48. BÖLÜM

2.7K 110 1
                                    

48. Bölüm

(Duru)

"... Geçmişimi değiştiremem ama geleceğim sensin benim. Sadece sen."

Sözlere inanmak isteyen kalbime karşı savaş açıyor aklım. Benliğimi etkisi altına alan büyü gibi sarmalıyor beni şüpheler. Büyü bozulsa, biliyorum ki ferahlayacağım, kuruntularımdan arınacağım. Oysa inatçı, dediğim dedik aklım. Devran'ın her kelimesinde bin bir tilkiyle oynaşıp durdu... Hele Devran bedenini titrek bedenimden ayırırken... !

Kararlı bir gülüş beliriyor dudaklarımın kenarında. Kolumu tutan sağ elini usulca elime alıp, 'kararını ver' der gibi sıkıyorum hafif ne istediğimi gerçekten bilerek...

-"O halde... benden başka kimseyi umursamadan, şimdi, hemen... eve gidelim. Evimize götür beni Devran..."

...............

(Devran)

Bitmek bilmeyen iki gün. Neredeyse 48 saat. Duru'ya sahip olduğumu sandıktan sonra onsuz geçirdiğim uzun vakitler. Kaçışımı işlerde aradığım ama aklımın dönüp, dolaşıp Duru'ya kaydığı, onu aramamak için kendimle büyük mücadele verdiğim uzun bir zaman dilimi. Oysa şimdi yanımda, benimle. Sessizlik içinde yol alırken, uzak gibi dursak da... aslinda öylesine yakınız ki birbirimize belki de.

"Evimize götür beni" dedi ve o an hiçbir şey umursamadım. Ne Mehmet'in toplantı sonuçlarını bekliyor olmasını, ne Mara'nın arkamızda bizi izliyor oluşunu, ne de etrafımızdaki kınayan bakışları. Umursamadım ve Mara'ya dosyaları verip, şirkete götürmesini tembih ettikten sonra karımın elinden tuttuğum gibi yola koyulduk.

Başımı çevirip, pür dikkat yola bakan Duru'ya bir bakış atıyorum. Yanında, diyor iç sesim... yanında...

...............

(Duru)

İtiraz edecek diye bekledim. Gitmem için yol verecek sandım. Ondan zaman isterken, o tüm vakitleri bana verecek diye korktum. Evet korktum! Ona teklifi sunarken bile, beni yol ortasında bırakıp, Mara'yla gidecek diye endişelendim. Oysa ona koştuğum şartın bedeli belliydi. Ya dediği gibi geleceğinde olurum, ya da yerimi yurdumu belli eder. O hakkını elimden tutup, beni evimize götürmekten yana kullandı. Minik bir adım, küçük bir güven kırıntısı inşa oluyor.

Şimdi ise hissettiğim erken sevincin keyfini çıkarırken - belki de Mara denen kadına karşı duyduğum zaferdir bu - ortamdaki sessizliği Devran bozuyor.

-"Aç mısın? Yoldan sana bir şey alalım istiyor musun?"

Camdan dışarıya seyreden bakışlarımı Devran'a çeviriyorum hızla.

-"Niye bir tek bana?" diye soruyorum kaşlarımı çatıp. "Hani toplantı yapmıştınız? Yemek mi yediniz yoksa?"

Kesin ve net bir soru. Devran'ın alaycı bakışlarına rağmen geri adım atmıyorum. Çattığım kaşlarımı bu sefer de 'cevap ver' dercesine kaldırıyorum.

DERDE DEVAWhere stories live. Discover now