44. Bölüm

3.2K 374 138
                                    

Bir süredir çokça beklenen Barış ve Birçe buluşması geldi çattı!

Şey... Bölüm sonunda sizi ufacık bir sürpriz bekliyor, şimdiden söylemiş olayım. Kalbinize inmesin diye. Böylede sizi düşünen bir yazarım...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim.

🐞

🐞

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

🐞

🎵Esin Engin & Papatya Gibisin

🐞

Üç hafta sonunda dolmuştu.

Birçe, geceleyin heyecandan uyuyamamıştı. Yatağın içinde bir  sağa bir sola dönmekten gözüne uyku dinlemişti. Birde yağmur başlamıştı ki sorma. Gök delinmiş gibi akıyordu inciler hızlı hızlı. İşin kötüsü yağmur sabah olmasına rağmen dinmemişti. Bu havada onca yolu nasıl yürüyecekti?

Moral bozmanın bir anlamı yoktu. Üzerine giyindiği siyah elbiseyi eliyle düzeltip çıktı odasından. İçinde bir sıkıntı vardı. Barış ile buluşacağı için elbette çok heyecanlıydı amma içindeki bu his o heyecandan kaynaklanmıyordu. Tanıyordu bu hissi. Sanki... Sanki kötü bir şey olacakmış gibi geliyordu.

Sıkıntılı bir nefes koyverdi. Kahvaltı masasına vardığı vakit Burçak hanım ve İbrahim hariç herkesin toplandığını gördü. Günaydın deyip oturdu yerine. İzin de alması gerekiyordu. Birçe, hissettiği yoğun duygular ve kafasındaki düşünceler sebebiyle bacağını hızlı hızlı sallamaya başladı.

"Baba, ben köye gidiyorum. Koyunları kırkmak lazım geliyor. Adamların başlarında durayım."

Mustafa'nın söylemiyle kaşları çatıldı Cihan beyin. "Oğlum şimdi ne koyunu? Daha çok erken, ne bu acelen?"

Mustafa, bir türlü köye gitmek için bahane bulamadı. Sinirden patlamak üzereydi! Başka zaman olsa, niye köye gitmedin diye soran ailesi, şimdi gitmemesi için baskı yapıp duruyordu!

"Bizim çocukları görmüş olurum hem. Muallim hanımın kaldığı lojmanın çatısı akıyormuş. Onlara yardım ederim."

Çatının falan aktığı yoktu elbet, akmayacağının garantisi yoktu amma. Bir gidip kontrol etmekten ne zarar gelirdi ki?

"Peki oğlum git. Muallim hanımı görürsen saygılarımı ilet."

"İnşallah görürüm." diye geçirdi içinden Mustafa. Eyüp abisinde bir haller olduğunu anlasada hiçbir şey sormadı. "Bende nöbet devralıcam. Bir saate çıkarım."

Fatih ensesini kaşıdı sıkıntıyla. O, kardeşi Birçe ile vakit geçirmek istiyordu amma artık valiz yapması gerekiyordu. En fazla bir hafta içinde Ankara'ya gitmesi lazım geliyordu. Babasının ne zaman haydi diyeceği belli olmazdı. Bir yandan başlasa iyi olurdu.

FELFENAWo Geschichten leben. Entdecke jetzt