3. BÖLÜM

8.5K 333 8
                                    

3. BÖLÜM

NOT: Hikayedeki yazım şekillerine lütfen dikkat edelim, farklı zamanlar... ve farklı adamlar anlatılıyor çünkü. Bir kaç bölümde bu durum değişecek ama, hikaye daha anlaşılır olacak o zaman.

Vote ve yorumlarinizi esirgemeyin lütfen... :))

Uzun, karanlık bir çığlığın ardına düştüm bilinsizce. Neler olacağını bilmeden, geleceği kestiremeden yaşadım kısa mutluluğu. Dertsiz, tasasız diye kapıldığım bu yanıltmacada bir hurda parçasıymışcasına çıkabildim anca.

Kaybedenken, suçlanan oldum. Sesimi çıkarmayıp, kaderimi kabullenmişken yeni bir darbeyle yeniden sarsıldım. Söz hakkı bile tanınmazken bana, tüm kararlar benim adıma verilirken direndim. Bu işte tek başıma olmadığım ıanladığımda umutsuz bir umuda sarıldım. Ve şimdi mutsuzluğun gövdesinde, amansızca yaşamaya çabalıyorum.

-"Duru?"

...............

Odama... Duru ile paylaşmak zorunda olduğum odamıza çıkmadan evvel gerekmedikçe odasından çıkmayan anneme bakmaya gidiyorum.

Sabah kahvaltıya inmemiş, benimle de konuşmamıştı.

İnadını, öfkesini, kinini nasıl yok edebileceğimi bilememenin çaresizliği ile arada sıkışıp, kaldım.

Duru benden korkarken, annem tepkili bana karşı.

-"Niye konuşmuyorsun benimle güzel annem?" diye sorarken, gözlerimin içine baksın diye çırpınıyorum. "Ben ister miydim böyle olmasını?" diye devam ettirirken sözlerimi, sonunda gömüldüğü sessizliği son buluyor.

-"O kızın aklını çelmesine izin verdin. Senin de başını yakacak... O katili evimize, yuvamıza sokmamalıydın ne olursa olsun!"

"Katil" diye bahsederken Duru'dan, düşünebildiği bir tek kendi acısı, kendi canı. Tek mağdur oymuşcasına konuşurken, bir enkazın altında can vermiş başkalarını görmüyor gözleri... görmek istemiyor.

Ve yine elim boş. Ve yine sonuçsuz çabalarım. Ve yine umutsuzca kendiyle bırakıyorum annemi.

Yukarı kata çıkınca bir an duraksıyorum odanın önünde. Uygunsuz bir halde Duru'yu görmek en son isteyeceğim şey bile olamaz. Kapıyı tıklatıp, bir ses duymayı bekliyorum ama hiçbir karşılık alamıyorum. Usulca kapıyı açıp, içeri giriyorum ben de.

Pencerenin önünde dikilmiş, öylece dışarıyı seyrediyor.

-"Duru?"

Ve daldığı düşüncelerden sıyrılıveriyor tek bir seslenişimle.

-"Ben, geldiğini fark etmedim" diyor bir kabahat işlemekten çekinircesine.

Gözleri dolu.

-"Iyi misin?"

Bir an sadece yüzüme bakıyor, sonra dudakları hafifçe yana kıvrılıyor. Alayla gülümsüyor ama gülümsemesi dudaklarında donup kalıyor hemen ardından.

-"Bilmem. İyi miyim sence?"

-"Özür dilerim..." diyorum saçma bir soru olduğunun farkına varıp.

Hangimiz iyiyiz ki bu aralar? Hangimiz içten gülebiliyoruz ki haftalardır?

-"Birazdan yemek hazır olurmuş, hadi aşağıya inelim..."

-"Aç değilim, ben inmesem?"

Anlıyorum onu. Aslında çekindiği annem.

-"Az önce yanındaydım, inmeyecekmiş. Bari biriniz daha fazla üzmesin beni, olmaz mı?"

DERDE DEVAWhere stories live. Discover now