrana bir mesaj düştü, doğruldum. Mesajı okumak için gözlerimi kıstım, miyop olmanın zararları.

Berk hızlıca telefonu eline aldı, mesajı gönderen kişinin adını tam okuyamamıştım ama sanırım 'A' ile başlıyordu. Tabağıma eğildim "O kim?" Telefonu masanın üstüne ters bir şekilde koyup tabağına eğildi "Boşver, önemsiz biri" kaşımın tekini kaldırdım. Üstelemedim nede olsa beni ilgilendirmezdi.

Tabağındakileri bitirdikten sonra arkasına yaslandı, suratına sinirli bakışlarını yüklemiş etrafı talan ediyordu. Rahatsızca kıpırdandım "Sende bir şey var ve bana söylemiyorsun" kaşlarını çatıp bakışlarını bana yöneltti "Seni ilgilendiren bir konu değil" dirseklerini dizine yasladı ve elini saçlarına daldırdı "Kurcalama"
Koltuktan kalktı ve kapıya ilerledi "Bir saate gelirim, dinlen" gözlerimi devirdim. Kafamı koltuğun başlığına dayadım ve ayaklarımı koltuğun üstüne uzattım. Kafasını salladı, muzipçe gülümsedi ve kapıyı kapattı. Sinirli olduğunu saklamak için yaptığı şirinlikler işe yaramıyordu.

Koltuktan kalktım ve perdenin arkasından dışarı baktım, arabanın içinde telefonla konuşuyordu, kısa bir süre sonra telefonu kapadı ve arabayı çalıştırdı. Hızlı bir şekilde ilerledi. Evin kapısını açıp gittiğine emin olduktan sonra ayakkabılarımı giydim. Arabının gittiği yöne doğru yürümeye başladım, taksiyi beklemek yerine yürüyebilirdim. Berkin arabası o uzun düz yolda tam gözden kaybolacakken yakaladığım taksiye bindim. Aynı filmlerdeki gibi "Öndeki arabayı takip et" demedim ama "Abi bas gaza ileride bir araba çıkacak karşına, onu takip et" dedim.

Uzun bir süre Berki takip ettikten sonra  arabanın yavaşladığını ve sokağın başında durduğunu gördüm. Taksiciye ondan uzak bir yere park etmesinin daha iyi olacağını söyledim. Adam arabayı karşı kaldırıma park etti. Berk arabadan indi ve garaj gibi bir kısma yöneldi. Gözlerimi kıstım, pis bir şeyler dönüyordu.

Şoföre ücreti uzattım ve arabadan indim, arkasından yavaşça ilerledim. Berk kafasını kaldırmış garaj kapılarının numaralarına bakıyordu. Telefonuna son bir kez daha baktı ve tekrar kapı numaralarına dikti gözlerini. Bir garajın önünde durdu, kapısı yarım açık olan garajdan içeri girdi. Vakit kaybetmeden bende garaja ilerledim. Kapısı yarım açık olan garajdan içeri bakmak için eğildim, Berkin sadece bacaklarını görebiliyordum. Gözden kaybolunca bende içeri girdim. Etrafıma bakındım, burada ne işi olabilirdi ki?

İçeriden duyduğum sesle irkildim, birini mi öldürecekti bu?
Koşar adımlarla ilerideki geniş kapının yanına ilerledim. Heyecandan karnıma sancılar giriyordu.

Kapının kenarlarındaki demirden kafamı içeri uzattım, Berk suratını kestiremediğim birinin önünde duruyordu. Berkin yanında bir kişi daha vardı gözlerimi kıstım. Vücut hatları oldukça tanıdık geliyordu. Berk elini yanındaki kişinin omzuna attı ve kapıya yöneltti. Geri çekildim, beni görmemeleri gerekiyordu.

Kafamı tekrar içeri uzattım, gözlerimi kıstım. Berkin yanındaki kişi Alric'ti. Yanlış görme umuduyla tekrar dikkatimi verdim. Ama oydu. Altına giydiği siyah eşofmanı onu ele veriyordu.
Kaşlarımı istemsizce çattım, bunların burada ne işi vardı?

DerinWhere stories live. Discover now