2. BÖLÜM

11.3K 361 9
                                    

DERDE DEVA 2. BÖLÜM

(yazar: BAHAR)

NOT: Hikayede farkli zamanlari okuyacagiz bir kac bölüm... bilginize :)


Gülüyorum heyecanına can dostumun. Beyaz damatlığın içinde öyle de yakışıklı ki. Bir de çok aşık. Sanırsınız ki dünyada sevdiğine kavuşacak olan bir o.


-"Sen gül benim halime, seni de görürüz yakında" diyerek tatlı tatlı azarlıyor beni bir de.

Tam cevap verecekken ahı tutuyor Mehmet'in. Bir tek benim başıma gelmez dediğim oluyor. Öyle bir ses işitiyor ki kulaklarım, bülbülün şakıyan sesi yankılanıyor sanki.

-"Kusura bakma Melek teyze, geciktim. Ben çantamı içeri bırakıp, hemen geliyorum."

Aşağı, yukarı... garip bir titreme yokluyor koca cüssemi. Gözlerim dünyada görüp, görebileceği en güzele odaklanıyor birden. Mehmet'e vereceğim cevap dudaklarımda asılı kalıyor. Dilim lal oldu sanki. Ağzım açık gidişini izliyorum güzelin.

-"Sana diyorum oğlum, sağır mı oldun?"

Görüş alanımdan çıkınca hızlı bir iniş yapıyorum dünyaya. Mehmet'in abisi Ozan abinin seslenmesiyle ona dönüyorum.

Şapşala döndüm birden. Tek görüşte tam on ikiden vuruldum...!

-"Ne?"

-"Diyorum ki, siyah damatlık daha iyi gitmez mi sence de?"

Ozan abiye bakıyorum ama görmüyorum onu. Sesini duyuyorum ama dediklerini dinlemiyorum. Aklım içeri geçen güzelde.

-"Kimdi o kız?" diye soruyorum Mehmet’in annesi Nagihan teyzenin bir tandığı olan Melek teyzeye dönüp.

-"Kim, Duru mu? Sağ kolumdur kendisi. Yanımda çalışır iki seneden beri.." diye devam ederken konuşmaya Melek teyze, ben "Duru" da takılı kalıyorum.

Nasıl da yakıştırmışlar ismini ona. Öyle duru bir güzelliği var ki... bir içim su.

Biraz sonra yeniden görüş alanıma giriyor. Melek teyze yanımıza çağrıyor onu ve tanıştırıyor her birimizle.

Bize bakıp, gülümserken başka dünyaya geçiyorum sanki. Derin bakan okyanus mavisi gözleri... bir şelale misali omuzlarından dökülen saçları... ipek teni... ninni gibi gelen sesi... hangisi çekiyor beni en çok kendine anlayamıyorum.

Gözlerim güzel yüzünde takılı kalıyor öylece. Melek teyzenin bana dönüp, "sizin oralıdır Duru da" demesi ile kendime gelebiliyorum ancak. O ise kısaca "Öyle mi?" diye soruyor ilgisizmiş gibi.

-"Kusura bakmazsanız yapmam gereken işler var. Melek teyze sizinle ilgileniyor sanırım..."

-"Merak etme burayı, bak sen işine..." diyerek hepimizin adına cevap veriyor Melek teyze ve gönderiyor Duru'yu işinin başına.

Melek teyze ve Mehmet yeniden damatlıklara odaklanırlarken, kulağıma eğiliyor Ozan abi.

-"Kendine gel oğlum, bakışlarına da hakim ol. Korkutup, kaçırdın kızı resmen! Rezil etme bizi Melek teyzeye de…”
 
Tek cevabım farkında olmadığım aptal bir sırıtma oluyor.

...............

Gözlerini dikmiş bakıyor bana hala. Elim ayağım birbirine dolandı, dolanacak. Kaçacak yer de yok. Öfke mi, heyecan mı bu hissettiğim anlayamıyorum. Bakmamaya çalışıyorum o tarafa ama söz geçiremiyorum ki gözlerime.

"Toparlan Duru" diye uyarıyorum kendi kendimi ve elimdeki işe odaklanabiliyorum sonunda. Nimet ile yeni gelen gelinlikleri giydiriyoruz mankenlere. Arada dalıp, gidiyorum bu güzelliklere dayanamayarak. Hele şimdi karşısında dikilidiğim aralarından en çok beğendiğim oluyor. Üst bedenin vücudu sardığı, etek kısmının ise hafif kabarık dizayn edildiği bir gelinlik. Göğsün etrafına işlenmiş çicekleri ve etek kısmındaki kat kat inen tülleriyle göz alıcı bir sadelik gibi.

-"Denesene!" diyen Nimet'in sesiyle kendime geliyorum.

-"Ben...öylesine bakıyordum..." derken suç üstü yakalanmışım gibi davranadığımın farkında değilim.

-"Evlen demiyorum yahu, telaşlanma” deyip gülüyor önce. "Hadi dene de, sen de nasıl duruyor bir göreyim" diye devam ediyor sonra.

-"Saçmalama Nimet, birden ne diye deneyeyim ki?"

Ben Nimet'in daha fazla ısrar etmesini önlemek isterken yanıma kadar sokulmuş kişiyi o konuşmaya başlayınca fark ediyorum. Bir an irkilsem de, çabuk toparlıyorum kendimi.

-"Çok güzel..."

...............

Mehmet için damatlık bakmaya gelmişken aslında, şimdi hiçbir şey umrumda değil. Tek hedefim Duru. Ona bakışlarımdan tedirgin olsa da, engel olamıyorum kendime. Kapılıp, gidiyorum güzeliğine.

Hatta kattım onu kendime de, haberi yok henüz.

İçim kıpır kıpırken, dudaklarımdaki gülümse hiç gitmiyor. Ozan abinin uyarmalarına rağmen, kendime bir "dur" diyemiyorum. Melek teyze anlayacak halimi diye tasalanmıyorum bile. Mehmet ise çoktan uçup, gitti aklımdan.

Gelinlikleri mankenlere giydirirken yine göz hapsimde. Profesyonelce kendini benden soyutlamasını biliyor yine de. Benim ona kapıldığım gibi, o da modellere kapılıyor arada. İçime bir sızı… garip bir korku gelip, yerleşiveriyor birden.

Öyle özlemle, öyle derin süzüyor ki şimdi karşısında durduğu modeli sanki, bir "acaba" yokluyor benliğimi.

Sahibini bulmuş olabilen güzelliğinden çok, sahipsiz olduğunu düşünmek istediğim masumiyetine inanıyor gönlüm yine de. Kendime daha fazla hakim olamıyor, adımlarımı ona doğru yönlendiriyorum.

-"Saçmalama Nimet, birden ne diye deneyeyim ki?" dediğini duyunca, kıpır kıpır oluyor içim. Yanına sokuluyorum usulca.

-"Çok güzel..." derken, aslında neyden... kimden bahsettiğim öylesine açık ki.

Korkutuyorum onu ama istemeden. Olduğu yerde sıçrıyor hafiften ve öfkeli bakışlarının hedefi oluyorum hiç istemeden. Ve fark ediyorum ki, kızınca dudaklarını dişliyor bu güzel. Halbuki ne kadar yazık ediyor o güzelim dudaklara bilse keşke, fark etse…

Zorla da olsa bakışlarımı gelinliğe çevirebiliyorum sonunda. Ama konuştuğu Nimet’in bıyık altından güldüğünü de fark etmiyor değilim.

-"Bence de denemelisin" deyince ben, öfkeli bakışlarının yerini şaşkınlığı alıyor.

Ben ise aklıma gelip, yerleşen olacaklarla daha bir keyifleniyorum.

Gelin olacak Duru, benim gelinim…

* * *

İtirazlarına karşılık ısrarım, çekingenliğine karşılık kararlılığım... ve kazanan ben. Şimdi o, özel odada gelinliği denerken, ben de sabırsızlıkla onun odadan çıkmasını bekliyorum.

Ozan abiye Mehmet de katılıyor. Neler çevirdiğimi Melek teyze de anlıyor. Gülerken her biri çabalarıma, hiç biri umrumda değil. Öfkelenince dudaklarını kemirişi, şaşırınca yanaklarının kızarması... Aklıma kazındı görünüşü Duru‘nun. Umrumda olan tek şey de o!

