SİYAH PAPATYALAR

90.4K 3K 913
                                    

Odanın kapısını açıp içeriye girdiğim zaman herkes başını masadan kaldırıp bana çevirince bir an irkildim. Kimseyle göz göze gelemeden sandalyemi çekip oturdum. Eski ortaklarımızı az çok biliyordum ama neredeyse hiç yüz yüze gelmemiştim. Zaten benim burada ne işim vardı ki.

Annem yapmış olduğum hatayı fark edip durumu toparlamaya çalıştı."Kızım yeni ortaklarımıza bir hoş geldin yok mu"

Başımı hafifçe kaldırdığımda, esmer, simsiyah gözlerini bana dikmiş olan genç bir patron vardı. Evet sanırım bu da ortağımızın oğluydu. Uzun sakalları ona farklı bir hava katmıştı. Son günlerde herkes böyleydi zaten. "Hoş geldiniz" diyerek tekrar masaya çevirdim gözlerimi. Nefes alamıyordum. Boğazımda koca bir yumruk vardı. Hafifçe ellerim de titreyince önümde duran suyu içmeye başladım.

"Kızım iyi misin ?" ben kimse fark etmiyor zannetsem de gözler üzerimdeymiş. "Biraz kötüyüm, geliyorum hemen"

Elimi yüzümü yıkasam kendime gelecektim. Çantamı sol koluma alıp kapıya doğru yöneldiğimde annem sağ kolumu tutup bana destek oldu. "Kızım iyi misin neyin var" gözleri endişe ile korku arasında sıkışmış kalmıştı. "İyiyim anneciğim merak etme" yüzüme yalandan yerleştirdiğim maske annemi ikna etmişti. Annem ardımdan kapıyı tekrar kapatmış ve toplantıya tam anlamıyla başlamıştı. Lavabonun başına geçip aynadan kendime baktım gerçekten iyi görünmüyordum. Ömer'in yaptıkları değil de babamın yokluğu sıkıştırıyordu sol yanımı.

Titreyen ellerimle suyu açıp kendime gelmeye çalıştım. Derin derin nefes aldıktan sonra az da olsa kendime gelmiştim. Tekrar toplantıya girmeyecektim. Bir an önce eve gidip uzanmak istiyordum. Ellerimi kuruladıktan sonra dışarı çıktım. Kapıdaki görevliden bir taksi çağırmasını söylemek için yanına gittim.

"Bana bir taksi çağırır mısın?"

Arkamdan bir ses "Tamam tamam çağırmayın" Başımı geriye attığımda kısılmış gözleriyle bana bakan o adam vardı karşımda. Üzerine giymiş olduğu dar gömlek ile bütün vücudunu sergilemişti. Elinde tuttuğu ceketini giyerek "Gel ben bırakayım seni"

"Yok hayır gerçekten gerek yok"

"Bence gerek var, çünkü iyi değilsin" içten gülümsemesiyle bana bakıp gülümsedi. Ceketini çoktan giymişti.

"Tamam, peki" Elini sırtıma koyup arabanın olduğu tarafa gittik. Emniyet kemerimi takıp başımı cama yaslayıp yolu izlemek niyetindeydim ki "Tarif edecek misin yolu" ince kibar sesiyle beni rahatsız etmek istemediğini belli etmişti. "Tarif ederim tabi" Yol boyunca "Sağ , sol " dışında hiç bir şey demedim. Kapının önüne gelmiştik nihayet. "Çok teşekkür ederim yordum sizi de"

"Olur mu öyle şey, iyi misin biraz daha"

Emniyet kemerimi çıkarırken "evet" dedim.

"Neyin var peki senin"

"Hiç bir şeyim yok, Hiçlikten ibaret bir yolculuğa çıkmış ömrüm"

"Dur bir sakin ol ne bu karamsarlık daha çok gençsin sen"

"Acı insanı olgunlaştırıyor"

"Ne yaşadın böyle?"

"Gidebilir miyim? Çok teşekkür ederim" diyerek kapıyı açarken

"Adım Serkan"

Sırtımı çevirdiğim adamın tekrardan yüzüne bakıp "Ah pardon unuttum ama hatırlıyorum adınızı annem birkaç kez bahsetmişti"

"Anladım peki o zaman neyse ben seni tutmayayım, hiç bir şeyi takma kafana unutma kimse senden değerli değil. Ve bu hayatta inan her şey geçiyor. "

AŞKIN MAVİ TONU (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin