Yeni öğrenci

16.6K 708 66
                                    


Durmak bilmeyen yağmurun altında konuşmadan birbirimize bakıyorduk. İki yabancı gibi. Aslında birbirimizi çok iyi tanıyorduk, ama ne onun ağzından tek bir kelime çıkıyordu, ne de benim. Kalbimi kıran, içimi acıtan o kadar çok şey vardı ki. Ona ne için kızacağımı, ne için bağıracağımı bile tam olarak kestiremiyordum. Bana bakarken çattığı kaşlarını kapatan saçları, saçlarından durmadan akan yağmur damlaları. O... çok değişmişti. Azda olsa uzayan sakalları, saçları, keskinleşen yüz hatları, boş bakışları. Hayattan kopmuş gibiydi. Gözleri sürekli üzerimde gezerken ağzını araladı.

"Değişmişsin" boğuk sesi, yağmur damlalarının yere vurma sesinden pek duyulmasa da söylediği kelimeyi kestirebilmiştim. Şapkamın içinden önüme düşen saçımı elimle şapkamın içine geri sıkıştırdım.

"Evet, sen de öyle"

Bakışları saçlarımı bulduğunda kaşları daha çok çatıldı.

"Ne yaptın saçlarına?"

Arkaya doğru kayan şapkamı düzelttim ve kafamı eğdim

"Ben... bir şey yapmadım"

Yanından geçip gitmek için hareketlendiğimde kolumdan yakalayıp beni durdurdu. Kafamı çevirip ona baktım, önüne gelen saçını arkaya attı ve ani bir el hareketi ile şapkamı açtı. Şapkamı düzeltmek için atıldığımda bileğimden tuttu ve elimi aşağı çekti. Rahatsızca hareketlendim.

"Hey!"

Diğer elimide tutup suratını bana yaklaştırınca elimi ellerinin arasından kurtarıp  gögüs boşluğundan ittim ve geriledim,

"Sakın, sakın bana bir daha dokunma!"

Saçlarımı gösterdim
"Bunun sorumlusu sensin"
Yutkundu ve doğruldu. Bana doğru tekrar hareketlendiğinde geriledim.
Her an ağlayacakmış gibi duran gözlerini elleri ile ovuşturdu

"Ö- Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim"

Kafamı salladım, bakışlarımı sırılsıklam olan ayakkabılarıma çevirdim ve ayağımı yere vurdum
"Hani hep yanımdaydın? Ben bir insana tüm gardımı indirmeyi öğrenmiştim seninle. Artık hiç bir umudum kalmadı"

Kafasını salladı "Sen... Sen bunları hak etmedin"

Nefesimi dışarı verdim ve arabaya ilerlemek için arkamı döndüm. Omzumun üstünden Berke baktım "Seni mümkünse bir daha görmek istemiyorum"

Ağzını araladığını fark edince arabaya doğru ilerledim, "Beni affetmen için her şeyi yapacağım Derin, bu kadar kolay değil"

Arkama hiç bakmadan arabaya yaklaşıp kapıyı açtım ve bindim. Okula hiç gelmemeliydim. Onu görmemeliydim.

------

Kapıyı açıp içeri girdim. Anahtarı sehbanın üstüne koyup odama çıktım, kapımı kapatıp yatağa yattım ve üstümü örttüm.
Almanya benim için en iyisiydi, herkesden her şeyden uzak.

Gözlerimi açtığımda suratımın hemen karşısında gördüğüm siyahlıkla dizlerimi yastığa koyup dikeldim. Merve ağzı açık, gözlerinde siyah uyku bandı, kolları ve bacakları vücudundan ayrı şeylermiş gibi yatağı kaplarken, Beyza yanağını duvara yapıştırmış, götü havada kolları ise kafasının üstünde. Neyse daha fazla devam edemeyeceğim.

Kısaca söylemek gerekirse insan dışı varlıklar gibi yatıyorlardı. Kollarının ve bacaklarının arasından sıyrılıp yataktan kalktım. Sanırım askeri okulda sabahın köründe kaldırılmayı bu kareye tercih edebilirdim.
Beyza olduğu yerde hareketlendi ve havadaki götünü yana eğip yatağa bıraktı.

••••••

Binbir türlü zorluklarla geçen bir haftanın sonunda okuluma geri dönmek için yola çıkmıştım. Bana dinlenme olması gereken bu tatil daha çok eziyet olmuştu.

Okuldan içeri girip derin bir nefes aldım. Bu bir haftalık izini okulda geçiren öğrenciler ikişerli gruplar halinde koşuyorlardı. Yanımdan geçerken selam verip ilerlemeye devam ettiler. Okuldaki öğrencilere alışmıştım sanırım, en azından Gülçin gibi biri yoktu. Varsa da daha ben tanışmamıştım.

Yatağımın yanındaki dolabıma eşyalarımı dizip çantamı ve Alricin hırkasını yatağımın üstüne bıraktım. Üstümü değiştirdikten sonra hırkayı omzuma atıp yatakhaneden çıktım. Gözümü A kapısına çevirip gözlerimi kıstım. Alric her zamanki gibi soğuk bakışlarını etrafta gezdirirken gözleri beni buldu. Sebepsizce sırıttım.

Yanıma ilerlemeye başladı, belirli bir mesafeye gelince elini uzattı ve omzumdaki hırkasını gösterdi "İstanbulda unutursun diye düşünmüştüm" gülümsedim ve hırkayı omzumdan çekip ona uzattım "Kendimi unuturum, hırkanı unutmam" uzattığım hırkasını alıp koluna attı "İstanbul sana yaramış"
Gülümsemem genişlerken omzuna vurdum "Ya tabi. Ne demezsin"

Akşam dövüş sanatları eğitimimiz vardı, bu yüzden herkes söylenilen yerde toplanmıştı.

Üstündeki siyah tişörtü kaslarını rahatlıkla ortaya seren bir adam girdi içeri. Altına giydiği lacivert üniforması ve üniformasının paçalarını siyah botlarının içine sokmasıyla kendini daha da karizmatik yapan adam bize doğru yaklaşıp elindeki kağıdı masanın üstüne bıraktı. Gözlerini bize çevirip kollarını arkada birleştirdi ve yavaş yavaş yürümeye başladı. Tam önümde durup bana doğru döndü "Yeni öğrenci sen olmalısın" kafamı sallarken masanın yanındaki asker konuşmaya başladı "Hayır efendim, yeni öğrencimiz daha aramıza katılmadı" kaşlarımı çatıp askere döndüm. Neyden bahsediyordu? Yeni öğrenci bendim.

Komutan kafasını askere çevirdi "Nerede o halde?" Asker kafasını 'Bilmiyorum' anlamında sallarken sınıfın kapısı açıldı. İçeriye gireni görünce gözlerimi büyütüp ağzımı araladım. Saçları tamamen traş edilmiş, sakalları kesilmiş, üstüne giydirildiği lacivert üniforması ile sınıfa girdi ve komutanın yanında durdu.
Gözleri beni bulunca gülümsedi ve kafasıyla selam verdi.

Komutan geriye adım attı ve konuşmaya başladı "Yeni öğrencimiz Berk Keskin"

DerinWo Geschichten leben. Entdecke jetzt