8. BÖLÜM: KARANLIK

300K 15.1K 5.1K
                                    

🦋


Antimatter – Wish I Was Here


8. BÖLÜM

KARANLIK


Karanlığın içine sığınan gölgeleri kimse görmezdi. Ben karanlık bir gölgeydim. Üstüme basıp geçseler bile onları suçlayamazdım, çünkü ben görünmezdim. Ruhumun kıyılarına vurmadan hemen önce tenimden geçen o şakımayı hatırlayınca irkildim. Ruhuma da bedenime de öyle büyük zararlar vermişti ki...

Dikiş yerlerinden sökülmüş, sökülen dikiş yerinden pamukları sarkan küçük ayıcığın elini daha sıkı tuttum. Koridorun başında dikiliyor, salondan yükselen gürültünün sebebini kavramaya çalışırken, içten içe çok korkuyordum. Babamın bağırışları beni her zaman korkutmuştu çünkü oldukça kalın bir sesi vardı ve kızdığında çok korkunç bakardı. Küçük kalbimin göğsümün içinde arka arkaya bin kez tökezlediğini hissettiğimde salonun kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Bir süre sessizce kapının önünde dikilen babama baktım. Dişlerini sıkarak, "Senin burada ne işin var?" diye bağırdığında olduğum yerde sıçradım ve oyuncak ayımın elini daha sıkı kavradım.

Dudaklarımı bükerek, "Neden bağırıyorsun?" diye sorduğumda bana atabileceği en korkunç bakışı attı. Bir adım geriledim ve iri gözlerimi kaldırarak babamın gözlerinin içine baktım. O gözlerin içine her baktığımda, bir mezarın bedenimi yutmak için orada beklediğini görürdüm.

Bana doğru bir adım attı, bakışları kısaca yüzümde dolandı. Hafifçe eğildi. "Ayak altında dolaşma," derken sesi tehditkârdı. "Yoksa ayağımın altında kalırsın."

Beni kolumdan tuttu, dirseğimin hemen altını saran büyük elleri acıyla yüzümü buruşturmama neden oldu. Beni sertçe ilerideki duvara doğru savurduğunda elimdeki oyuncak ayı yere düştü, sırtım şiddetle soğuk duvara çarptı ve küçük bedenimde öyle büyük bir acı hissettim ki, bir an dizlerimin üzerine eğilip kan kusacağımı sandım. Gözlerim ânında doldu, dudaklarım bükülürken içli bir hıçkırık sesi çıkardım. Babam bana nefretle baktı. Bana acımadı, gelip beni kaldırmadı, bana elini uzatmadı. Sırtını dönüp yatak odasına doğru giderken, annemin salondan yükselen ağlama sesleri, dudaklarımı büken hıçkırıkların daha da şiddetlenmesine neden oldu.

Bu kez geçen seferki gibi yüzüme vurmadığı için daha şanslı hissetmiştim kendimi.

"Daha iyi misin?" diye sordu Karan. Başımı güçlükle salladığımda, güçlü kollar beni yavaşça serbest bıraktı; büyük eliyle çenemi kavradı, yüzümü kaldırıp ona bakmamı sağladı. Kuzguni siyahı gözlerinin içindeki siyah perdenin ucu alev almış yanıyordu. Yağan yağmurun aksine onun gözlerinde kara bir yangın vardı. "Senden herhangi bir açıklama yapmanı beklemeyeceğim."

"Sağ ol," diye fısıldadım.

Karan bir şey demedi, sol eliyle sağ elimi kavradı, elimi kavrayan eli sıcacıktı. Benim küçük ellerim onun büyük ellerinin arasında kaybolurken nefesimi tuttum. Arabanın ön yolcu koltuğunun kapısını açtı ve yavaşça koltuğa oturmama yardım etti. Karan elini yavaşça elimden çekti, göğsümde kuyu gibi bir boşluk açıldı. Kapımı kapattıktan sonra sürücü koltuğuna geçti ve aracın motorunu çalıştırdı, ısıtıcısı çalışan aracın içi yavaşça ısınırken tenim bu sıcaklığı bir an reddetti, kemiklerim şokla sarsıldı ve kesik kesik sancıdı. Kaslı kollarının üzerinde hâlâ yağmur damlaları vardı. Soğuk tüm vücuduma ucu yanık bir bıçak gibi saplanırken, tenime yavaş yavaş akan sıcağa bir türlü alışamadığımı fark ettim.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin