15. BÖLÜM: KUYU

300K 13K 6.5K
                                    

🦋


Woest – Surround Me


15. BÖLÜM

KUYU


Kuyunun dibinde yaşamaya alışmış birini tekrar yukarı çekip gün ışığına çıkardığınızda, o kişi ya kör olurdu ya da teni ışığın altında parçalanır, yanar ve ölürdü.

Benim ihtiyacım yaşadığım bu karanlık kuyunun içinden çıkarılmak değildi. Benim ihtiyacım bu kuyunun dibinde benimle yaşayacak birisiydi. Kuyunun dibinde yaşarken yukarıya bakmaktan etrafıma göz gezdirmeyi akıl edememiştim. Gözlerimi kuyunun duvarlarına çevirmeyi akıl ettiğimde, ileride, kuyunun derinlerinde bir mağara olduğunu keşfetmiştim.

O benim kuyumun dibindeki mağaraydı. Onu keşfettiğim gün, aslında kuyunun dibinde yaşamayı kabul etmiş, gözlerimi kuyunun kapalı kapağından ayırıp etrafıma çevirmiştim.

"Merve," dedi Büşra. Bir an irkilip düşüncelerimden sıyrıldım. Dirseklerim masanın üzerindeydi, avuçlarımı açmış, yüzümü avuçlarımın içine koymuştum. Bomboş gözlerle akıllı beyaz tahtanın üzerinde yazılmış siyah kelimeleri izlerken sadece onu düşünüyordum. "Şşh, kızım!"

Gözlerimi ağır ağır kırpıştırıp bakışlarımı Büşra'ya çevirdim. Büşra önündeki not defterinin kalın kapağını kapattı. "Bugün çarşamba, spor salonuna gitmen gerekmiyor mu?" dedi ağzındaki sakızı yayvan yayvan çiğnerken.

"İneceğim birazdan," dedim sakince. "Sen git."

"Ağrın sızın yok, değil mi? Bak eğer ağrın falan varsa söyleyeyim Erkan'a."

"Yok ya. Ağrım falan yok. Abartma. Hem adamın gözüne daha fazla batmak istemiyorum." Yavaşça doğruldum. Büşra'ya iyi olduğumu kanıtlamak ister gibi ciddi bir ifadeyle baktım. Ağrım falan yoktu, o sancılı dönemi atlatabilmiştim. Şu an her şey yolundaydı. Tamam, her şey diyemezdim. Her şeyin yolunda olup olmadığı tartışılırdı.

"Tamam o zaman, gidiyorum ben. Akşam mesaj atarım," dedi, eğilip yanağımdan öptüğünde irkildim ama geri çekilmedim. Sınıftan çıktı. Yerimden kalkıp siyah diz çorabımı yukarı çektim, çantamı tek koluma asıp sınıftan ayrıldım. Koridorda ağır adımlarla yürüyordum. Fakülte çoktan boşalmış, koridorda bir iki öğrenciden başka kimse kalmamıştı.

Spor salonuna indiğimde kısaca etrafı kolaçan ettim. Takım oyuncuları henüz gelmemişti ama Erkan tribünlere oturmuş, elindeki lacivert kaplı deftere bir şeyler karalıyordu. Sırt çantamı boş tribünlere bırakırken birkaç erkek kahkahası salonun içinde çınladı, ardından bir grup uzun boylu tuhaf yaratık spor salonunun içine paldır küldür daldı. Hepsinin üzerlerinde bol, basketbol tişörtlerini andıran tişörtler, altlarında yine basketbol şortlarına benzer bol şortlar vardı. Gözlerim yabancı yüzleri incelerken, yabancı yüzlerin arasındaki tanıdık kişi odağıma girdi. Enis siyah, kısa kollu, önünde beyaz yazılar olan bir tişört, altına siyah, bol bir basketbol şortu giymişti. Saçları dağınık, dipleri ıslaktı. Sanırım terlemişti ya da saçlarını ıslatmıştı.

"Erkan abi," dedi kızıl saçlı, çilli bir çocuk. "Geldik biz!"

Erkan kafasını kaldırıp çilliye ters ters baktıktan sonra, "Duyabiliyorum seslerinizi. Ahıra dalar gibi daldınız yine ulan!" diye homurdandı. Adam haklıydı, ahırının kapısı açılmış hayvanlardan farkları yoktu.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin