BÖLÜM 18

154 5 0
                                    

   Evin durumu içler acısı olsa da şu hâliyle bile ilaç gibi geldiği kesindi. Zaten Angelina, Mürsel ve Seppia' nın tek istediği bir gece de olsa başlarını sokabilecekleri bir çatıydı sadece. Üçlü, göz ucuyla etrafı süzerken bir yandan da burada geceyi geçirebileceklerine dair kendilerini ikna etmeye çalışmakla meşguldu ve o sırada yaşlı adam araya girerek adını söyledi, kendisini tanıttı... Adının Caligula olduğunu belirttikten sonra da önemli bir şeyden bahsetti: "Sizler tanrı misafirisiniz ve sizleri ağırlamak istiyorum ama gördüğünüz gibi evim çok küçük ve burada yalnızca iki yatak var. Yatağın birinde ben yatıyorum zaten ve size sadece bir yatak kalıyor. Yani ancak biriniz burada yatabilir ve diğer iki kişi de ahırda uyuyabilir. Aklıma gelen tek çözüm yolu bu."


    Caligula bunları söylerken hiçbir şey anlamamanın etkisiyle boş gözlerle ona bakan Mürsel, Angelina' nın tercümesiyle birlikte olan biteni anladı. Angelina tercümesini bitirdikten sonra ise ırkçı ve meraklı bir adam olan Caligula hangi dilde konuştuklarını sormayı ihmal etmedi... "Bir İskandinav dili..." diye uyduran Angelina' ya karşı pek de tatmin olmadığını belli eden bir bakış fırlatmayı da ihmal etmeyen Caligula, "Bence şu ufak kız burada yatsın... O Sizlerden daha bitkin ve çökmüş bir vaziyette duruyor. Ayrıca küçük duruyor, korunmaya ihtiyacı var, bırakın rahat etsin, şuradaki ufak odanın kilidi de var, orada rahat eder..." diyerek bir öneride bulundu.


    Kısa süreli bir fikir alışverişinden sonra Angelina ve Mürsel de, yakın bir zamanda akıl hocasını kaybetmiş olan Seppia' nın burada kalmasına ve biraz olsun rahat etmesine karar verdi. Angelina bir melek olduğu için zor şartlardan etkilenmiyordu ve Mürsel de erkek olduğundan dolayı daha rahat olan yeri Seppia' ya bırakmaları en mantıklı olanı gibi dursa da Mürsel' in bazı çekinceleri olduğu için bu kararı almaları biraz uzun sürmüştü... Seppia' yı tanımadığı bir adamla aynı çatı altında bırakmak istememesi gibi bir durum söz konusuydu fakat sonradan adamın yaşlı bir adam olduğunu ve odanın da kilidi olduğunu düşünerek çekincelerinin yersiz olduğunu düşünmüştü... Tabii Seppia da tüm nezaketini göstererek kendisine önerilen rahat yeri başta reddetse de daha sonra ısrarlara dayanamayarak bu oda içerisinde yatmayı kabul etti... Normal şartlarda yatacağı yatağa pek de rahat denilemezdi ve kalacağı oda da mis gibi kokuyor sayılmazdı ama en azından ahır gibi kokmuyordu ve ahırda, samanların üstünde yatmaktan daha rahat olduğu kesindi.


   Yatacak yer konusu da ayarlandıktan sonra hep birlikte yemek hazırlama işine giriştiler. Seppia da yemek işinden anlıyordu fakat bir melek olan Angelina' nın eli değince, kısıtlı malzemelerden olabilecek en güzel lezzetler ortaya çıkmaya başlamıştı... Angelina' nın elinin değdiği her şey güzelleşiyordu, onun büyülü yanı rahatlıkla hissedilebiliyordu. Güzel bir yemek için yemeğe sevgi de katılması söylense de Angelina, ilahi dokunuşlarını da katarak harikulade lezzetler ortaya çıkarıyordu... Dokunuşuyla; tüm o çürük meyve ve sebzeleri, Külkedisi masalındakine benzer bir şekilde bambaşka bir şeye dönüştürüyordu resmen.


