3. Bölüm

14.3K 669 60
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim.

🐞

Birçe, bey babasına özenle yemek yedirdikten sonra ayaklandı. Hasan emmisi de dahil olmak üzere hepsinin üzerine bir hüzün çöktüvermişti. Akıllara gelen başka başka anılar geçmişe götürmüş, şimdinin yükünü omuzlarına bırakmıştı. Birçe, elindeki siniyi mutfağa götürüp bıraktı öylece. Sobanın yanına varıp kaynayan sütü indirdi. Güğümdeki suyun da kaynadığını fark eden Birçe, süt tenceresini bıraktıktan sonra çay demlemek için güğümü de aldı. Demlediği çayı sobanın üzerine bırakıp birkaç parça odun attı sobaya. Hamur yoğurması gerekiyordu aslında, yarın için ekmekleri kalmamıştı. Bugün mısır ekmeğiyle idare ettilerdi ama, yarına artık ekmek pişirmesi gerekiyordu. Canı hiç çekmemişti Birçe'nin bu işe girişmeyi, gitti Hasan emmisiyle bey babasının yanına. Azıcık soluklanayım bari dedi.

Hasan emmisiyle bey babası, öyle dalmıştıki sohbetlerine, Birçe'nin geldiğini fark etmediler. Öyleki Birçe, "Ağam, ya gerçek ailesi onlar ise, ne edeceksin o zaman?" sorusunu bile duymuştu. Kimden bahsediyorlardı acaba? Tam sohbetlerini bölüp merakını giderecektiki, kapı çaldı.

Birçe, oflaya puflaya kapıyı açmak için yollandı. Biliyordu, şimdi bir oturdumu gelenler, gece yarısına kadar kalkmazdı. Sözde hasta ziyaretine geliyorlardı, yük olmaktan başka bir şey yaptıkları yoktu.

Açtığı kapının ardından Cevriye kadın çıktı. Aşağı mahalleden bir komşuydu. Doğrusu hiç sevmezdi Birçe bu kadını. "Buyurasın yenge, hayırdır kötü bir şey yok inşallah?" diye sordu Birçe yarım ağız. Bir an önce gitmesini istiyordu, eve girerse geceyi sabah edemezlerdi. "He kızım, patozcu geliyor birazdan, yardıma gelir misin diye soracağıdım. Az adamız, tırmık işine bakarsın olmaz mı?" Birçe'nin yüzü düştü. Karşısındaki komşu kadın anlamasın diye ıkındı sıkındı. Gitmek istemiyordu. Zaten çok yorulmuştu, bir de patozu çekemezdi hiç.

(Patoz: Fındıkların yeşil kabuğundan ayrılmasını sağlayan makine.)

"Yenge, bey babam hasta biliyorsun, bırakıp gelemem onu. Kusuruma bakmayasın, başka zaman başka işe gelirim inşallah." dedi bir çırpıda. Derin bir nefes vermek zorunda kalmıştı.

"Aman sende. Birkaç saat tek kalsa ne olacak sanki, gelmemek için bahane uyduruyon! İyi gelme! Anan ölünce size de bir haller oldu, evi ocağı söndürürsünüz bu gidişle!"

Birçe, asla hak etmediği bu sözleri duyduğunda, birçok duygu hissetti. Öfke hepsinden baskın geldi. Öfkelendi çünkü, bu yaşında bunca işe koşuşturmaya çalışmasının nedeni, düzeni devam ettirmeye çalışmasındandı. Evin ocağın söndüğü falan yoktu, Birçe her bir işin üstesinden geliyordu evelallah. Birde üzüldü Birçe. Anasının öldüğünü biliyordu da, sırf işine koşturmadı diye acımasızca anasının yokluğunu yüzüne vurmasına içerlendi. İçi sıkıldı.

"Birçe, kim geldi yeğenim?"

Hasan emmisinin içerden seslenmesiyle kendine geldi. Derin bir soluk aldı. Cevriye kadına dikti kahverengi gözlerini. "Gelemem dedim Cevriye kadın! Evin ocağın söndüğü falanda yok! Babam iyileşecek inşallah, aynen devam edecek düzenimiz. Haydi, patozcuyu bekletme daha fazla, az adamsınız saat fazla yazmasın!"

Birçe, kapıyı sertçe kapattı Cevriye kadının yüzüne. Anası burada olsaydı şimdi, kimse ona karşı böyle cümleler kuramazdı. Ha birde, anası burada olsaydı büyüğüne karşı saygısızca konuştuğu için bir güzel haşlardı Birçe'yi. Yeliz hanım, Birçe'nin huyunu çok iyi bildiği için ona sürekli sakin kalmasını, saman alevi gibi olan sinirini kontrol etmesini öğütler dururdu. Yeliz hanımda, Ahmet beyde sakin kimselerdi. Huzur dolu bir evde büyümüş olsada karakterine özgü bir siniri vardı Birçe'nin. Ahmet bey içten içe hep merak ederdi; acaba bu huyu hangi akrabasına çekmişti?

FELFENAWhere stories live. Discover now