BÖLÜM 90

7 2 0
                                    

   Mürsel ve Angelina bir kaçış yolu olmadığını bildiği için kalan kısa süreyi öylece durarak ve sohbet ederek geçirmişti... Bu sohbetin rahat ve keyifli bir sohbet olmadığı ise her anından belliydi ve artık araçların görüş alanına girmesiyle birlikte sohbeti yarıda kesmişlerdi. Tam on araç, tam gaz gelmişti ve ani fren yapmalarının sonucunda da Mürsel ile Angelina' nın önünde durarak ardı ardına dizilmişti... Araçlar daha önce Mürsel' in hiç görmediği 2893 model araçlardı ve tüm fonksiyonları üst düzey teknolojiyle donatıldığı için frene basar basmaz rahat bir şekilde, sarsıntı bile yaşatmadan durmuşlardı... Mürsel' in dönemindeki en iyi araçlar bile böyle bir hızla gelerek, çarpmaya ramak kala duramıyordu. Bu ani fren, Mürsel ve Angelina' yı son anda fark ettikleri için yaptıkları bir fren değildi... Araçlarına bu denli güvenen kodamanlar tarafından göz dağı vermek ve havalı bir giriş yapmak için bilerek ve istenerek yapılmıştı... Araçlarına bu kadar güvenen bu adamların, bu arabalarla yapamayacakları şey yok gibiydi. Araçların bir kısmı büyük arazi araçlarıyken geriye kalanlar ise sedan diye tabir edilen daha ufak araçlardı. Tüm arabalar; jant kapakları da dahil olmak üzere baştan aşağı siyah renkteydi ve modern çizgilerle, eski ağırbaşlı hatların harmanlanmasıyla oluşturulmuş bir tür melez arabalardı. Bu arabalara hangi gözle ve hangi açıdan bakıldığı çok önemliydi çünkü birazdan havalanıp uçacaklarmış izlenimi veren uzay aracı görünümlüydüler ama aynı zamanda, eskinin kadim havasını da taşıdıkları için sadece dönemin modern çizgileriyle harmanlanmış kara taşıtlarıymış gözüyle de bakılabiliyordu... Ancak şu bir gerçekti ki kasabadaki herkesi dondurduktan sonra, konvoy hâlindeki simsiyah ve çağın modern araçlarıyla birlikte, o hızla meydana giriş yapılması şimdiden Mürsel ve Angelina' yı ürpertmişti. Toplam otuz kişilik bir grubu taşıyan bu araçlar, Mürsel ve Angelina' nın tenini gıdıklayan soğuk rüzgârlar esmesine sebebiyet vermişti... Bu soğuk rüzgâr hem mecazen hem de gerçek anlamda soğuktu aynı zamanda...


    O havalı girişten sonra Mürsel ve Angelina' nın da tahmin ettiği gibi bu grubun, Yüzbaşı Benjamin' in grubu olduğu anlaşıldı. En öndeki büyük arazi aracının şoför koltuğundan inen kişi Yüzbaşı Benjamin' den başkası değildi. Benjamin dışarıya adım attığı anda; avını köşeye sıkıştırmış olmanın verdiği gevşeme duygusunun, yüzünün tüm hatlarına tesir etmeye başladığı görülmüştü. Sert mizaçlı yüzünün hatları aşama aşama değişiyordu çünkü yüzüne gaddar bir gülümseme yerleşiyordu. Yüzbaşı Benjamin' den sonra diğer adamlar da neredeyse aynı anda araçlardan indi... Fakat bu adamların Yüzbaşı Benjamin' den bir farkı vardı ki o da; ellerinde silah taşımalarıydı ve aşağıya indikten sonra da silahlarını doğrultmalarıydı. Yüzbaşı Benjamin ise hızlı ve sert bir şekilde kapıyı kapattıktan sonra kol saatinin bir düğmesine bastı ve arabanın hoparlörlerinden Mozart' ın tınıları yükselmeye başladı. Bu, Mozart' ın Requiem' inden başkası değildi ve ortalığı inleten sözlerle, Yüzbaşı Benjamin' in birazdan Mürsel ve Angelina' ya yapacağı şeyler bağdaşıyordu... Mozart' ın Requiem' i bir ağıttı ve Latince sözlere sahipti. Mozart' ın ölmeden önce bestelemeye başladığı ve tamamını getiremeden de dünyadan göçüp gittiği bir besteydi. Öldüğünde yarısından çoğunu yazmış olsa da bu besteyi daha sonra öğrencileri Joseph Eybler ve Franz Xaver Sussmayr tamamlamıştı... Yani eserin ağıt olması, eserin ismi, eserin sözleri ve içeriği, eserin sahibinin bu besteyle ilgilenmeye başladıktan sonra ölmesi gibi durumlar tam anlamıyla Mürsel ve Angelina' nın durumuyla bağdaşıyordu ve çok ince bir göndermeydi. Eserin Latince sözlerini, Latince bilen Angelina anlayabiliyordu fakat Mürsel anlayamıyordu... Tabii şu anda yankılanan sözleri Mürsel tam olarak anlayamasa da bu eser hakkında bilgisi ve araştırmışlığı vardı ve dolayısıyla sözler hakkında da bilgi sahibiydi. Mürsel de Angelina da yapılan göndermeyi ve Yüzbaşı' nın alaycı tavrının ne denli vurucu olduğunu anlayabilmişti hâliyle. Bu güzide eseri, Mürsel ve Angelina için cehennem çanlarına çevirmeyi amaçlamış ve kendince bunu başarmış olan Yüzbaşı Benjamin' in keyfi ise gayet yerindeydi. Eserde yer alan çarpıcı sözler ise tam olarak şöyleydi ve bu sözler, birazdan burada yaşanacak olayları da anlatıyordu bir nevi:

MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now