7. BÖLÜM

5.2K 225 2
                                    

7. BÖLÜM

(Devran)

Parmağımdaki yaralı bir öyküymüşcesine bakıyorum yüzüğe. Beni Duru'ya bağlayan bu altın halka sanki tenimde bir ağırlık. Her an dengemi kaybedip, sarp bir uçurumdan düşecekmişim gibi hissediyorum. Geri geri kaçmaya çabalasam da, olmuyor... kurtulmak istesem de, imkansız sanki.

Aklımın bana ettiği bu oyuna bir son vermek istiyorum. Önce gece lambasının aydınlattığı odada gezdiriyorum bakışlarımı, sonra gözüme çarpan fotoğraflara doğru yürüyorum. Çalışma masasının üzerinde duran çerçevelerden birini elime alıp, dikkatlice süzüyorum fotoğraftakini. "Nasıl da çocuksu" diye düşünürken, yatakta huzursuzca yatan Duru'ya bakıyorum.

Her mutluluğa bir hüzün, her yaşayana bir acı mı düşer mutlaka?

Duru sönen hayallerinin ardından perişanken, ben belki de yaptığım hatanın bedelini Duru da ödüyorum. Ayaklarıma dolanan yaşanmışlıklar beni umutsuzluğa tutsak ederken, Duru'ya nasıl özgürlüğünü sağlayacağımı bilemiyorum. Olanların sorumlusu olarak Eymen'i göstersem de, belki de en suçsuzlardan olduğunu biliyorum aslında. Yine de yeterince direnemediği, yaşama tutunacak kadar güçlü ve belki de istekli olmadığı için kızgınlığım... kızgınlığımız ona. Onun sevdiği ile evli olmak yeterince ağır bir yük değilmiş gibi, üstlenmek zorunda bırakıldığım sorumluluğa yeteceğimi de bilemiyorum üstelik.

-"Eymen..."

Duru'nun yattığı yerde kıpırdanmasıyla kendime geliyorum. Hareketlenip, yatağa yaklaşırken duyuyorum bitkin sesini. Dikkatlice bakıyorum ona bu defa. Güzel yüzünden okunan sevdiğine duyulan özlem mi, yoksa hastalığın yarattığı etki mi, anlayamıyorum. Saçlarının terden yüzüne yapışmış olduğunu fark edince elimi alnına dokunduruyorum.

-"Ahh be Duru, ne vardı sanki öylece çıkıp, gidecek?" diye kendi kendime mırıldanıyorum.

Aralık ayının soğuğuna aldırmadan üzerinde bir hırka saatlerce dışarıda kalmış. Şimdi yanakları kızarmış, dudakları titriyor. Sıkıca örtündüğü pikeyi çekip, alıyorum. Biraz daha böyle yatarsa havale geçirebilecek kadar ateşlenmesinden endişeleniyorum.

-"Üşüyorumm..." diye mırıldanıyor ama kendinde olmadığını anlamam uzun sürmüyor.

-"Şşş, geçecek birazdan..." diye sakinleştirmeye çalışsam da onu, üzerindeki pijamaların da ıslak olduğunu fark ediyorum.

Böyle yatamaz ki Duru. Ne yapacağımı bilemiyorum bir an. Sonra oturduğum yerden kalkıp, çıkıyorum odadan. Rengim'i uyandırmayı düşünsem de, bu fikrimden vazgeçiyorum anında. Odaya geri dönüp, kapıyı kapatıyor ve olduğum yerde kararsızca düşünüyorum bir an.

-"Eymenn, gitme... lütfen..." diye sayıklamaya devam ediyor Duru.

Saatler önce kendi kendine kararlar alan ben değilmişim gibi, dayanamıyorum bu haline. Bu savaşta tek başıma olsam da, Duru kadar ortada bırakılmış olmadığım da bir gerçek. Neler neler hayal etmişti kim bilir. Şimdi bile "Eymen..." diye sayıklarken, sesinde bir yalvarış, hevesli bir istek öne çıkıyor.

Daha fazla dikildiğim yerde duracak değilim. Yeniden hareketlenip, gözüme çarpan dolapları karıştırıyorum. Burası Duru'nun "eski" odası olduğuna göre, giyecek bir şeyler de bulabilirim diye ümit ediyorum. Öyle de oluyor. Elime geçen bir tişört ile yatağa yaklaşıyorum. Usulca Duru'yu doğrultmaya çalışırken, itirazlarına aldırış etmemeye çalışıyorum. Arkasına geçip otururken, sırtının göğsüme dayanmasını sağlıyorum. Giydiği pijama üstünü çıkartırken yaptığım işe odaklanmaya çalışsam da, Duru'nun ısınmak için bana sokulması işimi zorlaştırmıyor değil.

DERDE DEVAWhere stories live. Discover now