28. BÖLÜM: KUYTU

En başından başla
                                    

Parmaklarımı onun göğsüne yerleştirerek onu yavaşça itmeye çalıştım. Geri çekilmedi. Ağır acı çikolata kokusu ciğerlerimi âdeta bir bıçak gibi deşiyor, ciğerimde bir Kehf deliği açıyordu. Gözlerimi kısarak Karan'a bakmaya çalıştım. Burnunu çeneme sürterken, güç saçları neredeyse kirpiklerime kadar dokunuyordu.

"Karan," diye fısıldadım acı çekiyor gibi.

"Hım?"

Onun bana dokunması, kimsesiz kaldığımda kendimi sakladığım kitap sayfalarının arasına akıttığım hiç dökülmeyen gözyaşlarının sayfaya bıraktığı ıslak izin gölgesi gibiydi.

Aracın camına aniden vurulunca Karan da ben de irkildik ve Karan yavaşça geri çekilip kapının camına baktı. Zarif kirpikleri kısılmış, biçimli kaşları çatılmıştı.

"Bunların ne işi var lan burada?" dedi şok içinde.

Bakışlarımı cama çevirdim, gördüğüm manzara benim de tıpkı Karan gibi şoka uğramama neden oldu. Bedirhan kollarını birbirine dolamış, parmaklarını koluna sürtüyordu. Billur da hemen yanında dikilmiş, camdan içeri dik dik bakıyor, arada bir cama vuruyordu.

"Nasıl ya?" dedim şaşkınlıktan gözlerim irileşirken.

"Çıksanıza ulan arabadan!" diye bağırdı Billur bir anda. Sesi, camın diğer ucunda olduğundan boğuk gelmişti.

"Bunlar burayı nereden ve nasıl buldu amına koyayım?" diye homurdandı Karan, yüzünü kaplayan o memnuniyetsiz ifade o kadar bariz bir şekilde belli oluyordu ki... "Üstüne mıknatıs falan yerleştirdi de, halkalarıyla iz mi sürüyor acaba?"

"Ay dondum ben!" Bedirhan'ın çığlığı ikimizin de dikkatinin dağılmasına neden oldu. Hemen Billur'un arkasına dikilmiş, arabanın içine bakıyordu. "Alt tarafımı katiyen hissetmiyorum şu an. Alt taraf çekmiyor. Sinyal yok!"

Karan başını iki yana sallayarak doğruldu, kendi tarafındaki kapıyı açıp dışarı çıktı. Aracın içine aniden doluşan soğuk hava tenimin titremesine neden oldu. Ben de Billur'un önünde dikildiği kapıyı onun varlığını yok sayarak açtım. Billur kaşlarını çatarak geri çekildi, bana dik dik baktı. Araçtan çıktığımda etrafa dikkatlice baktım, karlar tam olarak erimese de gün içinde olduğu kadar da yoğun değildi artık. Hava kapalı görünüyordu, sanki çoktan karanlık çökmüştü.

Billur soğuktan kızaran şirin, küçük burnunu çekerek, "Arabada yiyişmenize değinmeden önce, nerede olduğunuzu sorabilir miyim? Donduk!" diye homurdandı. Bedirhan da arkasında köpek yavrusu gibi titriyor, burnunu çekiyordu. "Kapıları açamadık, bir saattir verandanın önünde it yavrusu gibi titriyoruz Buzlar Kraliçesi!"

"Cırlama Möğ Kız," dedi Karan, Billur'a dik dik bakarak. "Hem sizin burada ne işiniz var?"

Karan aracın uzaktan kumandasıyla cipi kilitledikten sonra bizden tarafa dolandı. Sergen, dağ evinin verandasının ahşap merdivenlerini iniyordu, Karan onu da görünce kaşları tamamen çatıldı.

"Ulan pezevenk, sen mi getirdin bunları buraya?"

Sergen ellerini havaya kaldırdı. "Her şey bu kızılın başının altından çıktı abi," dedi savunma moduna geçerek. "Benim olayla hiçbir ilgim yok."

"Ay yeter! Ne konuştunuz be!" diye ciyakladı Bedirhan bir anda. "İçeri girelim de öyle yapın toplantınızı. Bakın benim alt tarafta sinyal yoktu, çeneme de bir şeyler oldu. Konuşamıyorum, anlıyor musunuz? Velinimetim olan kelimelerimden ayrı düştüm, laf sokamıyorum. Sizi yiyişirken yakaladım ona bile gıybet yapamadım, haram düşünemedim, fesatlıktan içimi dışımı çürütemedim!"

ASİ ÇAKILTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin