YP 2 / BÖLÜM / 1

Start from the beginning
                                    

Selma...

"Selma'yı da mı öldürdün?"dedim nefret kusan bir sesle. Elimi bağlayan zincirlere inat yerimde çırpınmaya başladım.

Sinirden göz yaşlarım kendiliğinden akıyor, ama yüzüm sinir ifadesinden başka hiç bir şeye bürünmüyordu.

"Kolay avdı..."dedi neşesine ara vermeden.

Zincirlerimi daha çok zorlamaya çalışırken karnımın kasıldığını çocuklarımın takla attığını hissedebiliyordum. Anne stresini hissediyorlar ve korkuyorlardı.

Sakinleşmeliydim. Onlara bir şey olmamalıydı. Tabi az sonra ölecek olmamın dışında pek fazla bir ayrıntı yoktu.

"Tik, tok... Üç dakikan başladı. Tahmin etme oyunlarına bayılırım."dedi çocukca bir edayla sevinip ellerini çırparak.

Karşıma geçti ve tek topuğunu sabit bir ritimle yere vurarak bütün bu boşlukta topuk sesini yankılatmaya devam etti.

Sinirle ona bakarken tahmin etme oyununda ona zevk vermek istemiyordum. Kurbanına acı çektirmeyi, ona sözünü köpek gibi dinletmeyi seviyordu anlaşılan.

Bir anda kafama dong eden bilgiyle kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü.

"Sibel? O nerede?"

Sesimdeki ağlamaklı tona aldırmadan konuştum.

Küçücük bir bebeğe, işkence çektire çektire ölüm vermedi ya...

Düşünsenize, işkence makinasına bağlıyor, tırnaklarını çekiyor, karnını deşiyor... Düşünmek bile istemiyordum. O benim miniğimdi. Böyle bir acı... Hem bana hem ona fazlaydı. O, o böyle ölemezdi. Ona zarar veremezdi.

"Haha. Aslında biliyor musun? İyi yırttın. Sibel'e çok alıştım. Tatlı bir velet. Sanırım onu öldürmeyeceğim. Ama..."dedi ve elindeki bıçakla tırnaklarını törpilermiş gibi yaptı.

"Ama...?"dedim yüksek bir sesle bağırıp zincirlerimi daha çok çekiştirerek. Elimden geldiğince ona yaklaşmak istiyorum. Attığım tek bir tekme onun hakkından gelebilirdi.

"Biricik teyzesinin ölümüne şahit olacak..."dediğinde yüksek bir ses ve gür bir ışık karşıdan sızıldı.

Kapıların açılmasıyla bir bebeğin ağlama sesi kulaklarıma doldu.

"Anne..."

Gözlerimden akan yaşa hakim olamazken daha çok çırpınıyor, ona ulaşmaya çalışıyordum. Minik bebeğim oracıkta benim için çırpınıyordu. Korkudan tir tir titriyor, titremesi sesine yansıyor ve daha çok haykırıyordu.

"Ağlama annem..."

Kesik sesimin arasından çıkan sadece bu oldu.

"Annem demeyi kes!"diye kükredi Ayça.

Sandalyede iki büklüm olmuş bükülürken, bir yandan karın sancısı diğer yandan yürek acısı birbirine karışmış ve bütün bedenime dolmuştu.

Eğilmiş bedenimi, saçlarımdan tutarak yavaşça geriye çekti ve kulağıma fısıldadı.

"Sen onun sadece bir teyzesiydin. Bense ona her şeyiyle baktım. Sen onu büyütemezsin, ama ben büyütebilirim!"

Hıçkırıklarıma ara verip yüzümü sert bir ifadeye bürürken ağız dolusu tükürdüm sıfatına.

Elini yanaklarına götürüp zevk alarak yüzünü sildikten sonra parmaklarında ki tükürüğe baktı.

Sert bir tokatı yüzüme patlattığında büyük bir acıyla inledim.

"Anne..."diye daha çok haykıran Sibel'in artık ağlamaktan bitap düşmüş sesi kulaklarıma doldukça işkence çekiyordum. Onun çaresizce ağlaması yerine ölmeyi yeğlerdim.

Bir müddet yüzüm yan yatmış bir şekilde öylece kaldıktan sonra Ayça'nın topuk tıkırtılarını tekrar duymaya başladım.

"Tik tok... Ayza, üç dakika dolmak üzere. Hala bir tahminin yok mu?"

Karşımda öylece dikildikten sonra kollarını birbirine doladı ve göğsünde birleştirdikten sonra çok bilmiş gibi bakmaya devam etti.

"O zaman ben sana söyleyeyim."

Yavaşça yanıma yaklaşıp az önce ki sandalyeye elini koyarak bana eğilme pozisyonunu tekrar aldıktan sonra dudaklarını büzüp konuşmaya devam etti.

"Çünkü sen herkesten farklısın. Peki neden? Neden herkesten farklısın. Neden ben değil, Selma değil, o koskoca haremi değilde sen."

Sustu. Derin bir nefes altı ve devam etti.

"Neden!"diye kükredi doğrulurken.

Ağlama isteğimi Sibel'in arka fonda eşlik eden sesi daha çok dürtüklesede avcıma istediğini verecek bir saflıkta değildim.

"Bebeğin nasıl Ayza?"diye devam etti sakinleştikten sonra.

"Eminim ölmek için sabırsızlanıyordur."

Biraz durduktan sonra yüzüne sertçe baktım.

"Senin gibi köpek bir bakıcıdan kurtulacak."dediğimde hiddetle çenemi tutup geriye yasladı ve bıçağı yavaşça boynuma dayadı.

Keskin kısmı derin derin batma isteği gösterirken Ayça konuşmaya devam etti.

"Bir daha bana köpek dersen, kalan bir kaç dakikanı da işkence çekerek devam ettiririm. Ve küçük hanım, Sibel'i o kadar da önemsiyor değilim. Şansını zorlamamalısın!"

Bıçak hala derin bir şekilde boynuma batarken, inceden akan bir kaç damla kanın göğsüme kadar ulaştığını hissettim.

Çamurlu ve ise bulanmış terli bir bedene eşlik eden kan kokusu ciğerlerimi doldurmuş ve yavaşca gözlerimi kapatmıştı.

Çünkü ne gözlerim, ne de yüreğim artık daha fazla acıyı kaldıramazdı.

Acıyı tarifsiz bir duygu sananlar yanılıyordu. Gözlerinin önünde evladını kestiklerinde, acı o kadar da tarifsiz ve erişilmez kalmazdı. Gözlerim, bunu görmek istemeyecek kadar yorgun ve inatçıydı.

YENİ PATRONUM 2Where stories live. Discover now