17. BÖLÜM: SINIRLAR

Começar do início
                                    

Yutkunamadığımı hissettim.

"Anlıyorum."

"Senin de kıymetini bilecektir."

Diğer Merve omuzlarını düşürürken şu an ikimiz de sessizdik. Yaşar Çakıl genişçe gülümsedi ve omzuma dokunup, "Bunu seni üzmek için söylemedim yahu," dedi tatlı bir şekilde. Sanırım tatlı sıfatı yalnızca bu adamın üzerinde güzel duruyordu. "Dünkü konuştuklarımız..."

"Aramızda," diye tamamladım Yaşar Çakıl'ı. "Karan'a bu konu hakkında tek kelime dahi etmedim. Yemin ederim."

"Teşekkürler kızım." Bana gerçekten içten bir şekilde gülümsedikten sonra, "Hadi," dedi. "Şimdi hep beraber güzel bir kahvaltı yapalım."

Bir an durup bunun iyi bir düşünce olmadığını söylemek istedim, gitmem gerekiyordu ama yine de onu kıramadım ve yataktan kalktım. Yaşar amcayla birlikte odadan ayrıldığımızda üzerimde hâlâ Karan'ın kazağı ve eşofman altı vardı. Üst kattaki lavabolardan birine girip elimi yüzümü yıkadım ve Yaşar amcanın zoruyla onun koluna girip alt kata indim. Gülseren Hanım kahvaltı masasını hazırlıyordu. Bir an beni Yaşar amcanın kolunda görünce duraksadı, gözleri hızlıca üzerimdeki kıyafetlerde dolaştı. Bakışları beni rahatsız edince kaşlarım benden bağımsız çatıldı. Akşam Karan ile hiç hoş şeyler yapmadığımızı düşünüyor gibi bakıyordu. Kendince böyle düşünmek konusunda haklı olabilirdi. Karan'ın kıyafetleriyle onun odasından iniyordum ve tüm geceyi bu evde geçirmiştim, doğruydu, ama en azından düşüncelerini biraz daha masum yollara sokarak dizginleyebilirdi. Sonuçta aynı yatağa giren her çift sevişmiyordu.

Kazak o kadar büyüktü ki, içinde kaybolmuştum. Kahvaltı masasındaki yerimizi aldık. Yaşar amca en başköşede oturuyordu, Gülseren Hanım beyaz fincanın içine çayı doldururken Yaşar amca elini hafifçe kaldırıp, "Yeterli Gülserenciğim," dedi gülümseyerek. "Teşekkürler kızım."

Kibarlığına, sevecenliğine, birçok şeyine hayran olduğum bir adamdı Yaşar Çakıl.

Karan içeri girdi. Siyah, ilk iki düğmesi açık bir gömlek, altına siyah bir kot pantolon giymişti ve gömleğinin kollarını dirseğine kadar kıvırmıştı. Kollarına gökyüzünü parlatan şimşekler gibi yayılan damarları çok kalındı. Hemen karşımdaki sandalyeye oturdu, Gülseren Hanım'ın önüne koyduğu kahve kupasını kulpundan tutarken göz göze geldik. Birkaç saniye kahve kupasını öylece tuttu, gözleri gözlerimden ayrılmadı. Bakışlarında farklı bir şey vardı. Gözlerini gözlerimden çekmeden kahvesinden bir yudum aldı.

Bana olan bakışları çok daha farklıydı.

Gülseren Hanım kahvemi önüme koyarken duraksadım, benim kahve içeceğimi nereden biliyordu? Yine de yadırgamadım. Servis tabağındaki peynire çatalımı batırırken Gülseren Hanım bana genişçe gülümsedi, dudaklarım hafifçe kıvrılsa da bu hiç içten bir tebessüm değildi.

"Yarın akşam Rıza'nın evinde bir kokteyl varmış, Karan," dedi Yaşar Çakıl çayından bir yudum alırken.

Karan cevap vermeden dedesine, ee, der gibi baktı.

"Seni de davet etti." Fincanıyla nazikçe beni işaret etti. "Ve tabii ki seni de."

"Kokteyl mi? Bunların da ne yemeği bitiyor ne daveti ne de kokteyli," diye homurdandı diğer Merve sessizce.

Kahvemden bir yudum alıp Karan'a baktım.

Gözlerimden cevabı almışçasına, "Biz katılamayız," dedi. "Yarın akşam birlikte dışarı çıkacağız."

ASİ ÇAKILTAŞIOnde as histórias ganham vida. Descobre agora