BÖLÜM 36

106 4 0
                                    

   Sonuç olarak bu insanların hepsinin geçmişi ağır ve ciddi psikolojik travmalarla doluydu ve kader onları bir araya getirmişti. Şu anki durumlarına körler sağırlar birbirini ağırlar durumu da denebilirdi, güçlerini birleştirerek tek yumruk oldukları da... Durumlarını teşhis etmek bakış açısına göre değişkenlik gösterebilirdi. İçlerinde en şanslısının Sophie olduğu söylenebilirdi çünkü üstün genlere sahipti. Travmalar ve ciddi psikolojik yaralar yüzünden diğerleriyle aynı konumda sayılırdı hatta belki de daha beter durumdaydı... Ancak diğerlerine göre ciddi bir fiziksel üstünlüğü vardı... Hem sağlıklı hem de göz alıcı güzellikte biriydi çünkü... Diğer grup üyeleri fiziksel açıdan da son derece şanssız sayılırken Sophie' de bunun tam tersi bir durum vardı. Tabii Sophie' nin diğerlerine göre en büyük dezavantajı da şatafatlı bir hayattan bu hayata düşmüş olmasıydı. Hayatında hiç maddi zorluk yaşamamışken ve hiçbir travma yaşamamışken birdenbire travmalarla dolu ve eski gösterişli yaşamından uzakta bir hayata geçiş yapması onun gibi biri için hiç de kolay olmamıştı.


    Herkes kısa süreli bir afallama yaşamıştı ve bu afallamaya neden olan ise Mürsel ve Sophie arasındaki anlık çekimin ortamda yaydığı enerjiydi. Bu afallama anından sonra toparlanmaya çalışarak sosyalleşmeye çalışacaklardı. Bu ikili arasındaki etkileşimi zedelemek isteyen Madelyn tekrar araya girdi ve "Ne duruyorsunuz öyle... Gelip otursanıza. Gelin de misafirlerimizle tanışın." dedi bir anlık sessizliğin ardından. Sophie ve Vick ağır adımlarla yaklaştıktan sonra Mürsel ve Angelina ile tokalaştı. Artık herkes yerini almıştı ve tanışılacak başka kişi kalmamıştı. Mürsel bu kalabalık ortamda olmaktan memnundu. Normalde kalabalığı ve gürültüyü pek sevmezdi ama buradaki ortamın sıcaklığı hoşuna gitmişti. Ayrıca Sophie gibi birini tam karşısında görmekten de memnundu. Bulundukları bu çağda ve ortamda biriyle aşk yaşamaması gerekiyordu... Bu yüzden Sophie' ye karşı mesafeli duracaktı ama o ilk andaki bakışmayı da unutamıyordu... Şimdiden hafızasına kazınmıştı. Mürsel ve Sophie arasında yaşananları Madelyn' in fark etmesi gibi Angelina da fark etmişti ve o da bu durumdan hoşnut değildi. Yine de Mürsel' e güveniyordu ve çıktıkları macerada bu kadar ilerlemişken bir hataya düşeceğini düşünmüyordu... Amma velakin Seppia olayında olduğu gibi Mürsel' in üzülmesini de istemiyordu. Mürsel' in Sophie' ye çok bağlanması durumunda, Seppia' da olduğu gibi talihsiz bir olay yaşanırsa eğer çıktıkları bu yolda amaçları sekteye uğrayabilirdi. Ayrıca Mürsel gibi iyi birinin imkânsız bir aşk için üzülmesini ve kendi kendisini bitirmesini istemiyordu. Yani bu aşkın başlamadan bitmesi gerekiyordu.


    Yürüyüşten sonra acıkmış olan Sophie ve Vick de yemek hazır olana dek meyvelerden atıştırmayı tercih etti. Sophie ve Vick bir yandan karnını doyururken bir yandan da Mürsel ve Angelina' nın hikâyesini dinledi. Mürsel ve Angelina Orta Çağ' da kendilerine biçtikleri rolü oynadı ve buradaki hayat hikâyelerini bir güzel anlattı. Fransa' ya geldikleri için onları tebrik eden diğerleri de kendi hayat hikâyelerini ve bu gruba nasıl katıldıklarını anlattı. Camlardan vuran akşam güneşi, şömineden yansıyan alevlerin ışığı, tahta tabaklardaki lezzetli meyveler eşliğinde koyu bir sohbete dalmışlardı. Grup üyelerinin hepsi İngilizce biliyordu fakat sadece Vick' in ingilizcesi kötüydü. Üyelerin neredeyse tamamının İngilizce biliyor olması da iletişim kurmayı kolaylaştırmıştı. Üyeler arasında en düzgün ve anlaşılır şekilde İngilizce konuşan ise Sophie' ydi. Sophie' den etkilenmiş olan Mürsel, onun aksanından ve ses tonundan da etkilenmişti. Ayaküstü tanışmanın, ayaküstü sohbetin bu kadar uzun ve enteresan hayat hikâyeleri olan insanlara yetmeyeceği aşikârdı... Bu nedenle uzun uzadıya rahat bir şekilde her şeyi konuştular. Sohbet devam ettikçe ve birbirlerini tanımaya başladıkça kâh kahkahalar yükseliyordu kâh sesler üst üste biner hâle geliyordu.


    Koyu sohbet devam ederken ve her şey güzel bir şekilde ilerlerken Sophie, Mürsel' e bakarak "Bakışlarınızda ciddi bir kararlılık görüyorum. Kaybettiğim eşimde de aynı kararlılığı görürdüm. Eşime benzediğinizi söylemiyorum aslında... Açıkçası eşim sizin kadar yakışıklı değildi ama benzer kararlılığı ve ışığı onun gözlerinde de görebiliyordum." dedi insanın içini ısıtan yumuşak bir ses tonuyla. Bu söylemler Madelyn' in tekrar huzursuzlanmasına yol açtı... Sophie' nin gitgide Mürsel' e yanaşacağını ve belki de ona körkütük aşık olacağını şimdiden görmeye başlamıştı çünkü. Fakat Madelyn bu sefer araya giremedi çünkü Sophie direkt olarak Mürsel' i muhatap almıştı ve iki kişinin konuşmasını bozmak saygısızlık olacaktı. Sophie iltifatla karışık düşüncelerini dile getirdikten sonra Mürsel tebessüm etti ve "Sizin gibi asil bir hanımefendiden bunları duymak çok güzel. Güzelliğiniz ve zarafetiniz son derece göz alıcıyken bu iltifatınızla da beni onurlandırdınız." diye karşılık verdi etkilenmiş bir biçimde. Bu cevabın ardından bu sefer Angelina devreye girdi ve "Evet, eşim etkileyici bir insandır... Bu meşhur bakışlarıyla benim kalbimi çalmayı başardı." dedi gülümseyerek. Mürsel' in evli olduğunu bile bir an için unutan Sophie ise Angelina' ya dönerek "Henüz Fatih' i iyi tanımıyorum ama böyle bir eşe sahip olduğunuz için çok şanslı olduğunuzu öngörüyorum." dedi resmi bir tavırla. Angelina ise "Çok teşekkür ederim, öngörünüzde haklısınız, gerçekten de şanslı bir kadınım." diyerek Mürsel' e de Sophie' ye de alttan alta mesaj verdi.


    Tüm bu konuşmalardan sonra akşam yemeği hazırlıklarına geçmelerinin iyi olacağını düşündüler. Antoine yemeği hazırlamak için ayağa kalkarken Angelina da ona yardım etmek istedi. Antoine "Buna hiç gerek yok Hürrem. Buradaki ilk gününde sana yemek yaptıracak değilim." dedi ama Angelina' nın ısrarına dayanamadı ve "Peki o zaman." diyerek teklifi kabul etti. Angelina' nın elinin değdiği yemekler cennetten çıkma lezzetlere dönüştüğü için yemek yapma işini sadece Antoine' in ellerine bırakmak istememişti. Antoine domuz eti pişirecekti ama Türklerin bu eti yemeyeceğini bildiği için sığır eti alternatifini de gündeme getirmişti ve Mürsel ile Angelina da bunun iyi bir fikir olduğunu söyleyerek onaylamıştı. Antoine ve Madelyn' in stoğunda sığır eti de domuz eti de vardı ve bir gün Türkleri ağırlamayı düşünmeseler de bu durum işlerine yaramıştı. Tabii Angelina Türk değildi hatta herhangi bir etnik kökene de mensup değildi ama Antoine ve Madelyn bunu bilmiyordu... Karşılarında iki Müslüman Türk olduğunu sanıyorlardı. Angelina' nın yardımıyla birlikte yemek yapmak hiç bu kadar kolay ve zevkli olmamıştı diye düşünüyordu Antoine. Angelina bir melek olarak ışığını yiyeceklere de yansıtıyordu çünkü.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now