Ben de onun gibi yapıp ellerini öptüm.

"Dur, merhem var." dedi benim gibi. Komik gelmişti, gülmüştüm. O da benim gibi güldü.

"Seni çok seviyorum." dediğinde sarılmıştım.

"Ben de seni seviyorum." kollarını sımsıkı sardığında incitmemek adına kısa sürede ayrıldım.

"Arıza çıkmasın yine, sen kafanı çok oynatmadan otur ben de bize kahvaltı hazırlayım." ayağa kalktığımda o da kalktı. Neden kalktın bakışları atarken cevabımı verdi.

"Hayır, sana yardım etmek istiyorum."

"Ama boynun ağrıyor."

"Senin de ağrıyor. Ayrıca önemli değil, seninleyken ağrılarımı hissetmem." dediğinde nefesimi bıraktım.

"İnatçı." dediğimde yan yan sırıtmıştı, onu arkamda bırakıp önden gittim.

"Yüzümü yıkayıp geliyorum." dediğinde kafa salladım. Merhemi odama bıraktığımda yüzünü havluyla sildiğini görünce ben de girip ellerimi yüzümü yıkayıp çıktım. Yandan havluyu önüme uzattığında sırıtarak aldım elinden.

"Eyvallah." derken yüzümü sildim.

"Eyvallah bizden." verdiği karşılıkla gülmüştüm.

Birlikte mutfağa yürüdüğümüzde ne yemek istediğini sordum.

"Söyle bakalım, canın ne istiyor?"

"Benim canım sen ne istiyorsa onu istiyor." dediğinde göz devirdim.

"Gerçekten soruyorum ya."

"Gerçekten söylüyorum işte."

"Menemene ne dersin?" dediğimde gözlerini kıstı. İşaret parmağıyla beni gösterirken devam etti.

"Soğansız." dediğinde ofladım.

"Ya soğansız menemen mi olur? Her şeye alıştırdık bir soğana alıştıramadık seni." söylendiğimde omuzlarını silkti bir çocuk gibi.

Kollarını göğsünde bağlarken konuştu.

"Yemem o zaman." dediğinde güldüm. Valla çocuk gibiydi.

"Bana diyorsun çocuk gibi diye ama bakıyorum da sen de öylesin."

"Öğretmenim iyi öğreticidir ben de iyi bir öğrenci." lafı da hazırdı.

"Tamam pes. Soğansız yapıyorum." dediğimde yönümü tezgaha döndüğümde belime sarılan ellerle olduğum yerde kıpırdayamıyordum.

"Şaka yapıyorum. Ellerinden her şeyi yerim, yeter ki senden gelsin gelen." dedikten sonra yanağıma öpücük kondurup omzuma dayadı çenesini.

Kolları arasında yönümü ona döndüğümde yüz yüze gelmiştik. Tüm dikkatimi toplamaya çalışırken konuştum.

"Ama sen soğan sevmezsin." dediğimde sırıttı.

"Evet ama sen yaparsan yerim." dediğinde itiraz ettim.

"Soğansız yapıyorum."

"Valla yerim ya, yap hadi soğanlı." dediğinde emin misin bakışları atıyordum.

"Eminim yavrum." dedikten sonra dudaklarıma öpücük kondurup çekildi. Çekildiği an boşluğa düşermiş gibi oldum ama hemen toparladım.

"Tamam o zaman." dediğimde soğanları alıp koydu tezgaha. Ben de doğrama tahtasını çıkardım. O domatesleri doğarken ben de soğan doğradım.

"Seni böyle bir şeye zorlamak istemiyorum, gerçekten yiyecek misin?" hâlâ emin olamazken sorduğum soruya derin nefes bıraktı.

"Yavrum, yerim dedim rahat ol artık." dediğinde yan bakış atıp işime döndüm.

"Peki." ocağa koyduğumuz domateslerden sonra çay koymadığımızı fark ettim ve hızla çay koydum.

Arada ettiğimiz muhabbetlerle işimiz bitmiş ve masaya oturmuştuk. Merakla onun yiyip yemeyeceğine bakıyordum.

Ağzına aldığı menemenle önce duraksadı. Beğenmemiş miydi?

Tam soracakken o konuştu.

"Bu acayip bir şey olmuş." dediğinde anlamadım.

"Yani?" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı.

"Çok güzel, uzun zamandır soğanlı yememiştim." dediğinde rahatladım.

"Afiyet olsun o zaman."

"Başkası yapsa asla yemezdim." derken ağzına bir lokma daha aldı.

"Bu demek oluyor ki ben dışında kimsenin soğanlı yemeğini yemeyeceksin. " dediğimde kafa salladı.

"Aynen öyle." bana da uzattığı ekmeği aldım. İki gündür beni besliyordu çocuğu gibi. Bu beni mutlu ediyordu.

"Bugün benimle gelir misin?" dediğimde kaşlarını çattı.

"Nereye?"

"Yetimhaneye." dediğimde kaşları dümdüz olurken tebessüm etti.

"Tabii ki."

"Yemekten sonra çıkalım o zaman." dediğimde kafasını salladı.

*

El birliği içinde masayı toplamıştık. Aras yanında kıyafet getirmediği için abimin burada bıraktığı kıyafetlere göz attım ona vermek için.

Çok beğendiğim siyah gömleği ve siyah pantolonunu Aras için alıp odaya götürdüm.

"Bunları giyebilirsin." dediğimde çekingen durdu.

"Abinin haberi yokken kıyafetlerini giymek pek cazip gelmedi."

"N'olacak sanki, yıllardır her şeyiniz ortak zaten."

"Sorunun o olmadığını biliyorsun, bunu giyecek kişi kardeşim dediği değil artık kardeşinin sevgilisi giyecek." dediğinde gerçekten kulağa tuhaf gelmişti.

"Aman salla, yaptıklarına saysın." dediğimde elimdekileri aldı.

"Pekâlâ."

"Ben çıkayım o zaman. Malum ben de giyeceğim." dediğimde sırıtarak konuştu.

"Giymeyecek olsaydın kalacak mıydın?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı.

"Saçmalama." sesim içime kaçarken konuşmamla gülmüştü.

"Neyse ben gidiyorum." deyip odama kaçtım.

Takımlardan birini alıp birkaç dakika içinde hazır olmuştum. Çantamı alıp odadan çıktığımda içeri seslendim.

"Giydin mi?" dediğimde onayladı karşıdan.

"Evet." içeri girip ona baktığımda yakasını iliklediğini gördüm. Baştan sona siyah olması cool gösteriyordu.

"Hazırsan çıkalım." dediğimde kafasını salladı.

"Çıkalım bebeğim." deyip beni kollarının arasına alırken yürüyorduk aynı zamanda.

Birlikte evi terk ettiğimizde benim arabama binmiştik. Yetimhaneye doğru sürerken arada konuşmayı da ihmal etmedik.

*

Ne tatlı oldunuz siz bebeler

Çok mutluluk iyi değil derler -ben derim- ayırayım mı sizi

Neyse şimdilik mutlu olun malum yeni kavuştunuz.

21.10.23

Dinle Beni Bi' -Texting-Where stories live. Discover now