6. Bölüm: Aşkın Göz Yaşları ve Unutma Beni Çiçekleri

226 41 1
                                    

Selamlar!!! 6. bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz💖💖 Yorumlarda buluşalım mı🌝

                         Cemre Kentmen                        

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


                         Cemre Kentmen                        

Yarım yamalak uykumdan irkilerek uyanıyorum. Sanki birisi az önce kulağımın dibinde adımı bağırmış gibi, kalbim son sürat atıyor. Havalı bir akıllı saatim olsa diye düşünüyorum, tek tıkla kalbimin 150 attığını görebilirdim şu an.

Onun yerine bileğimdeki muhtemelen 1950lerden kalma altın rengi saate bakıyorum. Kendisi Feriköy antika pazarı ganimeti. Kurmalı bir Longines. Ve sabaha karşı 05.40'ı gösteriyor.

Yine üzerimde yumuşak yama işi örtüyle atölyemin koltuğunda uyuyakaldığım akşamlardan birinin sabahı. Gerçi bilmiyorum, bir haftadır atölyede kalma işini kasti olarak yaptığım düşünülürse; bu eylem ne kadar uyuyakalmak sayılır? Abimle beraber kaldığımız eve gitmeyi hiç canım istemiyor. Ben de işlerin yoğunluğunu bahane edip gece bire kadar envai çeşit kumaşları kesip dikiyorum. En son parmaklarımda derman kalmadığında da koltuğa geçip sızıyorum.

Nil ile konuştuktan sonra içimin rahatladığını söyleyebilirim. En azından kendime olan yakıcı öfkem sakinledi. Daha dingin bir zihinle çözüm odaklı bir şekilde hayatıma devam ediyorum artık. Şimdiki hedefim ise kendime büyüdüğümü, değiştiğimi ve kendi ayakları üzerinde duran, kendine yeten bir yetişkin olduğumu ispat etmek. Evet çiçeklerim, küçük Cemre ile otuzuna merdiven dayamış Cemre arasındaki yedi farkı bulmaca oynuyoruz.

Ellerimden güç alarak ayaklanıp açık mutfağa yürüyorum. Kendime bir bardak su koyduktan sonra gözüm masadaki açık mavi kadife kumaşa takılıyor. Kumaş makasının kadifeyi keserkenki sesi şu dünyada en hoşuma giden seslerden birisi. Tok ve dolu dolu kırt kırt sesleri arasında kumaşı kesip biçmek için adeta ellerim kaşınıyor.

Hızlıca kahve makinasını çalıştırıyorum. Kahve hazırlanana kadar da odanın camlarını açıp yüzümü yıkamaya gidiyorum.

Aynadaki yansımam tadımı kaçırınca birazcık yüzümle ilgilenmem gerektiğine karar veriyorum. Kaküllerim çok uzadığı için perçem gibi iki yana ayrılmış, cildim düzensiz uykudan matlaşmış. Dolapta her zaman bulunan kağıt maskelerden nemlendirme vaadi olanı açıp yüzüme yapıştırıyorum.

Bu onbeş dakikayı değerlendirmek ve yüzüme yaptığım bakımı dengelemek için bardağa koyduğum koyu renk kahvemle minik balkonuma çıkıyorum. Bir sigara yakıp ucuz romantikler gibi şehrin herkes uyurken daha güzel göründüğünü düşünmeye çalışıyorum. Nafile.

Kendime büyüdüğümü ve değiştiğimi kanıtlama çabam neticesinde artık atölyeme taşınacaksam; en azından bir yatak almam gerektiği zihnimin çatlaklarından içeri sızıyor. Ya da sırt ağrısı ile kendisini hatırlatıyor bilemiyorum. İnanmazsınız ama gerçekten on sekiz yaşında değilim ve omurgam koltukta uyumayı kaldırmıyor.

Peri Işıkları ve Ateş BöcekleriWhere stories live. Discover now