...............

Garip bir ikilemde kaldım. Önünde durduğum gelinlik beni anlamadığım bir şekilde kendine çekerken, hoşlanmadığım bu adamın isteğini yerine getirmeyi gariptir ki gururuma yediremiyorum. Yoksa asıl kabullenemediğim bu adamdan aslında hoşlanmış olmam mı diye de bir çelişki yaşamıyor değilim kendi içimde. Yine de itiraf edemiyorum gerçekleri kendime bile. Hem... bu adam sahipsiz degilmiş ki!

İnat edip, gelinliği giymeden odadan çıkmayı düşünsem de bir an, gerçekten üstümde nasıl durduğunu merak ediyor ve daha fazla gönlümden geçene itiraz etmiyorum. Zaten tüm itirazlarım bertaraf edilmedi mi ki?

Biraz sonra aynadaki aksimi inceliyorum. Bir çok defa olduğu gibi yine kapılıyorum gelinliğin masumiyetine. Yine de fazla oyalanmadan çıkmaya karar veriyorum odadan. Sonuçta kendim için değil, dışarıda gelinliği denemem için ısrar eden, hatta "müstakbel eşime beğendim, üstünde nasıl durduğuna bağlı alıp, almamam" diyerek Melek teyzenin çıkar sağlamasına yarayacağını açık bir şekilde dile getiren adam için tüm bu gereksiz formalite.

İçimdeki tüm çelikilere rağmen... son bir kez aynaya bakmadan edemiyorum odadan çıkmadan evvel.

...............

"İste bu!" diye haykırıyorum tüm ruhumla onu beyazlar içinde dupduru masum bir güzellik olarak görünce. Az biraz kalan aklım da uçup, gidiyor böylece. Olduğum yere çakıldım, kaldım. "Mümkün mü bu?" diye sorgulamayı bile akıl etmiyorum… edemiyorum.

Ben bittim, ben duru bir güzelliğe kapılıp gittim ve "ben" yokum artık sanki.

Etrafına bakıyor şaşkınca. Bir tek beni ve Nimet'i beklerken, epey kalabalıklaştık. Uzun sürmüyor, atıyor üstünden şaşkınlığını. Yanakları alev alıyor sanki. Öyle de yakışıyor ki ona yanaklarındaki can kırmızı.

-"Çok yakıştı Duru'cum, çok güzel oldun..." diye başlayan Melek teyzeyi diğerleri takip ediyor.

Güzelliğine iltifat yağarken, öyle mahçup oluyor ki. Bakışlarını yere eğiyor bir an. Sonra gülümseyerek başını yeniden kaldırıp, her birine tek tek bakıyor.

-"Teşekkür ederim" diye karşılık veriyor sesine yansımış utangaçlığı ile.

Bana dönerken kendini toparlıyor gibi ama. Kuşandığı mahçubiyet yerini asalete bırakıyor sanki. Önce yüzündeki gülümseme siliniyor, sonra bakışları öfkeyle yanıyor.

-"Eğer fikir edinebildiyseniz, üzerimi değiştireyim ben..."

Göz dağı verir gibi çıkıyor sesi, sözcükler kendisine itaat edilmesini bekleyen bir prensesin sözcükleri kadar sert.  

Yılmıyorum yine de. Bir karar verdim, ilk adımı attım ve sonunu getireceğim! Kararlıyım ben. İstekliyim çokca. Ve heves ettim…

Ses etmeyeceğimi anlayınca bir cevap beklemiyor o da. Diğerlerine hafifce gülümseyip, odaya geri dönüyor bana garip bir bakış atıp.

Mehmet’in sorguları bitmek bilmiyor, Ozan abinin imaları tükenmiyor ve Melek teyzenin şüpheci bakışlarından hiç kurtulamıyorum. Gelinliği hazırlatıp, satın alıyorum. Kimin ne dediğini umursamıyorum. Hepsi şaşırdı. Mehmet için gelmişken, en çok bana yaradı bu alışveriş hiç şüphesiz…

DERDE DEVAWhere stories live. Discover now