    Angelina bu yemekleri hazırlarken herhangi bir doğaüstü güç kullanmamış olsa da yüreğinin derinliklerinde saklı olan melek ışığının yansıması sayesinde, söylemesi ironik olsa da tamamen doğal bir doğaüstü olay gerçekleştirmişti ve bu da yiyeceklere yansımıştı. Evdeki berbat yiyeceklerin sanki cennet bahçesinden düşmüş gibi lezzetli olduğunu ve sefil sofrasını şenlendirdiğini düşünen Caligula ise bu duruma epey şaşırmıştı. Herkes yiyecekleri bir güzel mideye indiriyordu fakat en başından beri Angelina' da bir tuhaflık olduğunu sezinleyen Caligula, bu yemeklerin böyle olmasındaki payı tamamen ona biçmişti bile... Fakat bir yandan da Angelina' nın bir büyücü olabileceğini düşünerek kafasını meşgul etmekten geri alamıyordu. Caligula, dönemin eski kafalı insanlarından olsa da büyü konusuna olan inancını kaybetmek üzere olan bir adamdı... Hâlâ büyüye inanıyor olsa da hiçbir zaman böyle bir şeyle karşılaşmadığı için ömrünün kalanında da başına böyle bir şey geleceğini tahmin etmiyordu... Ama şu anlarda Angelina' nın büyücü olup olmadığı konusunda ikileme düştüğü kesindi.


    Yemekten sonra devam eden muhabbet faslı da geride kaldıktan sonra Angelina, Mürsel ve Seppia inzivaya çekilmek ve sonrasında da uyumak üzere müsaade istedi. Angelina ve Mürsel, geceyi geçirecekleri ahıra doğru ilerlemeden önce Seppia' nın odasına uğradı ve iyi geceler diledi... Daha doğrusu iyi geceler dilemek bahanesiyle odayı iyice incelemek istediler... Özellikle de Mürsel' in bu yönde bir isteği vardı ve Angelina' da buna ayak uydurmuştu. Oldukça ufak ve köhne olduğunu gördükleri odanın tahta bir kapısı vardı... Kapının bazı yerleri çürük ya da kırıktı ve az da olsa içerisinin görünmesine olanak sağlıyordu. Kapının kilidi ise oldukça ilkel bir düzenekten ibaretti ve tam anlamıyla işe yarayabileceği kuşkuluydu. Mürsel tüm bu görüntüden sonra biraz tedirgin oldu ama yine de "Derme çatma da olsa bir kapı ve kilit var. Ayrıca zararsız görünen, kendi hâlinde yaşlı bir adamdan dolayı endişelenmek de yersiz sayılır." diye düşündü ve her şey planlanmışken son anda sorun çıkarmak istemedi... Tabii böyle düşünmesinde, tüm planlamayı son anda bozan kişi olmak istememesinin ve kendilerine evini açan Caligula' yı kızdırmak istememesinin de etkisi vardı... Henüz pek iyi tanımadığı ve dahası, yıllar öncesinin devrine ait olan bir adamın evinde oyun bozanlık yaparak her şeyi mahveden adam olma ihtimalini, evden atılma ihtimalini göze alamamıştı... Bu şartlar altında adamın Seppia' ya zarar verebileceğine de pek ihtimal vermiyordu zaten, bu düşünce ufak bir ihtimal olarak aklına gelmişti sadece... Hatta adamın Seppia' ya bir şey yapacak kadar salak olmadığını düşünerek kendisini rahatlatmaya çalışıyordu zaman zaman... "Seppia' ya bir zarar verirse ertesi gün karşısında bizi bulacak, üstelik ondan daha genç olmakla birlikte sayıca da üstün olduğumuzu görüyor... Herhalde bizi karşısına alacak kadar salak değildir." diye düşünüyordu... Tüm bu değişken ve karmaşık düşünceler içerisinde, Angelina' yla birlikte ahır kapısına doğru ilerledi. Bu barakadan bozma eve bitişik olan ahırın, evin içine de açılan bir kapısı vardı... O kapıdan çıktıktan sonra kendisini karşılayan iğrenç koku eşliğinde, gamzelerinin hafifçe ortaya çıkıp kaybolmasını sağlayacak bir şekilde tebessüm ederek "Hayatım boyunca bundan daha düşük yıldızlı bir otelde ya da motelde kalacağımı zannetmiyorum." dedi.


    Mürsel daha önce hiç yaşamadığı bir maceranın içerisindeydi ve başına gelenlere inanmakta zorluk çekiyordu. Uyumak için kafasını koyduğu anda son dönemlerde yaşadığı olayları düşünmeye başladı. Sanki bir tür rüyanın içinde gibiydi ve bu rüyanın içerisinde uyumaya çalışıyormuş gibi hissediyordu... Rüya içinde rüya görüyormuş gibi hissediyordu ve geçmişin derinliklerinde geçireceği ilk gece onu çok farklı duygulara sürüklüyordu... Sanki buradaki ilk uykusundan sonra Long İsland' taki evinde uyanacakmış gibi hissediyordu. Bu karmaşık düşüncelerden kurtulmaya çalıştığı anlarda ise yorgunluk etkisini göstermişti ve ağır bir uykuya dalmıştı.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now