64. Bölüm | Final

3.8K 368 327
                                    

FELFENA

Final

"Geçmiş olsun güzel kızım, baban uyanınca geldiğimizi söylersin."

Orta yaşlı kadının yüzüne gülümseyerek baktı Birçe. Onaylar nitelikte birkaç söz mırıldandıktan sonra yolcu etti kalabalığı. Çok yorgundu. Ancak bu yorgunluğu öyle güzel öyle tatlıydı ki serzenişte bile bulunmak istemiyordu. Sanki yaptığı en ufak sitem tüm mutluluğunu alıp götürecekmiş gibi korkuyordu.

Misafirleri yolcu ettiği kapı eşiğinden ayrılıp salona gitti. Yüzündeki tebessüm bakiydi, babasının ellerini kolonyayla ovan annesini gördüğünde ufak gülümsemesi kıkırdamaya dönüştü. Masanın üzerine bıraktığı resmi evrakı alıp bir kez daha göz gezdirdi. Sürekli aynı satırları okuyordu, buna rağmen belki yanlış görüyorumdur diye tekrar tekrar okuma ihtiyacı duyuyordu. Buna gerek yoktu zira yazılanların hepsi sahiydi.

Birçe, yıllar evvel, on yedi yaşında bir kız çocuğu iken tamda şimdi oturduğu koltukta, elinde bey babasının Mustafa abisine yazdığı mektup varken de gördüklerine inanamamıştı. Tarih tekerrür ediyordu ancak bu ivedilik bu kez korkudan çok mutluluk getirmişti.

O vakitler, on yedi yaşında bir kız çocuğu iken elinde küçük bir çantayla çalmıştı bu insanların kapısını. Bey babasının yazdığı mektuba göre kapısını çaldığı bu insanlar gerçek ailesiydi. Bey babasının Mustafa abisine yazdığı mektubu okurken, şimdi elinde tuttuğu kağıda baktığı gibi heyecanlıydı. Korku duyuyordu, şaşkınlık benliğine tekrar uğramıştı. Tek fark vardı şimdiki haliyle küçüklük hali arasında. Şimdi çok mutluydu ve geleceğini geçmişe kıyasla daha net görebiliyordu.

"Birçe? Yanıma gel! Gel de bir daha oku şu kağıdı!"

Birçe, gülümseyip kalktı yerinden. Cihan beyin yanına diz çöküp yanağını öptü. Çok değil, bir saat önce postacı bu zarfı evlerine getirmişti. Bir süredir haber bekledikleri için Cihan bey, kızına gelmiş bir zarf olmasına rağmen izin dahi almadan bir çırpıda açmıştı. İçinde yazılanları okuduğunda mutluluktan deliye dönmüştü. Öyle ki, tansiyonu bir anda yükselmiş ve bayılmıştı. Allah'dan Eyüp buradaydı da, hemen müdahale etmişti babasına. Gelen misafirler de olanı biteni, İbrahim'in bahçede bas bas bağırmasından öğrenmişlerdi. Neyse ki geçmiş olsun ziyareti bu kez kısa sürmüştü de, Şanlı ailesi baş başa kalabilmişti.

"Cihan, sakin ol hayatım. Bak tansiyonun çıkacak yine!"

"Ne yapayım Burçak tutamıyorum kendimi. Elli küsür yaşında adamım, yumruklarımı havaya savurarak sevinmem çok mu çocukça kalır?"

İbrahim, Cihan beyin çocuk gibi sevinmek istediğini duyduğunda koltuğa çıkıp babasının karnına oturdu.

"Hadi, yumruklarımızı savuralım!"

Birçe, artık ele avuca sığmayan İbrahim'in koyu sarı saçlarına kocaman bir öpücük kondurdu. Elinin altındaki yumuşacık tutamları her sevdiğinde, Rabbine şükür etmeyi ihmal etmiyordu.

"Dur oğlum sonra savururuz. Ablan kağıdı bir daha okusun da emin olalım!"

Birçe kıkırdadı. Elinde iyice buruşan kağıdı tekrar açıp okumaya başladı. Usu, bir vakitler babalık testinin okunduğu o güne gitti. Gülümsemesi buruklaştı.

"İstanbul Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü birincilikle bitirmeye hak kazanan sayın öğrencimiz Birçe Şanlı'yı, içtenlikle tebrik ediyor, kurum olarak bu başarılarının devamını görmek istediğimiz için, ilk görev yerinin memleketi Ordu'ya, Atatürk Lisesi'ne çıktığını tebliğ etmekten onur duyuyoruz."

FELFENAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن