54. BÖLÜM: LUNAPARK

70.8K 5.6K 1.6K
                                    

✂️


Shamrain – Raindrops


54. BÖLÜM

LUNAPARK


Bir lunaparkın içine kurulmuş çarpışan arabaların ortasında durmuştum. Çarpışan arabalar hareket ediyor, direksiyonları döndükçe hareket eden araçlar bana çarparak beni yaralıyordu ve kafamı kaldırıp araçların direksiyonuna baktığımda direksiyonda oturan farklı yaşlardaki beni görüyordum.

Kırmızı bir çarpışan arabada altı yaşındaki Asi, mor çarpışan arabada on dokuz yaşındaki Asi, gri arabada benden bir yaş daha büyük olan yirmi bir yaşındaki Asi vardı. Diğer arabalardaki yaşlarıma bakmadan gri arabadaki yirmi yaşıma diktim gözlerimi. Bana bomboş gözlerle bakarken her seferinde direksiyonu bana doğru kırarak bana çarpıyordu.

O an, aslında nereye dönersem döneyim kendime çarptığımı çok daha iyi anlamıştım.

Yanağımı aracın soğuk camına bastırdım, saat sabahın altısıydı; gökyüzü griye yakın mavi renkte bir şemsiyenin altındaymışım hissi uyandırıyordu. Araç hareket ettikçe gözüme yansıyan yol da hareket ediyor, sanki geçmiş beni takip ederek peşimden geliyordu. Emniyet kemerinin tokasıyla oynarken burnumdan verdiğim nefeslerin camda oluşturduğu buğuyu izledim. İzmir'e gittiğimizi biliyordum. Karan aracı oldukça yavaş kullanıyordu. Sanki kendi içimin içinden çıkmışım, dışıma oturmuş kendi içimde oluşturduğum o boşluğu izliyormuşum gibi hissediyordum.

Babam hastaneden çıkana dek onunla konuşmamıştım, çıktıktan sonra da konuşmamıştım. Şu an ne yapıyordu bilmiyordum, muhtemelen o da benim ne yaptığımı bilmiyordu. Uzun, keskin tırnaklarımı avucumun içine bastırdım ve gözlerimi yumdum. Aracın lastiğinin altında kalan büyük bir taş parçası aracı çok hafif şekilde hareket ettirirken sanki o taş parçası kalbime batmış gibi yüzümü buruşturdum.

Mor çarpışan araba tekrar dizlerime doğru hareket etti, dizlerime çarptı, dengemi kaybettim ve dizlerimin üstüne düştüm. Kırmızı çarpışan araba bunu fırsat bildi, direksiyondaki altı yaşındaki kızın şen kahkahalarını duydum, tam o esnada arabanın sırtıma çarpıp arkada kalan ayaklarımı ezdiğini hissettim. Gözlerimi açtım, mor çarpışan araba karşımda duruyordu, on dokuz yaşındaki Asi gözlerimin içine bakıyordu.

Gelecek buradaydı, geçmişini izliyordu.

"Sessizsin Çakıltaşı," dedi Karan, sesi çözülmeye başlayan bir buz gibiydi, kelimeler buzun etrafında gözyaşı misali akan su damlalarına benziyordu.

Gözlerimi açmadan, "Sadece yorgunum," dedim, sesim kuruydu.

"Daha önce hiç gördün mü İzmir'i?"

"Hayır," dedim cansız bir sesle.

"Bence seveceksin."

Gözlerimi aralayıp camdan dışarıyı izlemeye başladım. Neden sadece beni düşünüyordu? Son bir haftadır sadece ben göz önündeydim, kendiyle ilgili her şeyi rafa kaldırmıştı. Tekrardan. Benden başka hiçbir şey önemli değilmiş gibi hareket ediyordu. Kendisi bile.

Tırnaklarım avucumdaki toprakları deşmeyi sürdürürken kirpiklerime diktiğim mezarların taşlarından dışarı yosunlar fışkırıyordu. Yaşar amcanın bahsettiği adam henüz gelmemişti, bir de üstüne İzmir'e gitme kararı almıştık ve Karan, öğrendiği şey ne kadar sarsıcı olursa olsun yalnızca bana odaklıydı, kendini umursamıyordu. Ayrıca Arda'nın bir sonraki hamlesinin ne olacağını merak ediyordum.

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin