YP 2 / BÖLÜM / 24

Start from the beginning
                                    

Kafamı anlamadığımı belli edercesine salladım.

"Nasıl yani?"

"Emre sürekli bize yalanlar söylüyordu. Biz japonlarla gizli bir anlaşma yapmıştık. Japonların bu işi kabul ettiğini kimse bilmiyordu. Emre ise bize japonların bu işi kabul etmediğimiz için sizin kaçırıldığınızı söylemişti."

Kaşlarımı çatarak dinlemeye devam ettim.

"Sonra ise bize sizin kaçırıldığınıza dair japonlar tarafından güya yollanan bir mektup verdi."

Bahsettiği kağıdı bana uzattı. Elime alıp incelerken Cihat'a devam etmesini söyledim.

"Aras bey bu berbat el yazısının Ayça'ya ait olduğunu anlamıştı. Üstelik sizinle birlikte bize Sibel'in de kaçırıldığını söylemişti Ayça hanım. Gözümüze baka baka her gün kederli göz yaşlarını döküyordu. Sibel'in kaçırıldığını söylediği dakikalarda ona Ayça hanım bakıyordu, siz ona emanet etmiştiniz Sibel'i, bu tesadüf değildi. Yani anlayacağınız en başından beri sizi Ayça'nın kaçırdığını biliyordu. Böylelikle yavaş yavaş elinde ipuçları birikmeye başlamıştı."

Kağıdı incelemeyi bitirdikten sonra Cihat'a dönüp devam etmesini istediğimi belli edercesine kafamı salladım.

"Emre'ye asla bu işi anladığımızı çaktırmadık. Çünkü hedefimizde onu takip edip sizi bulmak vardı. Lakin nasıl oluyorsa her seferinde elimizden kaçırıyorduk."

"Bunca korumanın arasında mı?"dedim kaşlarımı çatarak.

"Hayır, hayır. Aras bey asla bu işe benden başka üçüncü kişilerin katılmasını istemedi. Hem fazla dikkat çeker kendimizi ele veririz diye hem de başka kimseye itimat etmediğinden."

Anladığımı belli edercesine onayladım.

"Peki beni nasıl buldunuz?"

Yamuk ve kırık bir gülümseme sergiledi.

"Aras bey başka çıkar yol olmadığını anlayınca, günlerce sizin çizdiğinize benzer bir ev aradı tüm Türkiye de. Eğer bu ülkede bulamasaydı elindeki bilgiyi polise verip başka ülkelerde de aramalarını isteyecekti."

"Ee peki evle mi buldunuz?"

Aynı kırık gülümsemeyi bir daha sergiledi.

"Mert beyi bir havaalanında gördük. Biletleri alırken. Hem de iki kişilik biletleri."

Artık taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

"Yani Mert sayesinde bulunmuş oldum."

Kafasını onaylarcasına salladı.

Cihat haklıydı. O benim için hiç bir an durmamış, en başından beri savaş vermişti. Bir şeyleri bulmuş, bulmaya çalışmış veya hissetmişti. Ben ne yapıyordum? Burada bencilce kendi acımı kabulleniyordum.

"Yani anlayacağınız Aras bey asla bir ipucuyla başlamadı. Hele sizin ipucunuzla hiç başlamadı. O bir şeyleri araştırarak başladı bu yola. Ve..."dedi eliyle kalbimi işaret ederek.

"Ona güvenerek hareket etti."

Göz yaşlarımı sildim. Artık göz yaşlarımı onları bulduğumda mutluluktan ağlamak için kullanacaktım. Şimdi ise ajan olma vaktiydi.

Veya onun gibi bir şeyler işte.

...

Giydiğim beyaz gömleğin kollarını kıvırarak indim aşağıya. Giydiğim siyah dizde biten kalem etek ve at kuyruğu saçlarımla tam bir iş kadını gibi duruyordum, çünkü öyle durmak istiyordum. Planlarım vardı. Bir şeyler yapmalı işe bir yerlerden başlamalıydım.

"Cihat benimle birlikte geliyorsun ve yanına sadece güvendiğin bir adamı alıyorsun. Bu çok önemli hayat memat meselesi. Ve şu şirketteki asansör başını çağır. Esmer, ince sesli adam. Ona ihtiyacım olacak."dedim merdivenlerin ağzında bekleyerek.

Sude'ye dönüp devam ettim.

"Öncelikle bunca gün bana ve çocuklarıma baktığın için teşekkürler, sonuçta gidecektin ve biz seni alıkoymak zorunda kaldık. Senden Aras bulunana kadar biraz daha kalıp bakıcılık yapmanı teklif etsem. Kesinlikle karşılığını alacaksın."

"Ne karşılığı. Onlar benim yiğenim sayılır."dedi gülümseyerek.

Gülümseyerek kafamı salladım.

"Peki o zaman. Sağdığım sütler dolap da duruyor olmalı. Onları akşama kadar içirirsin. Sibel'in de ilaçlarını unutma lütfen. "dedim bir adım atarak.

Kendi darbemi kendim yapmıştım.

Olduğum yerde çakılı kaldım.

"Doğru ya, o yoktu."

"Endişe etme Ayza, onu bulacağına adım gibi eminim."

Kafamı kaldırdım. Bu iş yerinde Nejla ablamın bana verdiği o güç konuşması kadar etkiliydi. Karşımda bir ayna yoktu. Ama ben güçlüydüm.

"Ben Sibel için güçlüyüm."

...

Hastaneye gelmiştik. Bir işe başlamak bitirmenin yarısıydı. Ceketimi çıkartıp sağımdaki korumaya verdim hastaneye girdiğimde.

"Anlat Cihat."

"Neyi Ayza hanım?"

"Herhangi bir şeyi. Şu anda içeriye acayip derecede havalı girdik bu durumu bozma."

Gülümsedi.

"Sizi böyle görmek güzel Ayza hanım."

Ona bakarak gülümsedim. Bu sıcak bir gülümsemeden öte kararlı bir gülümsemeydi.

"Şimdi ciddi anlamda anlatmalısın. Bana şüpheliler listesiyle ilgi bir şeyler söyle. İsimler say. Ve bu isimleri bir yere not al."

Cebinden küçük bir not defteri ve bir de kalem çıkardı.

"Birinci sıraya Ayça yaz."

"Emin misiniz Ayza hanım?"

Asansörün önüne gelmiştik. Asansörü çağırma tuşuna basıp ona baktım ve işaret parmağımla kalbimi gösterdim.

"Burama güvenerek söylüyorum Cihat."


Bir kaç saniye gözlerime ve içindeki saat gibi işleyen kararlılığa baktıktan sonra kalemin ıslak ve mürekkepli ucunu not defterine dokundurdu.


YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now