"Şöyle söylemeyi kes." diye uyardığımda omzunu silkince umutsuz bir şekilde burnumdan nefes verdim ve eteğine dolaşmayı bırakan Rory usulca yanıma gelince bir elimi tüylerinin üzerinde gezdirdim. "Bu arada elmanın uyku açtığını hiç duymadım."

Kıkırdadı. "Çünkü bunu ben uydurdum."

İstemsizce gülerken Rory'yi sevmek için biraz daha eğildim. "Öyleyse biz de buna inanırız."

"Tabi ki."

Uzattığı elma dilimini hiç isteğim olmamasına rağmen aldım ve elimi Rory'nin tüylerinden çekerken doğruldum.

"Yüzüğün nerede?" Steenie'nin verdiği yüzükten bahsediyordum.

Birkaç saniye sessizce elma soymaya devam ettiğinde gözlerimi yere indirdim. Cevabını bekliyordum. Bu konunun da artık açılması gerekiyordu.

"Odamda." dedi sonunda, alçak bir sesle.

Hafif bir rüzgâr esip saçlarımın arasından geçerken gülümsedim. "Takmayacak mısın?"

"Neden takayım ki?" gözlerini bana çevirdi. "Bir anlamı yok."

"Ah, yapma." dedim omuzlarımı düşürürken. "İkimiz de biliyoruz ki o yüzüğün çok derin bir anlamı var."

Huysuzca homurdandı. "Bak, Steenie artık nişanlı sayılır Euphie. Bu konuyu kapatır mısın?"

"Ne?" dedim kahkahama mani olamayarak. "Nişanlı mı?

Kaşlarını sinirlice çattığında sırıttım. Nedense Kennis geldiğinden beri içimdeki karamsarlık yok olmuştu ve onun da bana eşlik etmesini istiyordum. Bu yüzden Steenie konusunun üzerine gitmeye devam ettim. "Sen işleri kafanda amma da büyütmüşsün. Ortada nişanlanma veya evlilik yok. Steenie seni seviyormuş işte."

Düşünceli bir hal alan ifadesini inceleyip devam ettim. "Tamam, bu itirafın bu kadar ani gelişmesini hiçbirimiz beklemezdik ama annesi bir anda ortaya başka bir kız çıkarmasaydı sizin de bolca zamanınız olacaktı. Yani birbirinize alışmak için. Steenie artık duygularından haberinin olmasını istemiş olmalı."

Mantıklı düşününce bu itiraf benim için de bir miktar şaşkınlık verecek anilikte gerçekleşmişti. Ama belki de zamanları yoktu ve içten içe ikisinin de birbirini sevdiğini zaten biliyordum. O ikisi için birbirlerinden başkasını düşünemezdim.

"Ona onu sevdiğimi söylemedim."

Kennis'in sözüyle tek kaşım kararsızca havaya kalktı. "Nasıl yani?"
"O gün..." durdu ve gözlerini elindeki bıçağa çevirerek elmayı ağır ağır soymaya devam etti. "Yani yüzüğü verdiği gün. Bana beni sevdiğini söyledi ama ben ona bir şey söylemedim."

"Evet ama yüzüğü aldın sonuçta." diye atıldım.

"Hayır." Tek omzunu silkti. "O verip gitti. Zaten biraz acelesi var gibiydi."

"Bu, yüzüğü almış olduğun gerçeğini değiştirmez." Sesim kararlıydı.

"Euphemia." Dedi sonunda elindeki elmayı ve bıçağı masanın üzerine bırakırken. "Anlasana. Ona yüzüğü en kısa zamanda geri vereceğim. Ve hayatından çıkacağım."

Cümlesinin başında ağzıma attığım elma sonunda boğazıma kaçtı ve soluğum kesildiğinde öksürmeye başladım. Kennis "İyi misin?" diye uzanıp elini omzuma koyunca birkaç öksürük sonra kafamı olumlu anlamda salladım. Sonunda takılan elma parçası gidince doğruldum ve derin bir soluk alıp verdim. Kaburgalarımdaki ağrı kendini rahatsız edici bir biçimde hissettirirken ona odaklanmamaya çalıştım.

Kurtarıcı ve MaviWhere stories live. Discover now