BÖLÜM 55

11 2 0
                                    

   Tüm bu yaşananlardan sonra sıra günün planını yapmaya gelmişti. Evde neredeyse hiç meyve kalmamıştı ve bugün hep birlikte meyve toplamaya gitme kararı almışlardı. Antoine ve Madelyn bazen çarşıya giderek oradan da gıda alışverişi yapıyordu fakat konakladıkları şato çarşıya uzak olduğu için genelde civar bölgelerden meyve toplayarak temin etmek istiyorlardı. Güvenlik açısından merkezi bölgelere uzak bir yere yapılmış olan şato, kendi işlerini kendilerinin görmesine itiyordu onları. Bu yüzden de kalabalık bir şekilde yaşamak onlar için gereklilik de olmuştu aynı zamanda. Hem sosyalleşebilmek için hem de iş bölümü yaparak hayatlarını idame ettirebilmek için yeni gurup üyelerini hoş karşılıyorlardı. Genelde de sayıları hep belirli bir düzeyde kalıyordu çünkü gruba yeni üyeler katılırken bir yandan da bazı üyeler gruptan ayrılıyorlardı ya da yeni katılanlar bir süre sonra gruptan çıkma kararı alıyorlardı. Bu grubun dinamiklerini ayarlamak pek kolay olmasa da kendiliğinden her şeyin oturduğu da söylenebilirdi.


    Bugün yapılması gereken tek bir iş vardı o da meyve toplamaktı... Daha doğrusu meyveler tamamen tükenince Antoine ve Madelyn bugünü sadece bu işe ayırma kararı almıştı. Birlik olmaları gereken bu dönemde de bir kavga patlak verince bu durumdan hiç hoşlanmamışlardı. Bugün hep birlikte aynı bölgeye giderek meyve toplanması kararı alınmıştı ve herkesin iş gücüne ihtiyaç vardı. Böyle bir ortamda birbirlerine düşmeleri kabul edilemezdi. Şimdi gürül gürül akan ve kayaları döven şelalelerin coşkusu gibi bir coşkuya ihtiyaçları vardı. Gün batımının oluşturduğu kızıllık eşiğinde resital sunan havanın durumu gibi rengârenk bir çeşitliliğe iytiyaç duydukları bir zaman dilimi içerisindeydiler. Antoine ve Madelyn böyle düşünüyordu ve Angelina da onların düşündüklerini tahmin edebiliyordu... Ama sadece çıkar ilişkisi nedeniyle de pasif bir görüntü sergileme ihtimalleri üzerinde de duruyordu. Angelina bu karmaşık ve ikili düşünceler eşliğinde yukarıya çıkarken Tanrı' dan tek dileği Mürsel' in alnının akıyla bu görevlerden çıkabilmesiydi. Hep birlikte meyve toplamak için dışarıya gideceklerini Mürsel' e iletmek amacıyla yukarıya çıkan Angelina, hasta olsa da Mürsel' i yatağında huzurlu gördü. Mürsel' e herkesin evden gideceğini, yalnız kalacağını ve dinlenmesi gerektiğini de söyleyen Angelina, onun "Tamam ama dikkatli ol!" sözlerinden sonra soluğu aşağıda aldı ve herkese hazır olduğunu, Mürsel' e haber verdiğini iletti.


    Mürsel hariç herkes bugünkü görevlerini yerine getirmek üzere dışarıya çıkmıştı. Angelina' yla karşılaştığından beri ilk kez yalnız kalan Mürsel, bitkin olmasına rağmen içindeki başarı isteğinin damarlarında gezdiğini hissedebiliyordu. Hazır sessiz bir ortamdayken biraz daha uyumak isteyen Mürsel, uykuya dalmakta zorlanıyordu çünkü ne zaman boşta kalsa, yalnız kalsa, bir şeylerle uğraşmıyor olsa yaşadıkları film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Ayrıca şuna tamamen kanaat getirmişti ki insanoğlu her şeyi yapmasına rağmen suçu şeytana atan bir varlıktı. Yeryüzündeki şeytan da melek de insanın ta kendisiydi... Karşılaştığı kötü insanlar; bu acı gerçeğin en yalın hâlini bünyesinde barındırarak, etrafa saçmaktan çekinmemişti çünkü. Giriştiği bu macera boyunca bugüne dek karşılaştığı insanlardan çok daha kötü insanlarla da karşılaşmıştı ve her zaman daha kötüsünün olabileceğini anlamıştı... Ancak her şey çok daha kötüye giderse dünya için de en kötü senaryo gerçekleşebilirdi ve her şeyin sonu gelebilirdi. İnsanlar kötüydü ama bu uygarlığın devamı ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için de onlara ihtiyaç vardı. İnsanlar kötü diye küsmek yerine mücadele etmesinin gerektiğinin farkındaydı... Zaten Angelina da onu; bu kötü insanların arasına, kabuğuna çekilmesi ve hayata küsmesi için getirmemişti. Mürsel akıllı bir genç olduğu için yapması gerekenleri iyi biliyordu... Sadece omuzlarındaki yük ve aldığı sorumluluk çok büyüktü ve bunun altında ezilmemesi için de gördüğü onca şeye rağmen psikolojik olarak yıkılmaması gerekiyordu.


    Aynı zamanda şu anda Mürsel' e bir bıkkınlık da gelmişti... Görevin yarısını ya da üçte ikilik kısmını tamamlama aşamasındaydı ama hasta olduğu için bir sıkılganlık da hissetmeye başlamıştı. Sıkılmanın faydasının olmadığını ve bu görev için aşama aşama gitmesinin faydalı olduğunu biliyordu, bu yüzden de aklını karıştıran tilkileri defetmeye çalışıyordu. Hasta olduğu için ve kendisini pek iyi hissetmediği için bu tarz düşüncelerin aklından geçtiğinin farkındaydı. İyileşir iyileşmez kendisi için ve dünya için en doğru olanı yapacağına inancı ise tamdı. Bu bıkkınlık ve sıkılganlık anının gelip geçici olduğunun farkıdaydı ve bu yüzden de iyileşip ayaklanacağı günün gelmesini iple çekiyordu... Çünkü ancak o zaman kaldığı yerden devam edebileceğini biliyordu. Hastalık zaman zaman modunu düşürse de artık kendisini iyice bu işe kaptırdığını ve tamamına erdirmeden de rahat edemeyeceğini biliyordu.


    Durum böyleyken dışarıda yağmurun başladığını fark etti. Çok yoğun bir yağış da değildi, çiseleme de değildi. Pencereden yoğun bulutları ve gökten düşen yağmur damlalarını seyretmeye koyulmuş olan Mürsel, birdenbire Sophie' yi düşünmeye başladı. Yağmurun çıkardığı seslerin ahengi içinde kaybolurken yolu Sophie' ye çıkmıştı. Seppia' dan sonra yine onun gibi asil ve nazik bir hanımefendiyle daha tanışmıştı. Fiziksel açıdan ve karakter açısından birebir aynı olmasalarda ikisinin de oldukça benzer özelliklerinin olduğunu ve Sophie' nin de, Seppia' nın bir başka versiyonu olduğunu düşünmeye başlamıştı. Sophie yüzüne bakılmaya doyulmayacak ve pamuk gibi teninin göz alıcılığında kaybolunacak bir kadındı... Karakteri de dış görünüşü gibi güzeldi, iyi enerji yayan, iyi şeyler düşünen hayran olunası bir kadındı. Mürsel' le karşılaştığından beri de aralarındaki uyum ve enerji, dalga dalga her yere yayılır olmuştu. Sophie' yle birlikte olmasının imkânsız olmasından ötürü onu pek düşünmemeye ve kalbinin derinliklerine gömmeye karar vermişti daha ilk andan itibaren... Ancak şimdi yalnız kalınca ve hasta olunca onu düşünmeden yapamaz duruma gelmişti. Hastalanan insanların duygusallaşması durumu onları farklı düşüncelere itebilirdi ve nitekim şu anda da öyle oluyordu... Mürsel yoğun duygular eşliğinde Sophie' yi ve onun güzel yüzünü düşünüyordu.


MELEĞİN DOKUNUŞU (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now