31. BÖLÜM: SARHOŞ

Mulai dari awal
                                    

"Onu zerre hak etmiyorsun aşağılık herif!"

"Ee?" dedi Karan umursamazca. Herkes bize bakıyordu. "Onu sen mi hak ediyorsun?"

"Beyler, kavga edecekseniz dışarı çıkın." Barmen çenesiyle kapıyı gösterdi. "Sizin için diyorum. Kız pek de iyi görünmüyor."

Karan başını salladı, beni kendine doğru çekti ve tamamen ona yapışmamı sağladı.

"Şu an yirmilik ve alkolik kızımla ilgilenmem gerek. Ha bu arada, onu kimin hak ettiğine sadece o karar verir. Ne sen ne de ben. Anladın mı Enik?"

"Enis," diye düzeltti Enis dişlerinin arasından.

"Evet Enik."

"Karan," diye inledim buna bir son vermek için. "Kafam patlayacak, lütfen."

"Tamam güzelim," dedi sakinleştirdiği şefkatli sesiyle. Bu sakinlik yine de beni huzursuz ediyordu. Tek kaşımı kaldırmaya çalıştım ama şakaklarıma saplanan keskin ağrı inlememe neden oldu. "O boku içersen böyle olur," diye homurdandı kulağıma doğru. "Yürüyebilecek misin?"

"Göğsümün içinde salsa yapan azgın bir çift var sanki!" diye bağırdım Karan'ın kulağına doğru. "Çıkar beni buradan, kafam parçalanacak!"

"Ha?" Karan bir an duraksadı, profilime dikkatlice baktığını hissettim. Kafamı geriye doğru atarak ona baktım. Gözlerine yayılan hayreti görebilmiştim. "Ne dedin sen?"

Kafamın içindeki sesler birbirine karışmaya başladı. Enis'in söylediklerini artık anlamıyordum, baygın bakışlarım Karan'dan başkasına kaymıyordu. Beni kendine doğru çekerek gözlerini devirdi. "Bir tek sarhoş küçük bir kız çocuğuyla uğraşmadığım kalmıştı zaten. Bir de kendini yetişkin sanmaz mı?" dedi erkeksi bir sesle. Sesinden dökülen harfleri uyuşmuş soğuk parmaklarımla toplamak istiyordum. Ona sokuldum, kokusunu içime doldururken çenemi göğsüne sürttüm.

"Yetişkinmişim, kadınmışım, öyle dedin az önce."

"Sus, karışma sen benim ne dediğime. Allah Allah ya," diye fısıldadı sadece benim duyabileceğim şekilde.

Tepemde yanıp sönen rahatsız edici ışıkların altında onun bedenine yaslanmış öylece dikilirken neden hareket etmediğimizi sorguluyordum. Enis'in hâlâ konuşup konuşmadığından emin değildim ama Karan'ın bedeninin parmaklıkları arasında güvende olan bir kelebek gibi hissediyordum. O parmaklıkların arasından süzülüp dışarı kaçmak kolaydı ama bunu yapacak hâlim kalmamıştı.

"Daha önce hiç bu ortama girmemiş bir kız bu ortama girip 'tek başına' içki içiyor, zil zurna sarhoş oluyor ve bilin bakalım başında kim yok? Ah, doğru. Tek başına diye belirtmiştim zaten. Kimin olmadığını söylememe gerek kalmadı," dedi Enis alay dolu bir sesle.

Her şey o sırada gerçekleşmişti. Karan beni sol kolunun altına çekti, tıpkı küçük bir çocukmuşum gibi beni kolunun altına sakladı, ardından öne doğru atıldı ve pürüzsüz, yağ gibi kayan sert yumruğunu Enis'in suratına geçirdi. Birkaç kızın dudaklarından dökülen çığlık sesleri mekânın içinde çınlayan müziği bile bastırırken, dudaklarım hafifçe aralandı.

"Yirmi yaşında kız nereye gideceğini, ne yapacağını sana mı soracak dalyarak?" diye sordu Karan gözlerini yere devrilen Enis'e dikerek. "Bu sana son uyarıydı."

Enis yere yığılmış, öfkeli gözlerle Karan'a bakarken dudağından akan kanı sildi. Çevresine toplanıp onu kaldırmaya çalışan insanların ona uzanan ellerini itti ve "Görüşeceğiz!" diye bağırdı.

ASİ ÇAKILTAŞITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang