47. Bölüm

2.9K 359 70
                                    

Üzerimizdeki kasvetten kurtulalım azıcık.

Sevgili okurlarım, hepinizi Bizden Ötesi adlı kurguma davet etmekten gurur duyuyorum. Beklerim efendim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.

🐞

Burçak hanım önce Birçe'nin odasına girdi. Kızının kafasında kocaman bir sargı vardı. Kolu alçıdaydı ve havada asılı bir iple sabitlemişlerdi. Boynunda bir boyunluk da vardı. Yüzü solgundu. Dudakları çölde kalmış bir açelya çiçeği gibi kuruydu. Güneşi bile kendisine hayran bırakabilecek kadar güzel sapsarı saçlarının ışıltısı sönmüştü sanki. Kızı yaşıyor olabilirdi ama iyi değildi, bunu hem görebiliyor hemde sıkışan kalbiyle hissedebiliyordu.

"Anneciğim," diye fısıldadı Burçak hanım. Gözlerinden birer damla yaş düşmesine engel olamamıştı. Kızının serum bağlı eline uzandı. Buz gibiydi elleri. Seruma dikkat ederek parmaklarını okşadı ısıtmak ister gibi. Açıkta kalan koluna baktı, morarmıştı. Anlaşılan damarı bulamamışlardı.

Burçak hanım kızının sargısına dikkat ederek saçlarını okşadı hafif hafif. Saçları bile soğuktu sanki. Üşüyor muydu kızı? Kesin üşüyordur. Şimdi birde uyuyor ya, kar yağıyordur onun üzerine.

"Anneğim, bizi bırakıp gitme n'olur. Biz seni bırakmak zorunda kaldık ama sen bizi bırakma!"

Burçak hanımın fısıltıyla çıkan sesi aslında bir çığlık gibiydi. O, görümcesi yüzünden yıllarca kızından ayrı kalmıştı. Şimdi on yedi sene geçmiş olsada kızına kavuşmuştu ve ondan ayrılmak istemiyordu.

Kızının, evladının acısını tekrar tatmak istemiyordu.

Kızının ağzından bir kez "Anne!" lafını duymadan ölmek istemiyordu.

"İyileşeceksin güzelim... Şimdi solgun olan yanakların tekrar kızaracak. O ışıltısı sönük saçların tekrar parıldayacak. İyileşeceksin anneciğim, sen hepimizden güçlüsün. Hem kendine hem de kardeşine can olacaksın! Güzel kızım benim, biriciğim..."

Burçak hanım, gözyaşlarının arasında hemşirenin ona seslendiği duyunca zar zor ayrıldı kızından. Odadan çıktığı vakit hemen Eyüp'ü aradı gözleri.

"Oğlum... Eyüp! Kızımın elleri buz gibiydi. Üşümüş besbelli. Benim kızım üşümüş Eyüp. Bir şey örtelim üzerine, soğuk alınca hasta oluyor hemen. Zaten hasta, daha beter hasta olmasın... Oğlum..."

Burçak hanım kendini tutamamış hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Cihan bey sıkıca sarıldı eşine, yol arkadaşına elinden geldiğince destek oldu. O da zor tutuyordu kendisini. Ama biliyordu, o da ağlarsa evlatları üzülürdü. Onun içerde yaşam savaşı veren iki evladından başka üç çocuğu daha vardı. Onları da düşünmek zorundaydı.

"Tamam anne. Ben ilgilenicem tamam mı? Sen üzülme! Üzülme anne sen, üşümeyecek benim kardeşim!"

Eyüp'ün dolu dolu gözleriyle annesine sarılması Burçak hanıma birazda olsa iyi gelmişti. Burçak hanım oğlundan ayrıldığı vakit üzerini değiştirmeden İbrahim'in odasına yollandı. Ağzındaki maskeyi değiştirmişti yalnızca.

FELFENAWhere stories live. Discover now