YP 2 / BÖLÜM / 21

Começar do início
                                    

Elime topu alıp karşılıklı birbirimize atmaya başladık. Bir kaç dakika sonra Cihat ardından da Sude geldi oynamaya.

Aras, ikizlere bakıyor üzerini örtüyordu.

"Yakala Sibel, koş koş..."diye gaza getiriyor ortada onu hırpalıyorduk. Arada bir eline topun geçmesine izin veriyorduk ki sitem etmesini engelliyorduk.

En son yorulduğunu belli edecek şekilde yere oturdu ve ölü taklidi yaptı.

Hepimizin gülme sebebi oldu. Gün geçtikçe daha zeki ve komik oluyordu, ailemizin neşe kaynağı olmuştu. Konuştuğu psikiyatristte ona iyi gelmişti. Cihat'la bu gün araları biraz daha iyiydi.

Psikiyatristin söylediğine göre Cihat'la biraz daha eğlenceli vakitler geçirmesi gerekiyordu. Bu da tam o eğlenceli vakitlerden biriydi.

Peki ya ben? Benim bir psikiyatriste ihtiyacım yok muydu?

Hamile bir şekilde aylarca bir evin içinde kaldıktan sonra çok sevdiği kocasına kavuşan ama ondan da öncelikli olarak gaddarlık gören ve sonra hakaret yiyen bir kadındım.

Sibel'i babasının yanına yolladım. Cihat ben ve Sude bir kaç dakika daha voleybol oynadıktan sonra onlardan da pes sesini duyunca topu bıraktım. Onlar masanın etrafına doluşurlarken bende birazcık etrafı keşfetmeliyim diye düşündüm.

Bir kaç dakika ortalığı gezdikten ve bir kaç ağaca:

"Naber dostum?"dedikten sonra bir ağacın yanına oturup dinlenmeye, düşünmeye koyuldum.

Hayat çok garipti değil mi, sizin hayat çizginiz bir yerde kendiliğine akıyor, birileri sizin hakkınızda kötü düşünüyor ve sizin elinizden hiç bir şey gelmiyor. Ne karşınızdakinin fikrini değiştirebiliyorsunuz ne de hayatınızın akışının hızını...

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapadım.

"Seni kaçırabilirler."

Duyduğum sesle yutkundum ama pozisyonumu hiç bir şekilde değiştirmedim.

"Bizi kaçırabilecek bir ortama getirmezsin."

Ufak bir sessizlik oluştu ardından yanımda bir kaç çıtırdı sesi duyuldu... Yanıma oturmuştu.

"Az önce kızgınlıkla bir kaç şey söylemiş olabilirim."

"Alıştım."dedim sahte bir gülücükle.

Kafasını geriye yaslayıp derin bir nefes aldı.

"Sana çok fazla kötü davrandım. Bunun farkındayım. Şu güne kadar sana önyargılı bir şekilde ne söylediysem, senin hakkında bilip bilmeden ne kadar kötü laflar ettiysem, ne kadar sıktıysam, ne kadar kısıtladıysam... Hepsi için özür dilerim."

Duyduklarım beni içten içe mutlu ediyordu ama nedense dışarıya bir tepki veresim gelmiyordu. Sanki onu bu yaptıkları için pişman etmek istiyordum. Özür dilemek yetmiyordu, yalvarmalıydı, ayaklarıma kapanmalıydı. Aynı duruma kendi de düşmeliydi... Ne kadar acınası ve sefil bir his olduğunu anlamalıydı.

"Peki."deyip yerimden kalktım ve ellerimle pantolonumu temizledikten sonra ellerimi birbirine çırpıp tozu gönderdim.

Ayağa kalktı.

"Sadece peki mi?"

Kuru bir özüre kuru bir peki... Bence adil duruyordu.

"Ne dememi bekliyordun?"dedim piknik alanının yoluna doğru giderken.

"En azından mutlu görünebilirdin."dedi şaşırmış tonda arkamdan beni takip ederken.

Alay edercesine kahkaha attım.

"Ciddi misin sen?"

"Ayza bak suçluyum ve bunu biliyorum. Bana bir şans daha ver lütfen."

"Peki kaç tane şans istersiniz Aras bey, beni başka bir erkekle konuşmakla itham ettiğiniz için mi? Beni bir odanın içine tekrar hapsettiğiniz için mi? Doğumdan sonra çocuklarımdan beni ayrı bırakmaya çalıştığınız için mi? A yoksa sorgusuz sualsiz beni bulduğunuzda suçladığınız için mi? Yoksa kaçırılma sebebim siz olduğunuz için mi? Hangisi için?"

"Bak biliyorum..."

"Bilmek yetmiyor Aras, anlamak lazım."dedim yürümeye devam ederken. Aradan bir kaç sessiz saniye geçtikten sonra Aras durdu.

"Nereye gidiyorsun?"

"Piknik yoluna."

"Yol o tarafta değil bu tarafta."dedi benim gittiğim yönün zıttını göstererek.

"Hayır bu tarafta."

"Hayır bu tar..."dediğimde bir an duraksadım. Ağaçlar, yol hiç tanıdık gelmiyordu.

O da bir anlığına durdu ve benim gösterdiğim yöne doğru baktı. Sonra kendi gösterdiği yöne... En sonunda elini kafasına koyup saçlarını karıştırdı ve kaşlarını çatarak düşündü.

"Ayza..."dedi ben korkuyla etrafıma bakarken bir yandan da ona yaklaştığım sıra da.

"Ne olur söyleme!"

"Sanırım kaybolduk..."

...

"Ya dur kurt sesleri geliyor."

"Bence o senin karnının gurultusu. Bu gün hiç bir şey yemedin."

"İyiliğinizi söyleyin Aras bey. Acaba neden yemedim?"dedim ellerimi büyük bir muammayı gösterircesine kocaman açarak.

"Sığınacak yer bulmamız lazım. Burada yabani hayvan çok olur."

"Aras nereye getirdin bizi?"

"Bende bu yerin ismini tam olarak hatırlamıyorum. Lanet telefon çekse haritadan bakacağım Ayza."

"Peki neden bana bağırıyorsun."dedim elimdeki çubukla olduğum yerde durarak.

"Çünkü çocuk gibi davranıyorsun. Hansel ve Gratel masalında değiliz. Elindeki çubukla geldiğin yolları çizmeyi bırak. Kaybolduk işte."

Elimdeki çubuğa baktım.

"Bir kere ben geri döndüğümüzde bu çizgileri görürsek aynı yolu tekrar şey ettiğimizi anlayalım diye yaptım."

"Aptal değiliz herhalde ağaçlardan ve yoldan tanırız."dedikten sonra bir an duraksadı. Ona attığım sinirli bakışa karşılık konuşmaya devam etti.

"Tamam normalde yolu kaybetmiş olabiliriz ama... Neyse bende bir tane çubuk alayım."

Aras eğildiği sırada arkasında bir ışık süzmesi gördüm.

"Aras bak orada bir ev var sanırım."

Y����AIc

YENİ PATRONUM 2Onde histórias criam vida. Descubra agora