12. Bölüm

7.8K 463 33
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim. 🧡

🐞

Eyüp, zati bu hastanede çalıştığı için, Şanlı ailesi ve Hasan emminin işleri hızlı ilerlemekteydi. Önce kıdemli tabib arkadaşının yanına götürmüştü ailesini Eyüp. Ne yapmaları gerektiğini az çok biliyordu da, yinede iyice bir öğrenmek istedi. Burçak hanım ve Cihan bey sandalyede, diğerleri ise ayakta dinlediler doktor beyi.

"Baba ve çocuktan kan örnekleri almamız icap ediyor. Biz anneden de alalım, işimiz tez görülsün. Kan örneklerinde bazen pıhtılaşma olabiliyor. Uzak yoldan geldiniz, bir daha yormayalım sizi buraya. Saç telinizi de alalım, zati Eyüp burda, sizi öne çekeriz, üç gün içinde sonucu elinize almış olursunuz."

Aslında doktor çok yakışıklıydı amma Birçe'nin aklı öyle bulanıktı ki, göz ucuyla bile bakamadı. Zaten istesede bakamazdı, Eyüp abisi önünde Hamitgilin öküzü gibi dikiliyordu. Tamam oda epey küçüktü ama tam önünden başka yer mi kalmamıştı dikelecek?

Neyse, çok geçmeden muayene alanına geçtiler. Önce Cihan bey, sonra ise Burçak hanım kanını vermişti. Sıra Birçe'ye geldi mi, Eyüp yine müdahale etmiş kardaşının kanını o almıştı. Bunu da, "Onlar canını yakarlar güzelimin, siz karışmayın." diyerek açıklamıştı. Burçak hanımın yüzünde sahici bir gülümseme vardı. Öyle ya da böyle artık Birçe hayatlarında olacaktı ve oğlunun bu kız çocuğuna böylesine sahip çıkmasına mest olmuştu. Bu arada Eyüp, bir tüp fazla almıştı kanı Birçe'den. Bir bildiği vardır elbet.

Sıra saç teli örneği vermeye gelince, Burçak hanım kucağında ki İbrahim'i eşi Cihan beye verip Birçe 'nin yanına vardı. O, canını yakmadan bir tel saçı çekip alacaktı amma Birçe'nin birden kendisini geri çekmesini beklemiyordu.

"Yok, ben koparırım! Siz ellemeyin!" diyince de hepten şaşırmıştı Burçak hanım. Eh ne yalan söylesin biraz da üzülmüştü. Daha kızı bellediği yavrunun saçının teline bile dokunamıyordu. Kat etmeleri gereken kilometrelerce yolları vardı.

Birçe kendisini birden geri çektiğinde aklında yalnız saçına dokunan son kişinin bey babası olduğu vardı. Cenazeden beri daha saçını hiç yıkamamıştı. O da biliyordu sağlıklı bir durumun içinde olmadığını ama ne yapsın? Bey babasının izleri silinmesin istiyordu.

Hastane maceraları şimdilik son bulsun, Eyüp dışında kalanlar köye dönmek için arabaya doğru yürümeye başladılar. E Eyip'ün mesaisi başlamıştı artık. Cihan beyin ağız sulandıran teklifini duyuncaya dek yürüdüler park alanına kadar Şanlı ailesi ve Hasan emmi.

"Az ilerde tavuk pilavcı var, ne dersiniz yiyek mi?"

Nokta atışı. Birçe'nin en sevdiği yemekti tavuk pilav. Tavuk olmasa da olurdu, amma pilavı çok severdi. Makarna, pilav, poğaça, açma, börek... Birçe hamur seviyordu. Hamurlu ne olursa yerdi. Bir o kadar da sebze seviyordu. Anasının yaptığı her türlü ot yemeğine mest olurdu. Sevmediği tek yemek brokoliydi. Onun dışında herbir şeyi yer, hiç yemek seçmezdi. Önüne ne konulursa konulsun burun kıvırmazdı. Bey babası yokluk görmüş adamdı. Böyle öğretmişti biricik evladına.

Birçe daha yeni kahvaltı yapmış olmalarına rağmen tavuk pilav yeme fikrine bayağı bir sıcak bakmıştı. Amma sonra tarla işleri geldi aklına. Tamdaki hayvanların günlerdir içerde olduğu geldi. Ondan sebep itiraz etti. Evini yola sokması gerekiyordu artık.

"Biz gitsek? Evde birsürü işim var, hazır sabahtan bitti işimiz, bir an önce gideyim de etrafı hâle yola sokayım."

Hasan emmi için sorun yoktu. Ha şimdi gitmişti ha sonra. Fark etmezdi onun için. Ondan sebep onayladı yeğenini.

FELFENAWhere stories live. Discover now