"Mutluluklar Muna!" ve Isabella'nın çekiştirmesiyle hızlıca önüne dönerek gözden kayboldu. Hepsi görüş alanımdan çıkmadan önce Alex'in bana dönerek göz kırptığını görmüştüm.

  Babamla birlikte yürüyerek büyük demirden kapıların önüne geldik. Heyecanım tavan yapmıştı artık.

  "Son kez soruyorum kızım, hazır mısın?" diye sordu babam. Bilmiyorum. Hazır mıydım? Bunu gerçekten yapabilirmiyidim? Korkuyordum. Tam şu an, arkama bile bakmadan kaçıp gidebilirim ve bunların hepsi geride kalırdı. Ya da bu kapıdan babamın kolunda giremedim ve bütün hayatım boyunca sürecek mutluluğu kesinleştirmiş olurdum. Onca yaşadıklarımdan sonra mutlu olmak benimde hakkımdı. Babama dönerek gülümsedim. Bu gün ne kadar çok gülümsemeiştim.

  "Hazırım baba."

  Ve önümüzdeki büyük kapılar yavaşça açılmaya başladı. Arka fonda çalan müziği duyabiliyorum ama kalbimin atış sesi onuda bastırıyordu.

  Babamla birlikte yavaşça ortadaki yolda yürümeye başladık. Kenardan koltuklarda oturan konukların yavaşça ayağa kalktıklarını hayal meyal görüyordum çünkü bakışlarım şu anda sadece tek bir yere odaklanmıştı. Ona. Yolun sonunda takım elbisesiyle dikilmiş, bir tanrı gibi duruyordu. Her zamanki umursamaz hali gitmiş onun yerine yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşmişti. Gözlerinin içine kadar işleyen bir gülümseme. Kalbimin teklemesini sağlayacak bir gülümseme.

  Ne ara yolun sonuna geldiğimizi ya da babamın ne ara gittiğini bilmiyordum ama buradayım işte. Onun yanında. Yavaş adımlarla tam karşısına geçerek durdum. Nefesim hala düzensizdi.

  "Çok güzel görünüyorsun." diye fısıldadı kimsenin duyamayacağı bir şekilde. Utanarak kafamı aşağı eğdim. Bu hareketimle gülümsemesinin daha da genişlediğini tahmin edebiliyordum. Utanmamı seviyordu pislik.

  "Bu gün burada iki gencin hayatlarını birleştirmek için bulunuyoruz..." diye söze başlayan papazı dinlemedim. Gözlerim onun gözleriyle kenetliydi ve ne başka bir şey duyuyor ne de görüyordum. Sadece o vardı.

  En son papazın ona evlilik yeminini sorduğunu duydum. Gözlerini benden bir saniye bile ayırmadan konuştu.

  "Seni seviyorum Muna. Bir evlilik yeminim yok, çünkü hazırlamadım. Biliyorsun biraz üşengecim." dediğimde salonları birlikte bende kıkırdamıştım. "Sana verebilecek hiç bir şeyim yok Muna. Bir arabam ya da bir evim yok. Ama sana tüm kalbimi verebilirim. Ve sana tek bir söz verebilirim Muna. Ben ölene kadar, senin yanında olacağım. Bir daha o karanlık oda da, yağmurun altında ağlamayacaksın, benim kollarımda güleceksin. Sana söz veriyorum. Benim sonsuza kadar karım olur musun Muna Doherty?" dediğinde gözümden akmak içim çırpınan yaşları zorla geri gönderdim.

  Papazın bana da aynı soruyu sormasıyla deminden beri elimin içinde tuttuğum ve buruş buruş olmuş kağıda baktım. Muna ve Isabella'nın zorla hazırlattığı evlilik yeminim. Kağıdı elime alarak iki parçaya böldüm ve attım. Buna ihtiyacım yoktu. Kalbimdeki binlerce sevgi kelimesi yeterde artardı bile.

  "Bende seni çok seviyorum. Ve senden ne araba nede ev istiyorum. Sadece... Beni sonsuza kadar sev. Ben ölene kadar sevsen de olur. Ve bende sana bir şey veremem zaten. Ama eğer sende istersen ikimizin kanında bir çocuk vermek isterim." dediğimde gözlerinin içindeki parıltı  öyle bir artmıştı ki. "Senin karın olmayı çok isterim Skylar Brithman."

  Ve salondakilerin alkışları arasında dudaklarımınz birleşti. Artık benden mutlu kimse olamazdı.

>> Evet, bu ciddi ciddi ağladığım bir bölüm olmuştu. Tekrardan ellerine sağlık birtanem. Çok teşekkür ederim katılım ve beni ağlattığın için. :)

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Onde histórias criam vida. Descubra agora