BÖLÜM 45

15 2 0
                                    

   Ayı yerde debelenirken bu durum Mürsel ve Angelina' yı oldukça sevindirdi. Gelebilecek ani ve yakın tehlikeden kurtuldukları için seviniyorlardı ama hâlâ peşlerindeki hayvandan kurtulmuş değillerdi. Uzun vadede başları hâlâ dertte olabilirdi çünkü ayılar tehlike olarak gördükleri canlıları kolay kolay bırakmayan bir yapıya sahipti. Aşağıdaki ayı tekrar ağaca tırmanamasa bile olduğu yerden saatlerce ayrılmayabilirdi ve ikilinin ağacın tepesinde saatlerini geçirmesine neden olabilirdi. Ayı toparlandıktan sonra tekrar atağa geçmeyi denedi ve yeniden tırmanmaya başladı... Ama kırılan dal oldukça stratejik bir noktada olduğu için daha fazla yukarıya çıkmasına izin vermiyordu. Ne yapacağını kestiremeyen ayı soluğu tekrar aşağıda aldı. İstediğini elde edemediği için olduğu yerde dönüyor ve homurdanıyordu. King Kong' un kızdığı zamanlarda, etrafındaki her şeyi devirmesine benzer hareketlerde bulunuyordu. Bu durum karşısında soğukkanlılığını korumaya çalışan Angelina, "Umut edelim ki çok fazla aşağıda beklemesin, yılsın ve bir an önce gitsin..." dedi başka çarelerinin olmadığını vurgulayarak.


    Mürsel ve Angelina umutla ayının gitmesini bekliyordu ama bir türlü istedikleri olmuyordu. Sinir eşliğinde, başta oldukça hareketli olan ayı ise şimdi oraya tünemişti ve "Yorgun olabilirim ama siz inene kadar buradan ayrılmaya da niyetim yok." mesajı veriyordu sanki. Mürsel ve Angelina bir ağacın tepesinde saatlerini geçireceğini düşünmemişti ve bekledikleri yerde de iki saat geçmişti bile. İnsanoğlunun doğa karşısında aciz duruma düştüğü anlarda ne kadar çaresiz kaldığını tecrübe eden ikili oldukça sıkılmıştı ve epey acıkmıştı. Sabır gerektiren bu bekleyiş, ayının da sesini kesmesi üzerine sessiz bir çığlığa dönüşmüştü adeta. İki saatin üstünden az bir süre daha geçtikten sonra ise bekledikleri an gelmişti, pes eden ayı artık gidiyordu. Ağır adımlarla ve hantal bir görüntü eşliğinde ormanın derinliklerine dalan ayı rahat bir nefes almalarına neden olmuştu. Yaşadıkları onca aksiyondan sonra bir ağaç dalının tepesinde durmaktan bitkin düşmüş olan ikili, attığı her adıma dikkat ederek yüzeye doğru ilerliyordu şimdi. Zemine adım attıklarında tekrar etrafı kolaçan ettiler ve görünürde hiçbir hayvanın olmadığına kanaat getirdiler. Zarar görebilecekleri bir hayvan olması durumunda tekrar ağaca tırmanacaklardı çünkü.


    Böylelikle bir beladan daha kurtulmuşlardı ve artık ormanın girişine doğru ilerleme zamanıydı. Geldikleri yolu gerisin geriye döndükten sonra patika yola vardılar ve ardından da ormanın girişine doğru ilerlediler. Girişe yaklaştıklarında da kendilerinden önce varan Sophie ve Vick' in orada beklediğini gördüler. Önce onların perişan hâlini fark edemeyen Vick ise biraz sinirli bir şekilde "Nerede kaldınız siz? Bu kadar uzun sürmemesi gerekiyordu." dedi. Ardından da biraz daha yaklaşan Mürsel ve Angelina' nın pis ve pasaklı hâlini görünce "Aman Tanrım! Berbat görünüyorsunuz, ne oldu size böyle?" diye ekledi ve her şeyi öğrenmek istedi. Aynı şekilde Sophie de oldukça şaşkın görünüyordu ve belki de onların bu hâline Vick' ten daha fazla üzülmüştü. Rahat bir şekilde konuşabilecekleri mesafeye girdikten sonra da Angelina her şeyi açıklamaya başladı:


    "Öncelikle odun toplayamadığımız için üzgün olduğumu belirtmek istiyorum. Başımıza gelen olayları gözünüzle görseydiniz eğer odunların hiçbir önemi olmadığını anlardınız ama ben yine de nezaketen üzgün olduğumu belirtmek istedim. Ayrıca başımıza gelen olaylar nedeniyle bir de zayiat verdik, bindiğimiz at bu dünyadan göçüp gitti. Yerdeki yılanlardan korkan at doğruca bataklığa koştu ve oraya saplanıp kaldı. Atın üstünden düşmemek için çok direndik ve biz bataklığa düşmekten kurtulduk... Ardından da binbir zorlukla karaya atladık ve kendimize gelme fırsatı bile bulamadan ayı saldırısına uğradık. Ormandan çıkıp gelen ayıdan kaçarken bir ağacın tepesine tırmandık ve uzun bir süre de aşağıya inemedik. Aşağıda bizi bekleyen ayı da uzun bir süre oradan ayrılmadı ve zamanımızı ağaç üstünde bekleyerek geçirmek zorunda kaldık. Tüm bunlar nasıl oldu anlamadım. Sanki bubi tuzaklarıyla dolu bir yere girmiş gibiydik. (Son cümlesi Vick' e bir taşlama niteliğindeydi. O bölgenin ne tür bir yer olduğundan nasıl haberinin olmadığı konusunda gönderme yapmak gibi bir şeydi bu. Vick mesajı algılayıp uygun bir cevap verirse eğer daha fazla üstelemeyecekti ama anlamamazlıktan gelirse de üslubunu biraz daha sertleştirecekti ve direkt olarak soracaktı. Şimdilik Vick' in tepkisinden ve hareketlerinden başlarına gelen olayda parmağı olup olmadığını çözmeye çalışacaktı.)"


   Angelina bunları anlattıktan sonra tüm olan biteni dehşetle dinlemiş olan Sophie ise "Her şey benim suçum. Keşke sizi buraya kadar sürüklemeseydim. Sizin gelmenizi istemeseydim eğer böyle bir durumla karşılaşmayacaktınız. İkinizden de çok özür diliyorum, lütfen beni affedin." dedi vicdan azabı çeker bir hâlde. Sophie' nin bu tavrına kızan ama tatlı bir şekilde kızan Mürsel ise Angelina' dan önce davrandı ve "Bunları duymamış olayım Sophie! Böyle bir şey olacağını sen nereden bilebilirdin ki? Boşu boşuna kendini hırpalama çünkü senin bir suçun yok. Olan oldu artık ve önemli olan da kimseye bir şey olmamış olması... Sen bilinçli olarak kötülük yapmadın ki kendini harap ediyorsun, hatta tam tersi bir şekilde iyilik yapmak istedin. Güzel yüzünü asma ve hep gül lütfen..." diyerek onu teselli etmek istedi. Gözleri dolmuş olan Sophie ise hafifçe gülümsedi ve Mürsel' in kendisine bunları demiş olmasına oldukça sevindi. Mürsel ve Sophie arasında olanları bir tür yakınlaşmaya yoran Vick ise tam burada devreye girdi ve Angelina' nın arada kaynamış olan söylemlerine cevap niteliğinde şeylerden bahsetti:


    "Ben de her şey için üzgünüm arkadaşlar. Sizi o bölgeye gönderirken bir şey olacağını düşünmemiştim çünkü ben de sık sık o bölgeye gidip çalıştım. Ormandaki tehlikeler hiç bitmez ve hayvan tehlikesi de her zaman vardır ama yoğun bir şekilde ve birden fazla zararlı hayvanla karşılaşmanız şanssızlık olmuş gerçekten de. Ne diyeceğimi bilmiyorum... Sophie' nin sözleri beni de derinden etkiledi ve ben de suçluluk duygusuna kapıldım. Buraya bizimle gelmenizi Sophie istemiş olabilir ama sizi o bölgeye gönderen de bendim... Ama dediğim gibi böyle bir olayla karşılaşacağınızı beklemiyordum. Üst üste gelen bu şanssızlık bombardımanı sizi hazin sona sürüklemek için elinden geleni yapmış. Ama biraz kirlenmek dışında sapasağlam karşımızdasınız ve önemli olan da bu!"


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora