8.Bölüm - III numaralı grup ‧✕‧

Start from the beginning
                                    

"İyi! Git o zaman sevgiline yardım et saçını temizlemede." Yanımdan geçti. "İyi! Sen de git sevgilinden yardım iste!" "İyi!" Burnumdan alevler çıkıyordu resmen. Bu erkeklerin benimle derdi neydi? Hepsi pislik. Hızlı adımlarla bahçeye çıktım. Biraz düşünmem gerekiyordu. Her zamanki masaya yöneldim. Hurdaydı. Kimse oraya oturmazdı. Masanın üstüne oturdum. Tahtadan eski bir masaydı. Sonra aklıma Sky geldi. Onunla ilk burda tanışmıştık. Onu ilk gördüğüm yeri saymazsam. Dudaklarım istem dışı kıvrıldı. "Sanırım birileri beni düşünüyor." Birden sol taraftan gelen sesle o yöne baktım. Şapşalım ordaydı. Gülümsedim. Yanıma geldi. Masadan aşağıya indim ve kocaman sarıldım ona. Hemen kollarını etrafıma sardı. Alnımı öptü. Gülümsedim. "Özledim." "Bir de beni düşün bebeğim." Kafamı göğsünden uzaklaştırdım ve yüzüne baktım. Yanağımı okşadı. Gözlerimi kapattım. O sırada dudaklarıma tüy gibi bir öpücük kondurdu. Öpücüğü yumuşacıktı. Uzaklaşınca göz kapaklarımı araladım. "Beni seviyor musun?" Gözlerime baktı. "Seni seviyorum." Sarıldım tekrar. Kulağıma fısıldadı. "Peki ya sen?" Ben duygularımdan emin değildim. Ama şimdi onu üzmek istemiyordum. "Ben de." Ayrıldım kollarından ve masaya oturdum onu da üstündeki ceketten tutarak önüme çektim.

"Ortalarda çok dolaşma. Gözlerin ele veriyor. Ayrıca büyük bir derdimiz var." Tek kaşını kaldırdı. "Neymiş?" Yutkundum. "Avcılar burada. Artık onlardan biriyim." "İyi işte. Planlarımız yavaş yavaş yerine geliyor." "Öyle de. Bir daha ki planımız ne?" Çenesini sıvazladı. Kirli sakalları kafasını gösteriyordu. "Onlarla yakın olmaya bak. Dışta durursan göze çarparsın. Yavaş yavaş içten halledeceğiz onları."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Dustin bizimle değil artık." Gülümsedi. "Daha iyi işte. Kafamız rahat olur. Boş konuşuyor." Koluna vurdum. "O benim abim sayılır. Öyle konuşma." "Her neyse, onu sevmiyorum." Derin bir nefes verdim. "Dediğim gibi ortalarda çok dolaşma. Yoksa seni öldürmek zorunda kalabilirim. Gerçi bir Naira'yı nasıl öldüreceğim hiç bilmiyorum. Yani öldürmeyeceğim daha doğrusu. Kendi türüme ihanet edemem." Alnımdan öptü. "İşte benim bebeğim." Gülümsedim. "Tamam, hadi git artık. Seni görmesinler." Son bir kez dudağımdan öptü ve uzaklaştı. Bir süre arkasından baktım. Sonra sınıfıma gittim. Ders başlamak üzereydi. Sınıfa girdiğim gibi midem bulandı kokudan. Karaltı kokusu.

