15. BÖLÜM: KUYU

Start from the beginning
                                    

"Fiziksel gelişimleri tamamlanmış ama beyinleri hâlâ loading kısmında," diye fısıldadı diğer Merve.

"Erkan abi, bugün de neşen pek yerinde, yüzünde her zaman olduğu gibi güller açıyor," dedi çilli çocuk sırıtırken.

Erkan çocuğa cins cins baktı. Gözleri yavaşça beni buldu, kaşlarının arasında hafif bir kıvrım oluştu.

"Merve, gel al şu defteri meleğim, yoksa kalkıp bu defterle döveceğim şunları," dedi elindeki defteri sallayarak. "Benim biraz işlerim var. Takıma uymayanı, düzeni bozanı, çok konuşanı yaz şuraya. Geldiğimde bak nasıl lisede sabah okula girmeye çalışan küpeli salakları çevirdikleri gibi çevirip diziyorum onları önüme."

Cevap vermeden Erkan'ın elindeki defteri aldım.

"Erkan abi lisede miyiz Allah'ının aşkına, sal bizi ya," dedi biri.

Erkan onu iplemedi.

Grubun meraklı gözleri üzerimde geziniyordu. Önemsememeye çalışarak Erkan'ın oturduğu yere oturdum. Erkan spor salonunun çıkışına doğru yürürken, "Kızı sinir etmeyin sakın," dedi uyarı dolu bir sesle. "Gerçi o sizin hakkınızdan gelir."

Erkan gittikten sonra bir süre beni incelediler ama bakışları çok da rahatsız edecek cinsten değildi. Defterin kapağını açtıktan sonra köşeye tutturulmuş mavi kapaklı dolma kalemi alıp parmaklarımın etrafında döndürmeye başladım. Kızıl saçlı, çilli çocuk voleybol filesinin önünde ısınma hareketleri yaparken, Enis'in hemen yanındaki üçlü, kendi aralarında bir şeyler konuşmaya başladı. Enis onlardan bağımsızdı, yalnızca fiziksel olarak yanlarında duruyordu ama gözleri üzerimdeydi.

"Enis, başlayalım," dedi çilli.

Altı kişilik kadro sıkı bir kapışmaya başladığında yanaklarımın içini şişirerek etrafıma bakındım. Onları izlemek hiç eğlenceli değildi.

Enis üstündeki tişörtü yukarı sıyırdı, çenesindeki teri tişörtün eteğine silip kaşlarını çatarak karşı taraftaki kumral oyuncaya, "Adam gibi oyna Tuna," dedi dişlerinin arasından. Adının Tuna olduğunu öğrendiğim çocuk ellerini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırarak güldü.

Enis servis atmak için çizginin dışına çıktığında bir an göz göze geldik, rahatsız edici bakışlarının ağırlığı omuzlarıma çökünce gözlerimi kaçırıp farklı yöne baktım. Enis topu zeminde sertçe sektirirken salonun duvarlarında topun çarparken çıkardığı tok sesler yankılandı. Ardından topu karşı takımdaki sarışın çocuğa yolladı. Maç boyunca gözlerim Enis'in üzerinde dolandı. Sıkıcı olduğunu düşündüğüm oyunu izlemeyi zevkli bir hâle getirmişti çünkü gerçekten voleybol konusunda oldukça iyiydi. Özellikle sıçrayarak bastığı smaçlar oldukça etkileyiciydi. En azından işe yaradığı, iyi olduğu bir alan vardı.

Maç bittiğinde yaklaşık iki saattir aynı yerde oturduğumu ve yaptığım tek hareketin parmaklarımın arasındaki kalemi çevirmek olduğunu fark ettim. Takım oyuncuları kendilerine ait havlularıyla terlerini kurularken birçoğu salonun çıkışına doğru yürümeye başlamıştı. Dizlerimin üzerinde duran defterin kapağını yavaşça kapattım.

"Çok düşünceli görünüyorsun." Sesin sahibini tanıyordum. Bakışlarımı yavaşça kaldırıp ona baktım, gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım. Ona atabileceğim en, sen dünyadaki en gereksiz varlıksın, bakışımı attım. Alnı ve saç dipleri terliydi, dudağındaki halkanın rengini yine değiştirmiş, gümüş renginde bir halka takmıştı. Kulağındaki küpeleri çıkarmıştı ama uzun zamandır küpe kullandığını kulak memesindeki geniş deliklerden anlamak çok zor sayılmazdı.

ASİ ÇAKILTAŞIWhere stories live. Discover now