- 26 - KIZ KARDEŞ

Start from the beginning
                                    

- Ben... Çok üzgünüm . Böyle olsun istemedim.

- Önemli değil, sen bir şey yapmadın.

Haklıydı o söylediklerinde. Canımı yakan da buydu zaten. Söylediklerinin doğru oluşu... Odaya sessizlik hakim olurken ayaklandım birden.

- Ben kursa döneyim artık. Merak etmişlerdir.

- Olur mu öyle şey canım. Dinlen biraz daha. Ben Esra'yı ararım şimdi haber veririm.

İyi olduğumu belli edercesine gülümseyip Sultan Abla'nın elini tuttum.
- Gerek yok ablacım. Gerçekten iyiyim, yok bir şeyim benim.

- Peki madem. Dikkatli git. İstersen Emre bıraksın seni.

Sultan Abla'nın teklifi üzerine bir anlık gözlerim Emre'yi buldu. Hüzünle başını yere eğdi hemen. Demek ki benden boşandığını söylememişti daha abisiyle yengesine.

Odaya tekrar bir sessizlik hakim olunca Emre bir şey söylemeden çıkıp gitti. Ben de durumu açıklayıp kursa dönmek üzere çıktım oradan. Ayrılmamıza Emre için ne kadar üzülseler de sevinçlerini gizleyememişlerdi. Ne kadar severse sevsin yaptığı yalancılıktı, kandırmacaydı çünkü. Bir yanım ona hak vermeyi isterken diğer yanım çok kızgındı. Onu sevmediğimi de biliyordu üstelik.

Kursa yetiştiğimde kapıyı yeni gelen kız açtı. Kerim Bey'in getirttiği kız... Adı Merve'ymiş. Kerim pek tanımadığını söyledi ama kızın ona pek bir ilgisi var gibime gelmişti. Çünkü ona Kerim 'ı tanıdığımı söylediğimden beri hep ondan konu açmaya çalışmıştı. Kötü birine benzemiyordu. Üniversitesi okuyormuş burada. Okul öncesi öğretmenliği 1.sınıf... Benden 2 yaş küçükmüş. Bu yüzden de geldiğinden beri bana ' Rüveyda Abla' diye sesleniyor. Kapıyı açtığımda gülümseyerek boynuma sarıldı hemen. İki gün içinde baya sevmişti beni sanırım.

- Hoşgeldin Rüveyda Abla.

- Hoşbuldum canım .

- Merak ettim seni , geç kaldın.

Arkadan gelen Esra'nın sesiyle kapıyı kapatıp onun yanına mutfağa gittim.

- Geldim işte. Bir soluklanayım anlatacağım.

- Neyi anlatacaksın , ne oldu yine?

- Dur heyecan yapma hemen kuzu. Kötü bir şey olmadı. Hatta iyi bir şey oldu bile diyebilirim. Son günlerde olan tek iyi şey...

Mutfağa Müge 'nin girmesiyle sustuk ikimiz de. Anlaşamıyorduk onunla bir türlü. Biraz oyalandıktan sonra gelip yanımıza oturunca boş verip anlatmaya karar verdim. Nasıl olsa duyacaktı zaten herkes.

- Emre'yle tartıştık. Sonunda boşandı benden.

- Ne?

Bu soru ikisinden de gelmişti. Ben ve Esra aynı anda dönüp Müge 'ye bakarken o sorularını sıralamaya devam etti.

- Gerçekten mi? Emin misin? Nasıl oldu?
Cevap vermeyip şaşkınca Müge 'ye bakarken Esra benim yerime konuşma gereği duydu.

- Sana ne oluyor be? Bu ne merak?

- Şeyy yani ben... Olamaz mı canım, ben de merak ettim işte.

Müge 'nin tavırlarını boş verip Esra'ya döndüm tekrar.

- Nasıl olduysa oldu işte vazgeçti sonunda. En azından bir dertten kurtulmuş oldum.

- Haklısın canım.

Müge gülümseyerek masadan kalkınca ikimiz de anlam veremez bir şekilde birbirimize baktık. Sonunda mutfakta tek kalabilmiştik. Hemen Esra'ya dönüp anlatmaya devam ettim. Kerimle aramızda geçen son olayı ondan başkası bilmiyordu.

- Kerim Bey 'in benimle para karşılığında evlenmek istediğini öğrenmiş işte. Geldi iyice yerdi beni, öyle boşadı işte.

- Hii... Vallaha mı? Nereden öğrenmiş ki acaba? Aman ya önemli değil kurtuldun işte sen de ondan.

- Evet öyle.

Kerim aklıma gelince yine kalbimin ezilmeye başladığını hissettim. Başımı öne eğip gözümden akmaya başlayan yaşların usulca elime dökülmesine izin verdim.

- Yine mi ama ya? Yeter kızım ağladığın. Takma sen de şu çocuğu artık. Ne dediyse dedi. Hemen evlenecek değilsin ya sen de onunla.

- Evet ama bir yandan dayım sıkıştırıyor biliyorsun. Evlendiğini görmeden gitmeyeceğim diyor. Evlenmezsem de beni kendisiyle köye götürüp Mahmut Ağa'ya verecekmiş. Ben köye gitmek istemiyorum Esra. Mahmut Ağa'nın ikinci karısı olmak hiç istemiyorum.

- Ne yapmayı düşünüyorsun peki?

- Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Normal hayatıma devam etmek istiyorum ama dayım buna izin vermiyor.

- Bir yolu olmalı. Bir şeyler yapmalıyız.

- Kerim yapmaz öyle bir şey. Bence yanlış bir anlaşılma olmuştur.

Üçüncü kişinin konuşmaya dahil olmasıyla ben ve Esra yine aynı anda bu kez mutfak kapısında duran Merve'ye döndük yüzümüzü.

- Sen bizim konuşmalarımızı mı dinledin?

Esra'nın sert tepkisi üzerine Merve başını eğerek yanımıza geldi.

- Hayır öyle değil. Kulak misafiri oldum sadece.

Kerimle ilgili bu kadar emin konuşması kafamı karıştırmıştı. Kerim beni kandırıyor olabilir miydi ? Bu kızı gerçekten çok tanımıyor mu yani? Görünüşe göre kız onu gayet iyi tanıyor. Merakıma yenik düşerek Esra'nın konuşmasına izin vermeden ben araya girdim.

- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun böyle bir şey yapmayacağına?

- Çünkü... Biliyorum işte.

- Bildiğin bir şey mi var Merveciğim?

- Evet. Bildiğim tek şey onun seni çok sevdiği...

Söylediği şeyle kalbimin çarpıntısın anlaşılmamasını umarak sesimi düz tutup konuşmaya devam ettim :

- O seni çok tanımadığını söyledi. Sen onu nereden tanıyorsun? Gerçekten böyle bir şey söyledi mi sana?

- Hayır söylemedi. O beni tanımıyor zaten.

' O zaman? ' der gibi bakınca duraksadı o da. Ne diyordu bu kız Allah aşkına. Merakla yüzüne bakmaya devam ederken başını tekrar öne eğdi.

- Şeyy... Biraz yalnız konuşabilir miyiz?

Ben Esra'dan bir şey saklamazdım ama belki Merve kendisiyle ilgili bir şey anlatacaktır diye dönüp Esra'ya kısa bir bakış attım. O da hemen anlayıp çıktı zaten. Esra çıkınca Merve gelip yanıma oturdu.

- Anlatacağım ama Kerim 'e anlatmayacağına söz ver önce. Hiçbir şekilde ona bir şey söylemeyeceksin.

Bir an duraksadım. Söylemek istemediği bir şey varsa ben de söylemezdim o zaman, niye gidip söyleyecekmişim ki?

- Tamam söz. Sen istemedikçe anlatmam bir şey. Öyle bir şey anlatacak kadar uzun bir muhabbetimiz de yok zaten.

- Teşekkür edrim. Rüveyda Abla, ben...

- Evet canım sen?

- Ben aslında... Ben Kerim'in kız kardeşiyim.

- Ne?

- BÖLÜM SONU -

AŞKIN ÖRTÜSÜ Where stories live. Discover now