BÖLÜM 89

8 2 0
                                    

   Mürsel ve Angelina karşılıklı olarak hayıflanıp dururken, aradan geçen zamana rağmen Alice' in dönmemiş olması akıllarına takılmaya başlamıştı. Epey uzun bir süre geçmesine rağmen Alice tuvaletten çıkmamıştı. Durum böyle olunca akıllarına her türlü şey gelmeye başladı ve tuvalette fenalaşmış olabileceğinden bile endişelenmeye başladılar. Mürsel ve Angelina, aralarındaki konuşmaya dalıp gitmişken zamanın nasıl geçtiğini ve Alice' in nerede kaldığını fark edememişti bile... Ancak şimdi, bu işte bir terslik olabileceği akıllarına gelmişti. Mürsel ve Angelina bu durumla ilgili aralarında bir münazaraya tutuştu ve ne yapacaklarını bulmaya çalıştılar. Hâl böyle olunca Angelina "Rahatsızlığı olan biri bile bu kadar uzun süre tuvalette kalmaz! Tuvalete gidip onu kontrol edelim, yapılabilecek en iyi şey bu." dedi. Mürsel de buna onay verince ve yapabilecekleri başka bir şey olmadığını düşününce birlikte ayaklandılar ve tuvalet tarafına doğru yöneldiler. Bu barın tuvaleti tek kişilikti ve içeriye girdikten sonra da kapıyı kilitlemek için ilkel bir düzenek bulunuyordu. Mürsel ve Angelina kapıya yaklaştıktan sonra kapıyı tıkladı ama herhangi bir ses gelmedi. Bunun üzerine kapıyı açmayı denediler ama kapı açılmıyordu çünkü kilitliydi. Birkaç dakika bu şekilde geçince Angelina kapıyı kıracağını söyledi... Kimsenin fark etmemesi için de Mürsel' den kendisine siper olmasını istedi... Zaten o kalabalıkta ve gürültüde bunu fark ettirmeden yapmaları da pek zor değildi. Ayrıca kapı ile düzenek de ilkel olduğu için ve fazla ses çıkarmayacağı için dikkatleri çekecek bir duruma neden olmayacağı belliydi.


    Mürsel ve Angelina, Alice' e ulaşamamaları sebebiyle epey kaygılıydı ve içeride ne olup bittiğini görmek için can atıyorlardı. Mürsel, Angelina' nın söylediği gibi durdu ve biraz sonra gerçekleşecek olan eylemi kimsenin fark etmemesi için açıyı iyice kapattı. Angelina ani ve sert bir darbe uygulayarak kapıyı girdi ve tahta kapı arkaya doğru çarpar çarpmaz da içerideki manzara şaşırttı... Tuvaletin içinde hiç kimse yoktu ve bomboştu. Mürsel ve Angelina için bu hiç iyi bir durum değildi... İkisi de boş gözlerle birbirine baktı ve yaşanan aksiliklere sürekli bir yenisinin eklenmesinin getirdiği ağırlığın omuzlarına çöktüğünü hissettiler. Böyle bir şey nasıl olabilir dermiş gibi öylece birbirlerine bakıyorlardı. Bir süre sonra Mürsel tuvaletin camını fark etti ve "Angelina sence şu pencereden çıkarak kaçmış olabilir mi? Pencere de açık duruyor, baksana..." dedi. Angelina ise "Pencere biraz küçük gibi ama her şey olabilir. Oradan bir insanın sığması zor gibi görünüyor ama kendisini zorlayarak bunu başarmış da olabilir... Tam olarak bilemiyorum ve tek umudumuz olan Alice' i kaybetmiş olmamız çok kötü oldu... Ve daha kötüsü de onun güvenini kazanamadan resmen elimizden uçup gitti. Öyle sanıyorum ki bu bara oturduğumuz andan itibaren bizden kurtulmak isteyecek kadar bize olan inancını ve güvenini kaybetti." dedi üzüntü dolu bir ses tonuyla. Angelina' nın söylediklerine hak vermekle birlikte başka ihtimaller olabileceğini ve hemen kesin yargıya varılmaması gerektiğini düşünen Mürsel de "Söylediklerin doğru olabilir ama birisi tarafından kaçırılmış da olabilir... Ya da birisinden yardım alarak bizden uzaklaşmış da olabilir. Birisinden yardım isteyerek bizi alt etmiş olabilir... Hatta kılık değiştirerek önümüzden geçip gitmiş bile olabilir. Aslında tüm ihtimalleri saymaya bile gerek yok çünkü bu olayla ilgili onlarca ihtimal var." dedi olayı enine boyuna inceleyerek. Kafasını ellerinin arasına alan ve sıkıntılı olduğu her hâlinden belli olan Angelina "Dediğin gibi o ihtimallerden hepsi olabilir ama bunlara kafa yormanın çok fazla bir anlamı da kalmadı çünkü Alice gitti, avcumuzun içinden kayıp gitti. Ayrıca bize güvenmediği için ve korktuğu için bizden uzaklaştığı ihtimalini de çok yüksek görüyorum... Yani kaçış şeklini tam olarak tahmin edemem ama neden kaçtığını doğru tahmin ettiğimi düşünüyorum." diyerek bu konuyla ilgili fikirlerini tam olarak dile getirdi. "Tüm bunların sonu nereye varacak bilmiyorum..." diyen Mürsel ellerini dizine koydu ve hafifçe eğildi, bitkin ve yılmış bir vaziyetteydi.


    Mürsel ve Angelina, tuvaletin girişinde bir süre kalakalmış olsa da artık daha fazla orada durmamalarının iyi olacağını düşünürek dışarıya çıktı. Güneşin yüzünü göstermesiyle erimeye başlayan kar yığınları gibi geleceğe karşı umutları da eriyip gitmişti. Dik durmaya çalışsalar da yaptıkları yeni ve uzun vadeli planın suya düşmesiyle birlikte epey bir sarsılmışlardı. Nedendir bilinmez tam olarak kasaba meydanının ortasına geçtiler. Meydanın ortasında bulunan, bir tür çeşmeye benzeyen ama çalışmayan yapıya doğru ilerleyerek oraya yaslandılar. Çeşmeye ya da bir tür heykele benzeyen bu yapı sadece süs görevi görüyordu ve hayatlarında bir süse ihtiyacı olan ikili de soluğu orada almıştı. Mürsel ve Angelina, bezginlik dolu gözlerle etrafı ve kasaba halkını izlerken son derece sıra dışı bir şey oldu ve gökyüzünde mavi renkte bir enerji dalgası belirdi. Mürsel ve Angelina' nın sarsılmasına yol açan bu hadise, yeryüzünün de ayaklarının altından çekiliyormuş hissine kapılmalarına neden olmuştu... Aynı zamanda saydam sayılabilecek bir renkte olan, bir tür enerji hüzmesinin de havada katettiği yolu gözleriyle görmüşlerdi. Mavi renkli bu saydam tabakanın içerisinde kaldıklarını ve tabakayla çarpıştıkları anda da sarsıcı bir etkiyle karşılaştıklarını fark etmişlerdi.


    Mürsel ve Angelina toparlanıp ayağa kalktıktan sonra yine çok enteresan bir şeyle karşılaştı... O anda kasabanın meydanında bulunan herkes donup kalmıştı... Bu; şaşkınlıktan donakalmak değildi, hiçbir şekilde hareket emaresi göstermiyorlardı ve tıpkı bir balmumu heykeli gibi donuk bir vaziyette duruyorlardı. Hemen ardından da uzaktan bir yerlerden araba sesleri gelmeye başladı. Araba seslerinin gelmesi ve herkesin donmuş olması ise simülasyona müdahale edildiğini getirmişti akıllara... Mürsel ve Angelina çok geçmeden, kodamanların simülasyona ciddi bir müdahalede bulunduğunu anladı... Bu kodamanlar ise Alice' in eşini öldüren kodamanlar değildi tabii ki... Bunlar simülasyonu yöneten en azılı kodamanlardı ve şu anda da kasaba halkına eziyet eden kodamanlar da donmuş durumdaydı zaten. Mürsel ve Angelina ise donup kalmamıştı ama onlar dışındaki herkes olduğu yerde donmuştu. Bu olayın yaşandığı esnada epey kalabalık olan kasaba meydanındaki herkesin robot olması imkânsızdı... Yani hem robotlar hem de insanlar donup kalmıştı. Tüm bu gösterişli müdahaleyle ilgili olarak her şeyi kabullenen Mürsel ve Angelina, insanların nasıl donduğunu ise bir türlü anlayamamıştı... Belki de kafalarına yerleştirilen bir çip ya da vücutlarına yerleştirilen bir nesne aracılığıyla kontrol ediliyorlardı... Tam olarak neler olduğunu şu anda anlamak epey güçtü... Ama bunun çok ciddi bir güç ve gövde gösterisi olduğunun da farkındaydılar. Mürsel de Angelina da yaşanan bu durumla ilgili ortak şeyler düşünmüştü ve ilk şoku biraz atlattıktan sonra Mürsel bu durumla ilgili konuşmayı başlatan taraf oldu:


- 1893 yılında, İrlanda' nın köhne bir kasabasında araba sesi duymamamız gerekiyor değil mi Angelina? Üstelik bu araba sesleri, ilk üretilen araçların sesine de benzemiyor... Adım gibi eminim ki bunlar modern araçlar...


- Gökyüzünü kaplamasının ardından kısa sürede yok olan bu saydam ışık ve sesleri giderek yakınlaşan araba sesleri, köşeye sıkıştığımızı bize anlatıyor Mürsel... Maalesef köşeye sıkıştık çünkü ellerinde muazzam bir güç var bizi yakalamak için bu gücü kullanmaktan çekinmediler.


- Herkesin öylece durması ve giderek şiddetini arttıran araba sesleri cehennemdeymişim gibi hissettiriyor. Şimdiden bizi psikolojik olarak çökerttiler...


- Evet Mürsel, bulunduğumuz yer eski çağlara benzemiyor... Eski çağlarda dönemin en karanlık yerlerine girip çıktık ve zorlansak da bir şekilde hallettik ama ileri teknolojik imkânlara sahip insanların bulunduğu yıllar karşısında bu şekilde aciz kalabiliyor insan. Önceki macerlarımızda yapılan hatalar nedeniyle bu kadar zor şartlar altında kalmış bulunuyoruz, bunu sen de biliyorsun...


- Biliyorum Angelina... Üstümdeki yük çok fazlaydı ve hatalar yaptım ama hayatımı riske atacak kahramanlıklarda bile bulundum. Benden istenilen ve beklenilen şeyler çok büyüktü ve sıradan bir insana göre büyük işler de başardım... Tüm bu gördüklerime rağmen ve geçirdiğim hayati tehlikelere rağmen kafayı da yemedim. Buraya kadar gelmişken ölmek istemiyorum, senin de ölmeni istemiyorum, dünyadaki pek çok insanın da ölmesini istemiyorum...


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now