4.7

1.4K 122 84
                                    

Yağmur'dan

Müthiş bir ağrıyla gözlerimi açtığımda değişen tek şey zamandı. Vakit belki de öğleyi geçmişti bile, bilemiyorum. Uyuduğum için ve burada saatlerdir kapalı kaldığım için zaman algım karışmıştı. Hâlâ gündüz olduğunu aralıklı şekilde içeri giren ışıklardan anlayabiliyordum zaten.

Gelen giden yoktu. Ailemden bahsetmiyorum bile. Beni bulmalarını geçtim haberleri var mıydı acaba? Belki Aras eve bile gelmemiştir. Haber veremeyecek kadar meşguldü belli ki.

Yorgundum, bitkindim, bedenimi inanılmaz halsizlik ele geçirmişti. Vücudum üşümekten sürekli titriyordu. Gece üzerime dökülen sudan sonra üşümeme aldırış bile etmemişlerdi.

Ateşim var gibi hissediyordum ama bunu anlayamıyordum bu hâlde.

Kafamı etrafıma bakmak için çevirdiğimde boynum inanılmaz sızlarken tutulduğunu anladım. Saatlerce burada oturmaktan başka ne olabilirdi ki?

Kapı hızla açılırken gözlerim oraya döndü.

"Hiç uyanmayacaksın sandım. Saat dört, öğle yemeğini getirdik. Malum uyuyan prensesi uyandıramadık, bu saate sarktı. Umarım sizin için bir sorun yoktur hanımefendi." karşımda alayla konuşan Erkan itine göz devirdim.

Adının Kemal olduğunu öğrendiğim adam ağzımı açarken gözlerimi Erkan'dan ayırmıyordum.

Ağzımı açtığında çenemi iki yana oynattıktan sonra konuştum.

"Yemek istemiyorum."

"Valla sen bilirsin güzelim. Biz buraya koyuyoruz, on dakika kadar başına adam dikerim o sürede yersin yersin yemezsen kendin bilirsin."

"Bana bir kez daha güzelim dersen elimde kalırsın."

"Tehditlerin boş, şu hâlde yapacağın hiçbir şey yok." alaylı konuşması üzerinden eksik olmazken konuyu değiştirdim.

"Bana yemek değil, su verin."

"Gece bir kova su verdik, yetmedi mi?" gülerek konuşmasıyla kaşlarım çatıldı. Tahammülüm kalmamıştı bu adama karşı.

"Al." Kemal itinin şişeyi uzatmasıyla yüzüne baktım.

"Nasıl içmemi bekliyorsun?"

"Bekle." ellerimi çözdüğünde bileklerimi ovdum. Ardından elindeki suya uzandığımda kapağı açıp tepeme diktim. Saatlerdir su içmiyordum, gerçekten susamıştım.

Şişeyi geri uzattığımda elimden çekip aldı. Yemeği yere koyduklarında konuştum.

"Boşuna koyma, anca ziyan oluyor." dönüp bana baktığında gözlerini gezdirdi yüzümde.

"Peki, nasıl istersen. Israr etmiyorum. Ama açlıktan bir deri bir kemik kaldın, patrona canlı lazımsın. O yüzden bir şeyler yesen iyi edersin." dediğinde alayla güldüm.

"İyi ya, ölüm benim için kurtuluştur."

"Öyle bedavaya ölüm yok. O kadar kolay mı sandın?"

"Bilmem, kolaydır belki. Daha önce hiç ölmedim."

"Boş yapmayı kes. Biz ölmene izin verene kadar sana ölüm yok."

Dinle Beni Bi' -Texting-Where stories live. Discover now