46. BÖLÜM

2.4K 129 1
                                    

46. BÖLÜM

(Duru)

O an... daha günler öncesinde Devran'ın ofisinde, Devran'ın elinden tutan kadını gördüğüm o kısacık an... onlarca lanet okudum kendime. Kızdım, öfkelendim ve öylesine incindim ki... önce duygularım dilime vurdu, sonra sustum. Devran'a ettiğim o bir kaç sözden sonra sadece sustum ona. Ne fısıldadığı itirazlara bir karşılık verdim, ne de bana bir şeyler anlatmaya çalışan bakışlarına. Bir maske takındım ve geçip, oturdum bize ayrılan masaya. O kadının tam karşısına, onu görecek şekilde. Her şeyden habersiz kadınla sohbet eden Derya'ya ayak uydurdum sonrasında. Kimseye hiçbir şey belli etmeden, Devran'ı sahiplendim ben.

Bana bir asır gibi gelen, kadının Devran'a kaçamak bakışlarını her gördüğümde ha patladı ha patlayacak öfkemi daha fazla zapt edemeyecek duruma gelmişken, kurtuluşum Devran'ın ortaya attığı "kalkalım artık" sözleri oldu. Hem içimi yakan kocam, hem de beni yangından çekip alan adam...

John ve Mara'nın da içinde bulunduğu John'un arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra, geldiğimiz gibi ayrılıyoruz restorandan. Dışarıda Mehmet'lerin bizi eve bırakma teklifini reddedip, bize bir taksi çeviriyor Devran.

Onun taksiciye yolu tarif etmesi dışında yol boyunca ikimiz de konuşmuyoruz. Ben ondan bir adım beklerken, o da bana ayak uyduruyor kendince. Bir süre sonra taksi yavaşlayıp da, bizim apartmanın önünde durduğunda, kendimi öylesine mayışmış hissediyorum ki arabadan çıkınca. O an tek yapmak istediğim eve girdiğim gibi, kendimi yatağa atmak gibi geliyor. İşte! Ne yapmak istediğimden bile emin değilim oysaki.

...............

(Devran)

Eve girdiğimizde ne yapacağını bilemeyen suçlu gibi hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Duru'ya karşı yanlış yaptığımı bilsem de, bu yanlışa sürüklenmemin nedeni nedir diye sorguluyorum saatlerdir. Ve işin içinden çıkamıyorum her zamanki gibi. Duru ayakkabılarını ve kabanını köşeye kaldırıp, yanımdan uzaklaşırken, bir anda silkeleniyorum sanki. Beynimde bir ses dönüp, durmaya başlıyor. Uyarıyor beni. "Uzaklaşıyor" diyor... "Duru yine senden uzaklaşıyor" diye korkuyla titretiyor benliğimi aynı ses.

Duru'nun peşinden gidene kadar, o kendini banyoya atıyor bile ve kilit sesi geliyor kulağıma. "Duru" diye sesleniyorum ama tepki vermiyor. Öylece banyonun kapısının önünde dikiliyorum dakikalarca.

"Ne gerek vardı be Devran?! Neyi ıspatlayacaktın kendine böyle?!" diye mırıldanıyorum ve yere çömeliyorum sonra. Sırtımı kapıya yaslayıp, Duru'nun yeniden bana gelmesini bekliyorum gözlerimin önünde kalbini kırdığım, Mara'yı masada gördüğü, bana keskin bir mırıltıyla o soruyu sorduğu o anki yüz ifadesiyle. Yemek boyunca kendini nasıl dizginlediği geliyor aklıma yeniden. Mara her bana baktığında, çatalı bıçağı tutan elinin nasıl kasıldığı kaçmadı gözümden. O masaya hiç oturmamamız gerekirken, kalkışımızın ne denli geciktiğini anımsıyorum bir de. Nasıl aptalım diye kendime kızıyorum yeniden.

Ellerimi öfkeyle saçlarımın arasından geçirip, kendime bir küfür savuruyorum.

Ne kadar zaman sonra bilmiyorum, banyonun kapısının aralandığını hafifçe arkadaki boşluğa düştüğümde fark ediyorum. Oturduğum yerden başımı kaldırıp, beni kapının önünde ayaklarını uzatmış halde görüp, şaşıran Duru'nun yüzüne mahçupca bakıyorum.

DERDE DEVAWhere stories live. Discover now