Burnumu tuttum. Kimse fark etmeden yerime oturdum. Tanrıya şükür çok yoğun değildi koku. O sırada sınıfa Adrian girdi. Gülümseyerek yanıma oturdu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Tam ona bir şey yapacaktım ki elini kaldırdı. İki karaltı bize baktı. "Sanırım masum insanların zarar görmesini istemezsin." Elimi yumruk yaptım. "Beni tehdit mi ediyorsun?" Ellerini iki yanda açtı ve gülümsedi. "Öyle mi görünüyor?" Kafamı salladım. "O zaman gayet iyi görüyorsun Muna Doherty." "Komik değilsin." "Denemeye değerdi." Önüme döndüm. "Benden ne istiyorsun?" "Aslına bakarsan Munacım bu kişisel bir şey değil." Tek kaşımı kaldırdım. "Ne?" "İyi bir ödeme alıyorum." Hah! Bir de arkasında başkası vardı! Çok iyi! "Senden sadece bir şey istiyor." "Benden her şeyi aldınız zaten." Güldü. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Senden daha hiçbir şey almadık Muna. Oyun daha yeni başlıyor."

"Senin oyununa!" Sesimi hemen kıstım. Dudağımı dişledim. O kadar fazla dişlemiştim ki kanamaya başladı. "Siktir!" Dudağımı tuttum. Adrian'a baktım. Gözleri koyu kırmızı olmaya başlamıştı. "Şu an dudaklarına yapışmak isterdim." Dudaklarıma çok kötü bakıyordu. Diğer karaltılar da buraya dönmüştü. İçimden bir küfür saydırdım. Gözlerini eski haline getirdi. ''Ama maalesef bir görev üzerindeyim.'' Diğerlerine de dönmeleri için işaret etti. Hepsi önüne döndü. Dudağımı yaladım. Kanın metalik tadı karşısında yüzümü buruşturdum. Sinirli bakışlarımı Adrian'a çevirdim. "Bir gün seni yalnız yakalayacağım Adrian. O zaman ne olacak biliyor musun?" Güldü. "Ne olacak?" Gülümsedim. "İlk önce ellerini keseceğim. Mandy'e dokunduğun ellerini. Sonra dilini ve dudağını yakacağım Mandy'i öptüğün. Sonra da o çok değerli Jr. Adrianı kökünden keseceğim." Bir an gözlerinde korku gördüm. Ama çok kısa bir süreydi. Güldü. "Bunun olacağına inanıyor musun?" "Kim bilir?" dedim umutla arkama yaslanarak.

"Ama önünde sonunda Mandy'nin intikamını alacağım senden. Yalnız kalmamaya çalış Adrian." Ciddileşmiştik. O sırada sınıfa hoca girdi. Herkes yerine geçti, Adrian da. Yanıma baktım. Mandy'nin yeri boştu. Hocaya döndüm. "Derse başlamadan önce sizi yeni arkadaşlarınızla tanıştıracağım gençler." İşte o lanet olasılar... Sınıfa iki kişi girdi. Throne ve Alex... Derin bir nefes aldım. "Throne ve Alex. Throne sen Garthe'nin yanına otur. Alex sen de..." Hemen kafamı başka bir yere çevirdim. "Sen de Muna'nın yanına otur." Kahretsin... Bütün bir cehennem dönemi ve Alex? Evet, intihar odasına hoşgeldiniz. Ağır adımlarla yanıma geldi. Hala soğuk bakıyordu. "Selam sürtük." Önüme gelen saçlarımı arkama attım. Kaşlarımı çattım. "Herkese böyle mi seslenirsin?" "Hayır." "Sevinmeli miyim?" Derin bir nefes verdi ve arkasına yaslandı. Rahattı. "Seni sevmiyorum Muna." "Sanırım bunu her zaman söyleyeceksin." "10 puan Muna kızımıza." Kaşlarımı çattım. "Komik değilsin." "Bence öyleyim sürtük. Önüne dön ve bir daha benimle asla konuşma." Histerik bir kahkaha attım sessizce.

"Unutma Alexandre. Bana selam diyen sendin," dedim artist bakışımla. Hani şu yandan bakan emoci ya da her neyse. Dudağı hafif kıvrıldı derken suratı soğukluğun en soğuğunu sahiplendi. Kaşlarını çattı. "Sen bana Alexandre mı dedin?"

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Where stories live. Discover now