47- Pota

16.1K 643 13
                                    

Sabah bayan bir askerin yatakların kenarlarındaki demirlere vurarak bizi kaldırması ile güne başladık. Böyle bir uyandırılmaya ne kadar güne başlanmak denir bilemiyorum, ama alışmak zorundayım öyle değil mi.

Yatakhaneden çıkıp stadyuma benzeyen alana ilerledik, hava oldukça sıcaktı.
Stadyuma geldiğimizde ısınmak amaçlı hızlı yürüyüş yaptık, sonrasında ise Adalia' da bize katıldı.

Bir kaç turdan sonra bizi uzun merdivenlerin önünde durdurdu "Evet kızlar, şimdi sizi biraz deneyelim." Parmağıyla merdivenleri işaret etti "Tek kişi kalana kadar bu merdivenleri inip çıkacaksınız, ama koşarak" ayağını yere sürterek bize doğru yürüdü "İlk önce pes eden iki kişi bir sene daha eğitime tabii tutulacak, kısacası mezun olamayacak" tam önümde durdu ve devam etti "Sıraya geçin ıslık çaldığımda başlayacaksınız"

Herkes merdivenlerin önünde sıraya geçti Adalia tam arkamıza geçip boynuna astığı yeşil renkteki ıslığı azına yaklaştırdı. "Hazır!" Eğilip ıslığın sesini bekledik.

Islık öttüğü gibi herkes merdivenlere koşmaya başladı. İlk bir, iki iniş kolaydı ama belirli bir süre sonra bacaklarım yanmaya başladı. Pes etmem bir şeyi değiştirmeyecekti, ben zaten bu seneyi eğitim amaçlı alıyordum. Ama yinede iyi bir izlenim bırakmak istiyorum.

Kaçıncı turu attığımızı bilmiyordum ama çoğu kişinin hızı düştü. Önümdeki kızın ayağı merdivene takıldı ve düştü. Kalkıp devam etmedi. Bu yüzden bir senesi heba oldu. Ben ise kendimle savaş veriyorum. Bacaklarım açıklayamayacağım derecede yanıyor. Susadım, ve ağzım kurudu. Nefes alıp verirken zorlanıyorum. Ailna sanırım haklıydı.

Adalia' nın ıslığıyla herkes olduğu yere yığıldı. Ben de öyle. Ne olduğunu anlamak için Adalia' ya doğru döndüm. Yanındaki iki kızı gösterdi "İki kişi elendiği için durdurmaya karar verdim" kafasını yemekhaneye çevirdi "Gidin ve su için, öğlen tekrar burada bekliyorum sizi"

Ayağa kalkıp bacaklarımı ovuşturdum ve yemekhaneye ilerledim. Buz dolabından bir şişe su alıp bahçeye çıktım. Kendimi dinlemek için boş bir yer aradım. Basketbol potasının yanından geçerken duyduğum top sesiyle kafamı çevirip potaya baktım. Alric, namı değer 'Bezelye Terbiyecisi' sabahın köründe kalkıp buraya gelmişti belliki. Üstünden çıkardığı siyah tişörtünü potanın ucuna atmış çıplak vücudunu etraftaki ağaçlara sergiliyordu.
Pekala, pekala kabul etmek gerekirse manzara gayet güzel, taa ki gözlerimi arsızca vücudunda gezdirirken taşa takılıp yuvarlanana kadar tabi.

Şanssız insan her yerde şanssız. Yapıştığım yerden kalkıp üstümü sirkeledim, bir umutla beni görmemiş olma ihtimalini düşünüp kafamı Alric'e çevirdim. Bana bakıyordu, sert yüz hatlarındaki onu ele veren minik gülümsemesini saklamaya çalışıp gözlerini etrafta gezdirdi. Gülümsedim "Başaramıyorsun" potanın yanına koyduğu suyunu alıp yanıma yürümeye başladı "Neyi?" Elimi dizlerime vurup pantalonuma yapışan küçük taşları ve tozları sirkeledim "Gülümsemeni saklamayı" elindeki suyu bana uzattı ve gözlerini dizime dikti "Kanıyor" bana uzattığı suya bakıp dikeldim "Önemli değil"

Potanın içine doğru yürüyünce gözlerimi devirdim. Umursamazın teki işte. Yere eğilip yerdeki tişörtünü aldı ve tekrar bana doğru ilerlemeye başladı, tam karşımda durup önümde diz çöktü. Şaşkın bakışlarımı üzerine diktim. Ne yaptığını anlamaya çalıştım. Su şişesinin kapağını açıp tişörtüne döktü. Tişörtünü buruşturup pantalonumun yırtılan dizine doğru yaklaştırdı.

Kanı temizledikten sonra dizime yapışan tozları silmek için biraz bastırdı "Bundan sonra yürürken önüne bak ufaklık" gözlerimi devirdim "Ufaklık mı?" Ayağı kalkıp tişörtünü omzuna attı ve gülümsedi. Gözlerim istemsizce çıplak vücuduna kaydı.
"Bence tişörtünü ıslatıp dizime sürmek yerine üstüne giymeliydin, bana daha büyük bir iyilik yapmış olurdun en azından" gülümsemesi suratını kaplarken arkasını döndü ve potaya ilerledi "Sana iyilik yapmak istediğimi de nereden çıkardın?" Arkasından ilerledim ve yerdeki topu elime aldım "Ne dersin, bu ufaklık sana meydan okuyabilir mi?" Omzuna attığı tişörtü zincirlere sıkıştırıp karşıma geçti "Belki"

Potaya doğru koşup yanından geçmek için hamle yaptım, zıplayıp topu fırlattığımda ise Alric topu havada yakalayıp karşımda durdu ve gülümsedi. Hadi ama bu kaçıncı oluyor.
Gözlerimi devirip olduğum yere oturdum ve bacaklarımı bağdaş yaptım "Pes" elindeki topu yere bırakıp karşıma oturdu "Yinede iyi dayandın" gülümsedim.

Gözlerimi sürekli gözlerine bakmaya zorlarken ayağa kalktım "Sana bir tişört borcum var" ayağa kalkıp zincirlere sıkıştırdığı tişörtünü aldı "Sorun değil" yemekhaneden aldığım soğuk suyu ona uzattım "En azından su borcum olsun" yere bakıp kafasını tekrar bana çevirdi ve elimdeki suyu aldı "Paylaşabiliriz" kafamı salladım.

Suyun yarısına kadar içip bana geri uzattı, suyu elinden alıp içtim. Potanın kapısına doğru ilerledi "geliyor musun?"

Alric yatakhanenin kapısına kadar bana eşlik edip yanımdan ayrıldı. Ne kadar soğuk olsada iyi birine benziyordu.
Yatakhaneye girip Ailna'nın yanına gittim. Elindeki sandviçi bana uzatıp gülümsedi "Sana aldım" gülümseyip bana uzattığıü sandviçi aldım ve karşısına oturdum. Sandviçin paketini açıp bir ısırık aldım "Duşa girmeliyim" kafasını salladı "Ben de öyle"

DerinWhere stories live. Discover now