32. Bölüm

4.2K 407 81
                                    

Nasılsınız çiçeklerim?

Beni soracak olursanız (sordunuz varsayıyorum) iyi gibiyim.

Felfena çok ponçik bir kurgu oldu, azıcık kaos çekiyor canım. Hepinizi bir ara Bizden Ötesi'ne davet ediyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.

🐞

Şanlı ailesi kahvaltılarını yaptıktan sonra, Burçak hanım, Cihan bey, Fatih, Barış ve Birçe alış veriş yapmak üzere arabaya geçmişlerdi. Eyüp gece nöbette olduğu için epey yorgundumi, ondan sebep odasına çıkıp istirahat etmek istedi. Mustafa'nın işleri vardı aslında, hiç olmazsa makinelerin bakımını yapması lazım geliyordu amma İbrahim biraz huysuzdu bugün. Kardeşi ile evde kalmaya karar verdi. İbrahim'den kıymetli değildi hiçbir iş, elbet yapılırdı. Daha İstanbul'a gitmelerine iki gün vardı, bir aralık hallederdi artık.

Burçak hanım öne oturmuştu, Fatih ise kardeşi ve arkadaşının ortasına oturmuştu. Birçe, sol tarafına dönmemek için kendisini zor tutuyordu. Aynı şekilde Barış da sağ tarafına dönüyordu her fırsatta amma Fatih sanki her şeyin farkındaymış gibi Barış her kafasını çevirdiğinde arkadaşına tersçe bakmaktan kendisini alamıyordu.

Çok sürmeden çarşıya indi arabaları. Cihan bey vasıtayı park edip geldi çocukları, eşi ve misafirinin yanına.

"Birçe, güzelim. Almak istediğin bir şey varsa söyle lütfen. Akşama kadar vaktimiz var, ne eksiğiniz varsa alalım. İstanbul da da yaparız alış veriş elbet amma döndüğümüzde vakit bulamayız belki."

Birçe gülümsedi. "Bir şeye ihtiyacım yok, yinede teşekkür ederim." dedi içtenlikle. Burçak hanım bayram çocukları gibi sevinçliydi. Kızının koluna girip beyleri ardında bıraktı. Birçe şaşırdı amma kötü bir tepki vermedi annesine. Zati boyları da yakındı, seke seke yürüdüler Ordu'nun taşlı kaldırımları üzerinde.

"Hanımlar alış veriş lafını duyunca anında sattılar bizi!" deyip Kıkırdadı Cihan bey. Fatih de güldü bu söyleme. Barış öyle dalmıştı ki Birçe'nin adım attıkça savrulan saçlarına, Cihan beyin ne dediğini duyamadı.

Bir süre yürüdükten sonra, ev mobilyası satan bir dükkana girdiler. Açıkcası Birçe, odası için mobilya bakmaya pekte hevesli değildi. Gerek görmüyordu, boşuna masraftı ona göre.

"Fatih, sen evinin eksiğini iyi biliyorsun. Barış ile beğendiklerini ayırt, bizde kızımın odası için eşya bakalım. İşimiz çabuk biter böylelikle."

Burçak hanımın iş bölümü sayesinde herkes bir tarafa dağıldı. Birçe, daha dükkana ilk girdiği andan beri gördüğü takıma büyülenerek bakıyordu. Söylemeye çekiniyordu amma. Pahalı bir takım olduğu belliydi.

Burçak hanım kızının baktığı yere dönünce, beyaz ve kırmızı rengin hakim olduğu mobilya takımını gördü. Dolap ve baza beyaz renkti, üzerimde kırmızı renk işlemeler vardı ve oldukça şık duruyordu. Gece lambasının üzerinde kırmızı  renk kelebekler bile özenle işlenmişti ve kızı gibi kendisi de hayranlıkla baktı mobilyalara, Burçak hanım.

"Birçe, çok güzel değil mi? Bence şehirdeki odan için bu takımı almalıyız. Halısı bile düşünülmüş, kırmızı kelebekler çok güzel değil mi?"

Birçe utançla eğdi başını. Bu kadar masrafın kendisi için yapıldığını bilmek huzursuz ediyordu onu. O, yokluğu iyi biliyordu. İdare etmeyi, kendi yağında kavrulmayı, bir şeyi alırken binlerce kez düşünmenin ağırlığını daha küçük yaşta öğrenmişti. Bey babasına mahcup olduğu o gün öğrenmişti.

FELFENADonde viven las historias. Descúbrelo ahora